Devir sözleşmesi imza aşamasına gelen Ercan Havaalanı ihalesi hakkında açıklamalarda bulunan CTP-BG Genel
Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, sözleşmede Kıbrıs Türk halkının çıkarlarına ters düşecek boşluklar olduğunu yineledi.

Ele aldığı her konuyu yüzüne gözüne bulaştıran ve halkımıza zarar vermekten geri durmayan UBP Hükümeti, Ercan Havaalanı’nı da haraç mezat elden çıkarmıştır. Özelleştirme Yasası’nın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde açtığımız dava sonuçlanmadan, Ercan Havaalanı’nın özelleştirilmesi ile ilgili işlemlerin yapılmış olması hükümetin iyi niyetten yoksun olduğunun kanıtıdır.

Hükümetin Özelleştirme Yasası ile yapmak istediği, halkımıza ait değerleri peşkeş çekerek kendi siyasi geleceğini güvence altına almaktır. Bu konuda mahkemenin de tavır koyması gerekiyordu. Ancak mahkeme herhangi bir tavır koymamıştır. Açıklanan mahkeme kararının oyçokluğu ile alınmış olması, Özelleştirme Yasası’nın Anayasa’ya aykırılık iddialarını tamamen ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Ercan Havaalanı’nın işletme devrine ilişkin hazırlanan sözleşme, hükümetin nasıl birilerine çıkar sağladığının ve halkımızın geleceğini ipotek ettiğinin çarpıcı göstergesidir.

İşletme Hakkı Devri Sözleşmesi’nde yer alan CİRO tanımı aynen şu şekildedir; “Havaalanı işletmesinin faaliyet dönemine ilişkin ESAS FAALİYETLERİ çerçevesinde satılan hizmetler karşılığında tahakkuk ettirilen bedellerden; satış iadeleri, satış iskontoları gibi satış indirimlerinin düşülmesi sonucu bulunan net satış hasılatını anlatmaktadır”. Madde 13’te Tarifelerin Tespiti başlığında, görev konusu işle ilgili olmak ve kiralanmak suretiyle işletme hakkı verilecek olan tesise özel olarak tahsis edilecek gelirler sıralanmıştır. Bütün bu gelirlerin ciro tanımında yer alan ESAS Faaliyetler kapsamında olup olmadığı açıklıkla belirtilmemiştir. %47.80 ciro paylaşım modeli uygulanacağına göre, burada ESAS kelimesinin çıkması ve bunun yerine de tüm gelirlerin CİROYA dahil olduğu açıklıkla belirtilmelidir. Süreç içerisinde bu konu dünyadaki benzer uygulamalar dikkate alınarak açıklığa kavuşturulmazsa, farklı yorumlara ve tartışmalara neden olacaktır.

AB Uyum Programı çerçevesinde oluşturulan, ancak hala gerçek bir yapılanmaya kavuşturulmamış Rekabet Kurulunun bu sözleşmeye onay verdiği söylenmektedir. Rekabet Kurulu’nun bu konudaki gerekçeli kararı kamuoyuna derhal açıklanmalıdır. Hükümet, Rekabet Kurulu’nu iş ola kurmadığını şimdi ispat şansına sahiptir. Yasanın hangi maddelerine göre ve varsa ilgili tüzüklerine göre uygunluk verildiği kamuoyunun bilgisine getirilmelidir.

Özellikle madde 3’deki “x” bendinde yer alan İDARE; işletme dönemi boyunca mucbir sebep halleri dışında KKTC’ye gelen ve giden yolcuların Ercan Havaalanını kullanmasını görevli şirkete taahhüt edecektir ibaresinin Rekabet Kurulu tarafından nasıl değerlendirildiği gerçekten merak konusudur.  Bununla ilgili 15 Euro gibi bir sabit vergi konacaktır ve bunun 25 yıl boyunca şirkete verileceği taahhüt edilmiştir. Geçitkale Havaalanı’nın da gelecekte özelleştirilmesinin söz konusu olması halinde, bu uygulamanın Rekabet Yasası’na nasıl uygun olacağını izah etmek hükümetin görevidir. Ancak diğer bütün uygulamalarında olduğu gibi, burada da hükümetin herhangi bir gelecek öngörüsü olmadığı ve sadece günü kurtaracak palyatif işlerle uğraştığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Devir sözleşmesinin tanımlar kısmında KİLİT PERSONEL ifadesinde “görevli şirketin yönetim kademesinde yer alan personel” yanında “bazı uzmanlık alanlarından” doğrudan söz edilmektedir. Bu ifadeyle, açıkça KKTC’de yöneticilik yapabilecek kimsenin olmadığı varsayılmaktadır. Bu varsayım ilgili şirkete “kilit personel” adıyla yurtdışından dilediği gibi personel istihdam etme hakkı tanımaktadır. Böylece ülkeye yapılan yatırımlar neticesinde oluşacak istihdam olanaklarının ekonomimize sağlayacağı katkı tamamen göz ardı edilmiştir.

Hükümetin karar verdiği bu devirle, yıllardır havaalanında yer kiralayarak iş yapan işletmelere dönük uygulanacak tavır ve davranışlarla ilgili bir ibare bu sözleşmede yer almamaktadır. Deyim yerindeyse bu işletmeler kapı dışı da edilebilecektir. Havaalanında faaliyet gösteren diğer işletmeler bu sözleşmeyle tamamen devralan şirketin inisiyatifine terk edilmiştir.

Yine sözleşmenin 3. Maddesinde %10’luk yerli ortak ihtiyacından ve şartından bahsedilmekte ve 18 aylık vergi yükümlüsü olması şartı aranmıştır. Ancak, bu konuda deneyimli olabilecek firmalar olması açısından, ya da hali hazırda orada hizmet veren işletmelerin bir konsorsiyum olarak yer alabileceği gibi bir takım yönlendirici ifadeler bu sözleşmede mutlaka yer almalıydı. Bu konu da hükümetin teslimiyetçi tavrına uygun olarak tamamen şirketin inisiyatifine bırakılmıştır. Hele bir de yeni şirket, yurtdışından bir duty-free işi yapan firma ile anlaşma yaparsa, o zaman bugüne kadar ülkede ithalat yapan ve mallarını havaalanında doğrudan veya aracı işletmelerle dolaylı olarak satan şirketlerin ciroları düşecek ve toplumsal fayda da bundan olumsuz etkilenecektir. Bu kritik konu da tamamen yeni işletmenin inisiyatifine bırakılmıştır.

Sözleşmede “görevli şirket, terminal binasında sağlık hizmetlerini (acil durumlar hariç) ücretli sunacaktır” ibaresine yer verilmiştir. Buna neden gereksinim duyulduğu da yine izaha muhtaç bir konudur. Devir sözleşmesinde 13. Maddede “Tarifelerin Tespiti” başlığının altında giden yolcu servis ücret tarifesi olarak 15 Euro sabitlenmiş ve görevli şirkete garanti edilmiştir. Hâlbuki ihale şartnamesinde, (Havaalanları ve Limanlar (Ücretleri) Yasasındaki Muafiyetler Hariç) ibaresi yer almaktaydı. Devir sözleşmesinde bu kalkmıştır. Bu durumda asker ve öğrenci tarife uygulamalarının nasıl olacağı da izaha muhtaçtır. Mevcut uygulamada asker ve öğrenci için bu tutar 5 TL olarak uygulanmaktadır.

Devir sözleşmesinde yer alan İDARE tanımı: “Para kambiyo ve inkişaf sandığı dairesinin bağlı bulunduğu bakanlık ile konu bakanlığın yetkili kılacağı diğer devlet organları ve birimleri” şeklindedir. Bu tanım yeterince açık değildir.  Üstelik süreç içerisinde yetki kullanımıyla ilgili bir karmaşa da yaratacağı şimdiden bellidir. UBP hükümeti biraz dahi öngörü sahibi olsaydı, bun bir havacılık otoritesi oluşturularak yapmış olmalıydı. Bunun yanında, denetimle ilgili 22. Maddede bahsedilen öngörülerin de kimin tarafından yerine getirileceği net değildir. Dolayısıyla denetimde boşluklar oluşacağı şimdiden bellidir.

Madde 23, Sözleşme feshini içermektedir ve bunun için konan ceza çok düşüktür. Sözleşmede görevli şirketin kusuru nedeniyle yapılmayan işlerde, ya da aksayan uygulamalarda, uyarı yapıldıktan sonra belirlenen sürede bir iyileşme olmaması halinde 1000 Dolar ceza öngörülmüştür. Süreç içerisinde yolcu trafiğine açık olan tek havaalanı hizmetinin aksaması veya herhangi bir fesih durumunda yaşanacak sıkıntı, KKTC ekonomisine çok büyük boyutlarda zarar verecektir. Bu durum göz önünde tutulmamıştır. Bu sözleşmede, havaalanında güvenlik hizmetlerinin sunulmasına yönelik de herhangi bir düzenleme yoktur. Yeni şirketin havaalanında özel güvenlik hizmeti ile ilgili oluşturacağı yapı için yasal zemin de mevcut değildir.

Böylesine derin boşluk ve belirsizliklerin olduğu bir sözleşme ile Ercan Havaalanı’nın devredilmesi, Kıbrıs Türk Halkı’nın sadece maddi kayıplara uğramasına yol açmakla kalmayacaktır. Olası bir anlaşmazlık, dünya ile havayolu irtibatımızın kesilmesi gibi ağır bir sonuç bile doğurabilecektir. Böylesine ağır bedeller ortaya çıkarma potansiyeli varken, iş bilmez UBP Hükümeti’nin uyarılarımıza kulak vererek sözleşme hükümlerini gözden geçirmesi kaçınılmazdır. Aksi halde doğacak sıkıntıların sorumluluğunu üstlenecekler ve bedelini mutlaka ödeyeceklerdir.