CTP, AB üyesi ülkelerin, Kıbrıs’taki olağan dışı durumu hatırlaması ve Kıbrıs Türk halkına karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için aktif girişimde bulunarak AB kurumlarını çalıştırması gerektiğini vurguladı.
CTP-BG Merkez Yönetim Kurulu (MYK), AB dönem başkanlığının Rumları; eski politikalarını terk etme ve Kıbrıslı Türklere yönelik her açılımı engelleme çabasından vazgeçme yönünde yeni bir anlayış geliştirmeye itmesi gerektiğini belirtti.
CTP-BG MYK, “Rum Yönetimi, Kıbrıslı Türklerin AB vizyonunun canlı tutulması ve Kuzey Kıbrıs’ın AB’ye daha entegre olmasının kaçınılmaz olduğunu, çözüme bağlılığın ve Kıbrıs Türk kimliğini korumaya dönük çabaların ancak sergileyecekleri engelleyici değil destekleyici çabalarla mümkün olabileceğini kavramalı ve katkı koymalıdır” dedi.
CTP, AB üyesi ülkelerin, Kıbrıs’taki olağan dışı durumu hatırlaması ve Kıbrıs Türk halkına karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için aktif girişimde bulunarak AB kurumlarını çalıştırması gerektiğini vurguladı.
CTP MYK, bu anlayışla AB Parlamentosunun; Kıbrıslı Türk seçilmiş temsilcileri kendi çatısı altına davet ederek, Kıbrıs Türk halkının Avrupa halkları arasında temsiliyetine olanak yaratması, AB Konseyinin; Doğrudan Ticaret Tüzüğünü onaylayarak, Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınmasına katkıda bulunması, AB Komisyonunun da; izolasyonların kaldırılmasına yönelik yeni tüzük önerileri yaparak, Kıbrıslı Türkleri AB halkları arasında gördüğünü kanıtlaması gerektiğini vurguladı.
CTP-BG MYK, Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığını altı aylığına devralmasını, yazılı bir açıklamayla değerlendirdi.
ÇÖZÜM TALEBİ
CTP-BG, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nın altı aylık bir süre için sadece Rum toplumunun idaresinde bulunan “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne geçtiği bugün, Kıbrıs Türk halkının haklı çözüm talebini bir kez daha vurgulamayı ve adadaki olağan dışı durumu dünyaya hatırlatmayı zorunlu gördüğünü kaydetti.
Geçmişte alınan hatalı siyasi kararların, bölünmüş bir Kıbrıs’ın AB üyeliğine kabulüne ve iki toplumun birlikte başlattığı bu sürecin bugün sadece Rumlardan oluşan bir idarenin tüm Kıbrıs’ı temsilen AB dönem başkanlığını üstlenmesine kadar uzanan sonuçlarını ortaya çıkardığını belirten CTP, bu hataların başında; Annan Planı’nın oylaması için ilk öngörülen tarih olan 2003 yılında referandum hakkının, dönemin iktidarınca “gasp edilmiş” olmasını gösterdi.
CTP, 2003 yılında öngörülen referandum sorusunun AB üyeliğinin kabulünü de içerdiğini, Nisan 2004’e gelindiğinde Kıbrıs’ın AB tam üyelik süreci tamamlandığın ve AB üyeliğini iki tarafın müşterek onayına bırakan sorunun referandumdan çıkarıldığını anımsatan CTP-BG, “Kıbrıslı Türklerin bu konudaki siyasi iradesi böylece yok sayılmıştır” dedi.
CTP-BG, ilgili tüm tarafların geçmiş hatalarının bugün Kıbrıs Türk halkı tarafından ödenen bir faturaya dönüşmesini kabul etmediğini belirterek, AB üyesi ülkeleri, Kıbrıs’taki olağan dışı durumu hatırlamalı ve Kıbrıs Türk halkına karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için aktif girişimde bulunarak AB kurumlarını çalıştırması gerektiğini vurguladı.
CTP, bu anlayışla, AB tarafından atılması gereken adımların ve alınması gereken önlemlerin önde gelenleri şöyle sıraladı:
“AB Parlamentosu, Kıbrıslı Türk seçilmiş temsilcileri kendi çatısı altına davet ederek, halkımızın Avrupa halkları arasında temsiliyetine olanak yaratmalıdır.
AB Konseyi, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü onaylayarak, Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmalıdır.
AB Komisyonu üzerimizdeki izolasyonların kaldırılmasına yönelik yeni tüzük önerileri yaparak, Kıbrıslı Türkleri AB halkları arasında gördüğünü kanıtlamalıdır.”
RUM YÖNETİMİNE…
CTP-BG MYK açıklamasında, AB Dönem Başkanlığı’nı üstenen Rum Yönetimi’ne de şu mesajı iletti:
“AB dönem başkanlığını üstelenecek olmaları, Rum tarafını da eski politikalarını terk etme ve Kıbrıslı Türklere yönelik her açılımı engelleme çabasından vazgeçme yönünde yeni bir anlayış geliştirmeye itmelidir.
Rum Yönetimi, Kıbrıslı Türklerin AB vizyonunun canlı tutulması ve Kuzey Kıbrıs’ın AB’ye daha entegre olmasının kaçınılmaz olduğunu, çözüme bağlılığın ve Kıbrıs Türk kimliğini korumaya dönük çabaların ancak sergileyecekleri engelleyici değil destekleyici çabalarla mümkün olabileceğini kavramalı ve katkı koymalıdır.”
“YEGANE ENGEL KIBRIS SORUNU”
CTP- MYK, Cumhurbaşkanı Eroğlu’na da müzakere masasına dönme çağrısını yineleyerek, şunları kaydetti:
“AB ve dünya ile bütünleşmemizin önündeki yegâne engel Kıbrıs sorunudur. Bu sorun müzakere masasında karşılıklı mutabakat ile çözülecektir. Masadan kalkarak çözüm elde edilemeyeceği açıkça bilinmektedir. 1 Temmuz gelmiş ve Sayın Eroğlu’nun masadan kalkma politikası hiçbir olumlu sonuç üretmemiştir. Aksine, bu hatalı tavrı ile hem çözüm hem de halkımızın çözüm iradesinin dünyaca algılanması engellenmiş, Rum tarafına ise önemli bir koz verilmiştir. Hiçbir hak ve çıkarımıza hizmet etmeyen statükocu bu anlayışın derhal terk edilmesi için CTP-BG olarak yılmadan mücadele edeceğimiz bilinmelidir.
“ÇÖZÜM, TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN DEVAMI İÇİN KOŞUL”
Kıbrıs sorununun çözümünden soruna taraf bütün halk ve ülkelerin yarar sağlayacağı bilinç ve sorumluluğuyla hareket edilmesi şarttır. Çözüm Türkiye-AB ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ve karşılıklı yarar sağlayacak bir dinamizmle devamı için koşul olduğu gibi, giderek gergin bir siyasetin hakim olduğu yakın coğrafyamızda istikrarın yakalanabilmesine de büyük katkı yapacaktır. Ekonomik ve siyasi istikrar için büyük katkı yapacak çözüme ulaşılabilmesi için Kıbrıs Türk tarafının da, Kıbrıs Rum tarafının da, Türkiye ve Yunanistan’ın da yapıcı ve sonuç alıcı girişimlerle BM parametreleriyle uyumlu bir tutum içinde olması şarttır. Bugün gelinen noktada, AB’ye öfkelenip sırt dönmek çözüm olmadığı gibi, mevcut durumu kabul etmek gibi edilgen bir duruma girmemiz de söz konusu değildir.
CTP-BG geleceğe yönelik vizyonunu, Kıbrıs Sorununun federal zeminde çözümü ve bununla birlikte gelecek olan Avrupa Birliği üyeliği olarak belirlemiştir. Attığımız ve atacağımız tüm adımlar bu vizyon ile uyum içerisinde olmaya devam edecektir.”