CTP-BG Genel Sekreteri CTP Parti Meclisi’nin geçtiğimiz gün açıkladığı kararında partin bir bütün olarak Kıbrıs konusunu ileriye götürmeye kilitlendiği, federasyon yolunda partinin kararlı duruşunun sürdürüleceği mesajı verdiğine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Eroğlu’na da çağrıda bulundu:

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Sekreteri Asım Akansoy Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Kıbrıs sorunundaki tutumunu eleştirerek, konfederal model üzerine kurulmuş bir düşünce sistemiyle bir yere varılamayacağını kaydetti. Bunun BM parametreleri dışında bir yaklaşım olduğunu ifade eden Akansoy, “İzolasyon altında olan bir ülke olarak çözüm için en fazla çalışan taraf olmamız gerekirken kendimizi geri çekip ‘görüşmede yoğuz,  1 Temmuz sonrası görüşmenin anlamı yok, görüşme haşhaş etkisi yapıyor,  gerekirse daha farklı modelle önümüze bakarız’ gibi maceracı tutumla bizi uluslar arası dünyanın, hatta Türkiye’nin bile kabul etmeyeceği siyasete götürüyorlar. Türkiye, uluslar arası pozisyonunu riske atacak böyle yaklaşıma onay vermez diye düşünüyoruz. Bu senaryolar Lefkoşa’da pişirilip Türkiye’ye ihraç edilmektedir” dedi.

CTP-BG Genel Sekreteri Asım Akansoy bugün, SİM TV’de yayınlanan Meyil Adakul’un sunduğu Öğlen Postası’na konuk olarak Kıbrıs sorununun geldiği noktayı değerlendirdi.  

Müzakerelerin istenilen doğrultuda seyretmemesinden duyulan rahatsızlığı dile getiren Akansoy, partinin uzun süreden beridir yaptığı uyarıların da dikkate alınmadığını ve bu hatalı politikalar sonucunda kilitlenme olduğunu, açmaza doğru sürüklenildiğini ifade etti.

Güney Kıbrıs’ın petrol ve doğal gaz arama nedeniyle yaptığı yanlış çıkışların Kıbrıs Türk tarafında kullanıldığını ve sonunda müzakerelerin içinde bulunulan noktaya geldiğini kaydeden CTP-BG Genel Sekreteri, akılcı bir politikayla petrol ve doğal gazın çözüme katkı koyup istikrar saplayabileceğine işaret eden Uluslararası Kriz Grubu’nun raporuna atıfta bulunarak, “doğru organizasyonla petrol ve doğal gaz çözüme katkı sağlayabilir. Başka çözüm yolu yoktur. Bu, Türkiye ile İsrail’in karşı karşıya kalmasından tutun Türkiye Kıbrıs Rum tarafı ilişkilerindeki gerginliğe kadar etkili olabilir” diye konuştu.

Akansoy, Afrodit parselindeki doğal gazın en verimli bir şekilde ekonomik değere dönüştürülmesi için akılcı yolun Türkiye üzerinden olduğuna dikkat çektiği açıklamalarında şu görüşlere yer verdi:

 “Bu da ancak bir uzlaşıyla olabilecek. Kıbrıslı Rumlar da ekonomik krizdedirler ve aşabilmek için doğal gazı çıkarıp ekonomiye gelir sağlayacak yöntemler üzerinde çalışmaktadırlar. Bu gelire ihtiyaçları var ve acele ettikleri raporlarda ifade ediliyor. Türkiye, bu geniş analizi yapabilmekte ancak bizim Cumhurbaşkanımız ve ekibi yapmıyor. Türkiye ve karşı cephe çatışmasını ortadan kaldırıp bölgeyi istikrara kavuşturacak çaba gereklidir. Eroğlu bunu anlayıp ciddi adımlar atabilse, sadece kendi halkı için değil, bölge için de iyi iş yapmış olur ama vizyonu yok. Olmadığı için de Rum düşmanlığı üzerine kurulu ‘zaten benim devletim var gibi konfederal model üzerine kurulmuş düşünceyi savunuyor ki bununla bir yere varılamaz. Bu, BM parametreleri dışında yaklaşımdır. Uluslar arası dünya tarafından kabul edilemez, edilmeyecek de. “İzolasyon altında olan bir ülke olarak çözüm için en fazla çalışan taraf olmamız gerekirken kendimizi geri çekip ‘görüşmede yoğuz,  1 Temmuz sonrası görüşmenin anlamı yok, görüşme haşhaş etkisi yapıyor,  gerekirse daha farklı modelle önümüze bakarız’ gibi maceracı tutumla bizi uluslar arası dünyanın, hatta Türkiye’nin bile kabul etmeyeceği siyasete götürüyorlar. Türkiye, uluslar arası pozisyonunu riske atacak böyle yaklaşıma onay vermez diye düşünüyoruz. Bu senaryolar Lefkoşa’da pişirilip Türkiye’ye ihraç edilmektedir.”

TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN ROLÜYLE KIBRIS SORUNUNDAKİ TAVRI DA DEĞİŞTİ

Akansoy, Türkiye’nin 2000’li yıllarda AB sürecinde aktif bir şekilde yer almaya çalışarak ev ödevini en iyi yaptığı dönem olduğunu hatırlatarak, “Kıbrıs sorununun çözülmesi, Türkiye’nin AB sürecinde daha de etkin yol alabilmesinin unsuru olmuştu.  Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘1 adım önde’ politikası,  proaktif bir dış politikaydı.

2009’da Obama’nın ABD Başkanı seçilmesiyle Türkiye’ye biçtiği rol düşünüldüğünde, politika değişikliği olduğu görülmekte. Zaten AB’den umduğunu bulamayan Türkiye’nin özellikle Obama yönetimiyle bölgede daha etkin olabilme yönündeki inisiyatifi sonuçlarını vermekte. Türkiye, bölgede en üstün güç olarak değil ama rol modeli olarak sorunların çözülmesinde etkin şekilde çaba göstermekte” diyerek, Türkiye’nin o süreçten sonra Kıbrıs sorununda proaktif politikadan vazgeçtiğine işaret etti. Akansoy, Biraz da AB’nin tavrı nedeniyle “evet masadayız çözüm olmalı müzakere olmalı masadan kaçmayız” şeklinde konuşulmasına karşın Türkiye’nin “1 adım önde olma ” politikasının  “ortadan kalktığını, bu nedenle de Eroğlu’nu cesaretlendirici etkin rol oynamadığını sözlerine ekledi.

Bu gelişmeler ışığında Kıbrıs sorununun Türkiye için öncelikli olmaktan çıktığını, partisinin bu nedenden ötürü sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin aksine adres olarak Eroğlu’nu gösterdiğini kaydeden CTP-BG Genel Sekreteri, Egemen Bağış’ın da ilhak yönündeki açıklamasıyla yanlış algı yarattığı, oysa süreci Eroğlu’nun yönettiğini söyledi.

Akansoy, Kıbrıs sorunuyla ilgili Parti Meclisi kararının, öncelikle durum tespiti yapıp daha önceki uyarılarımızı; bugün hangi noktaya gelindiğini ve bundan sonraki süreçle ilgili görüşleri ortaya koyduğuna dikkat çekip karardan örnekler verdikten sonra, şu değerlendirmelerde bulundu:

“bu tutum, gelinen noktada, Kıbrıs Türk tarafı, çözüm isteyen çözüm için aktif olarak çalışan taraf olmaktan çıkarmıştır. Kıbrıs Türk toplumu, 2000 li yıllarda dünyanın dilini konuşlan çözüm isteyen, modern bir toplum olarak algılanırken bugün tersi oldu. Bugün baktığımızda ayrıntıda boğulma, yol almama, yapıcı olmama gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Biz bu eleştirileri yaparken çeşitli siyasi çevreler ve Saray’dan hemen cevap geliyor ve “sizi de gördük siz de yapamadınız” diyorlar. Biri çıksın da Talat-Hristofias dönemindeki adımları, anlaşmaları ilerlemeler ve Eroğlu dönemindekileri ortaya koysun.”

Seçildiği zaman ‘Talat’ın bıraktığı yerden gideceğim’ diyen Cumhurbaşkanı Erolu’nun bugün bu sözlerinin tam eksine hareket atiğinin altını çizen Akansoy, halkın ciddi anlamda yanıltıldığını vurguladı. Akansoy, bunun karşısında kendilerini eleştiren CTP’ye “Rumcu, Rum’a hizmet ediyor” gibi suçlamalarda bulunulduğuna işaret etti ve “Bu bir karikatürdür. Geçerli argümanlarla eleştirsinler. Kimin ne olduğu çok ortada” dedi.

Kıbrıs Türk halkının çözümle dünyaya entegre olmaya çalıştığını, dolaysıyla karşı tarafın isteksizliğinin Kıbrıs Türk tarafını bir yere kadar ilgilendirdiğini ifade eden CTP-BG Genel Sekreteri, “Çünkü bu gelişmeler, aynı zamanda uluslar arası camianın da etkileşimiyle olacaktır. Müzakereleri terk ederseniz ne Ercan’a uçak iner, ne doğrudan ticaret tüzüğü geçer, ne de izolasyonlar kalkar. Bu halk bunun bedelini niye ödesin? Siz yorumdunuz ama bu vizyonla Kıbrıslı Türkleri Türkiye’nin t alt idaresine indirgiyorsunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz. ‘Toplumsal varlığı önde tutup savunacağız’ derken Türkiye’ye mesaj verip 1 adım önde siyasetine geri dönemeye çağırıyor, UBP-Eroğlu ikilisine de ‘siz 1 Temmuz’dan sonra görüşmeyebilirsiniz; birey olarak hakkınız ama görevi halka teslim etmelisiniz’ diyoruz

SENDİKALARIN ELEŞTİRİLERİ HAKSIZ

Akansoy, bir seyircinin CTP’nin 27 Mart’ta neden  Brüksel’e gitmediğini sorması üzerine verdiği yanıtta, bu organizasyonla ilgili detaylı bilgiye sahip olmamasının yanında partiye de bu yönde bir davet yapılmadığını söyledikten sonra, buna karşın CTP-BG’nin Avrupa’da çok ciddi temaslarda bulunduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:

Avrupa Parlamentosu’na da katılıyoruz. Milletvekillerimiz orada. Mağusa Milletvekilimiz Teberrüken Uluçay doğrudan ticaret tüzüğü konusunda güçlü bir tavır koydu. Ama bazı sendikalar açıklama yaparak bizi, ‘Türkiye Dışişleri’nin talimatıyla hareket ediyor’ diye eleştirdi. Talihsiz bir açıklama. Gerçekleri bilmeden, görmeden böyle misyona girişmek, bölücü bir tavırdır. Oysa, oturup konuşabiliriz. Brüksel’de doğrudan ticaret tüzüğünü savunmaktan normal başka bir şey olabilir mi?

Sendikaların niye gittiklerini de bilmiyorum. Kimi kime şikâyete gittiler. Bizim için AB ilişkileri çok önemli ve bu şekilde karşılık bulması üzüntü verici.

Siyasi irademiz. Ancak aklımızı zekâmızı kullanarak geri alırız reaksiyoner çatışmacı tavırla değil. Bir yandan siyasi iradeye sahip çıkma çabası verirken diğer yandan Brüksel’de CTP’yi eleştirmek CTP’yi yaralar. Diyalog yalarımız kapalı değil ama bu konuda arayışa girmemize ihtiyaç yok. CTP’ye yönelik ağır ithamda bulunuldu, bundan sonra ilgili sendika bir şey söylemeli diye düşünüyoruz”.

Akansoy programda son olarak şu mesajı verdi:

Toplumun iradesine saygımız sonsuz. Halka yönelik çok ciddi psikolojik mücadele yapılıyor. Kıbrıs sorunu, ekonomi konularında özellikle solu suçlayan açıklamalar yapılmakta.  Halbuki bu sistem, bu ülkeyi çok seven, sol görüşlü insanlar tarafından yaratılmadı. Bu sistem kaldığı sürece intihar, kumar, kadın ticareti devam edecek. Yapacak çok şey var. 1 kişi bile kalsak sonuna kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Hedef kıbrıs sorununu çözmek ve kendi kendimize yeten ekonomik ve siyasi bir sistemi yerleştirmek. Karalı olmak ve UBP-Eroğlu ikilisinin yarattığı tahribatı çok iyi görmek lazım…”

 

CTP Basın Bürosu