AKP’nin İslâmî vizyonu ve Kıbrıslı Türkleri yeni bir kimliğe büründürme çabaları, UBP’nin teslimiyetçi ve icazi politikaları ile birleşip tek yanlı bir biçimde, vesayet belgesi gibi hepimize dayatılıyorsa, burada sorgulanması gereken, bu vesayetin hangi arzunun nesnesi olduğudur.

38 yıldır Kıbrıs Türk Toplumuna ‘Anadolu Tipi Akıl hepimize yeter’ mesajları ve ‘Kıbrıslı Türkler yalnız başlarına bir hiçtir’ paranoyası pompalandı. Baştan sona hurafe, gayrı ilmî ve hatta gayrı hukukî malûmatlarla, UBP’nin bu taşeron politikaları ile artık canlarımızın, cananlarımızın da geleceği en son aşama mahiyetinde tehdit altına girmiştir…
Yaşadıklarımız, yaşadığımız süreç ve gittiğimiz yol yol değil yalın söylemle.  Yalnız bizlerin gözlerinin gördüğü hesap değildir bu; düşünen ve analiz yapan çoğu insan en somut ifadeyle tüm yaşananları bir cümleyle ifade edebiliyor maalesef: “Yaşadığımız gelişmeler, AKP’nin dayatmacı ve ‘sahip’ edası ile UBP’nin icazetli zihniyetinde sevenin sevilende hızla yok olması sürecidir.”
İlahiyat Koleji türünden bir okulun ülkemizde açılması kendi Milli Eğitim Yasamızda yer almamasına karşın, KKTC-MEGvSB tarafından 23 Haziran tarihinde İlahiyat Koleji Giriş sınavı yapılmış ve 72 öğrenci “yasal ve fiziki olarak var olmayan İlahiyat Koleji”ne alınmıştır.
Anayasa, Yasa ve Tüzük tanımaz politika ve uygulamalarla her geçen gün Kıbrıslı Türk kimliğini erozyona uğratarak, bir “müstemleke memleket” olgusunu gözlerimizin içine baka baka ve pervasızca hayata geçirenler, en son 20 Temmuz gününde yasalara, ülkemiz ihtiyaçlarına, kimlik ve kültürümüze ters bir biçimde “külliye ve İlâhiyat Koleji”nin temellerini attılar.
Temel atma töreninde yaptığı konuşmada ve Kıbrıs’ta bulunduğu süreç içerisinde basına verdiği demeçlerde İlahiyat Koleji inşasının 2012-2013 eğitim-öğretim yılına yetişmeyeceğini, bu yüzden de İlahiyat Koleji öğrencilerinin eğitime TED Koleji binalarında başlayacağını açıklayan Kıbrıs İşlerinden Sorumlu TC Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, “KKTC’de hükümet var mı?, Eğitim Bakanı kim?, Atalay Müstemleke Memleketin Valisi mi?, … vb.” soruların açıklıkla sorulmasına bir kez daha vesile olmuştur!
İlahiyat Koleji öğrencilerinin eğitime TED binalarında başlayacak olmasına tepki gösteren Okul-Aile Birliği ve velilerine bu kez de TED Koleji Müdürü Sayın Ali Özkan: “TED’in misyon, vizyon, eğitim-öğretim ve yönetim ilkelerine müdahale kesinlikle söz konusu değildir. Bu konu tamamen devletlerarası bir konudur. Bu talep bize TC Elçiliği tarafından gelmiştir” diyerek aslında kararı alanın da, uygulayanın da TC makamları olduğunun, kararın hiç de devletlerarası bir karar olmadığını tescil etmiştir! Bu gelişmeler ve İlahiyat Koleji sorunu ile birlikte, ortada Kıbrıs Türk Toplumunu rahatsız eden 3 temel soru vardır cevaplanması gereken:
1. Bu ülkeyi kim yönetmektedir?
2. UBP Hükümeti nerededir ve ne yapmaktadır?
3. Din ve siyaset algısının sınıfsal bir mesele haline sokulması mı arzulanıyor?
Kıbrıslı Türkler yüz yıllardır kültürel bir anlayışla dini ve evreni izah edebiliyor. Hâlbuki Türkiye’de din siyasallaştırılmıştır. Kıbrıslı Türklere dinin siyasallaştırılması vesayet belgesini dayatmaya çalışanların arzu nesnesinin, tam da bu çerçevede, Kıbrıs Türk Kimliği yerine, kendi tanımladıkları yepyeni bir KKTC kimliği ve vatandaşlığı yaratmaktır.
Bunu gerçekleştirmek için böylesine anti demokratik yöntemlerle bir vesayet belgesi dayatılıyor. Bunun için külliyeler, ilahiyat bölümleri, ilahiyat kolejleri temelleri atılıyor ve bunun için en ücra köşeye dahi camiler yapılıyor…
Peki neden oluyor bunlar? Niçin dayatılıyor bu vesayet belgesi? Kıbrıslı Türklere “Kurtuluş Reçetesi” yapılan nedir? Kıbrıslı Türklerin bütün dünyevî imkânları bırakıp kendi manevî dünyasına kapanması mı arzulanıyor? On yıllarca zaten fiziki olarak buzdolabına konup dondurulduğumuz yetmemiş gibi, şimdi de manevi olarak hapsedilmek mi isteniyoruz?
Kıbrıslı Türklerden istenen biat etme anlayışlarına sahip yeni KKTC vatandaşları olarak “şükran”, “halimize şükretmek”, “her şeyi Türkiye’ye havale etmek”, “minnet duymak”, “Türkiyesiz biz bir hiçiz noktasına gelmek”, ve kısacası bu dünyada hem fiziki hem de manevi olarak donup, ısınmak ve yaşamak için camilere kapanıp dua etmek!
Bu mu Kıbrıslı Türklere reva görülen ve dayatılan vesayet belgesi?
Ve bunu ne karşılığında yapıyor bugünkü hükümet ve liderlik?
Kıbrıslı Türklerden istenen Araf’ta kalınması, dünyadan kopuk ve Türkiye’ye endeksli bir biçimde yaşanması, ilahi duygularla camilerde dua ederek cennete gitmeyi beklemeleri midir?
CTP-BG olarak ne İlahiyat Koleji ve İlahiyat Liseleri’nin açılmasını, ne de TC tarafından vesayetle yönetilmeyi kabul etmiyor ve onaylamıyoruz. Kıbrıslı Türkler olarak kendi kimliğimizin korunması ve geliştirilmesi, dünya ile bağlanılması ve kendi kendini yönetmesi mücadelesini örgütlü bir biçimde vermeye devam edeceğiz. Ne İlahiyat Koleji’nin temel atma törenini, ne İlahiyat Koleji’ne alınan öğrencilerin TED Koleji’nde eğitime başlamalarını, ne de TC yetkili makamlarının ülke demokrasisini baltalayan uygulamalarını kabul ediyoruz. UBP Hükümeti’nin TC Hükümeti ile uyum sağladıkları şeyin adı, kelimenin tam anlamı ile “YOZLAŞMAK” ve “TESLİMİYET” olduğunu vurgularız…
Tüm bu gelişmeler karşısında Kıbrıs Türk Toplumu’nun onurunu ayaklar altına aldırtan UBP Hükümeti’ni şiddetle protesto ederek derhal istifa etmeye davet ediyoruz.
 
Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR
CTP-BG Güzelyurt Milletvekili/CTP-BG Eğitim Komitesi Başkanı