Cumhuriyetçi Türk Partisi geçtiğimiz gün Bakanlar Kurulu’ndan geçirildiği açıklanan Muhaceret Affı ile ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklama şöyle:

Cumhuriyeti Meclisi’nin çalışmaya başlamasına bir buçuk aya yakın bir süre kalmışken, Bakanlar Kurulu’ndan geçirildiği açıklanan yasa gücünde kararnamelerle, muhaceret konusunda, İçişleri Bakanı Sayın Kutlu Evren’in deyişiyle “kapsayıcı genel bir af” ilan edilmiş olması gerçekten düşündürücüdür. Bu affı kendilerinin talep ettiklerini açıklayan Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği’nin dahi, başka bazı konularda da eş zamanlı düzenleme yapılmaması halinde bu affın var olan sorunları gidermeyeceğini ve içeriğini bilmedikleri çalışmanın amacını aşarak toplumsal çıkarları zedelememesi gerektiğini açıklama ihtiyacını duymuş olması dikkatlerden kaçmamıştır. Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği gibi Meclis’teki muhalefet partileri ve kamuoyu da çalışmanın son halini görmek ve gerekli değerlendirmeleri yapmak için bunların Resmi Gazete’de yayımlanmasını beklemek zorunda bırakılmışlardır.
Daha önce aflarla ilgili konuların Meclis’te defalarca tartışıldığı, her defasında “bu son aftır” denildiği ve ülkedeki yabancı işçi sorununa ancak bütünsel bir yaklaşımla çözüm üretilebileceğinin tüm kesimler tarafından dile getirildiği bir ortamda, üstelik Anayasa’nın 112’nci maddesinde yasa gücünde kararnamelerin ancak “ekonomik konularda, ivedilik varsa” çıkarılabileceği düzenlenmişken, affın yasa gücünde kararname ile çıkarılmasının tercih edilmiş olmasını anlamak mümkün değildir. Meclis’in açılmasına yalnızca bir buçuk ay kalmıştır. Ekonomimizin böyle bir ihtiyacı olup olmadığı ve eğer böyle bir ihtiyaç varsa getirilen düzenlemenin bu ihtiyacı karşılayıp karşılamayacağı kamuoyu önünde tartışılmamışken, yine de bir an için böyle bir ekonomik ihtiyaç bulunduğu kabul edilse bile, bunun Meclis’in açılmasını bekleyemeyecek kadar “ivedi” olduğu iddiası açıklanmaya muhtaçtır.
Affın yasa gücünde kararname ile değil yasa ile düzenlenmesinin gündeme gelmesi durumunda, Meclis’in ilgili komitesinde, Başsavcılığın temsilcisinin de katıldığı bir ortamda, muhalefet partilerinin ve kamuoyunun konuyu bütünsel bir yaklaşımla tartışmasına olanak sağlayacak bir biçimde ele alınması mümkün olacaktı ve bunun için tasarıları bugün yayımlayıp bir buçuk ayı da yeterince tartışılmaları için kullanmak yeterliydi. Kaldı ki konu Meclis’teki muhalefet partileri ile resmen paylaşılmış olsa ve ivediliği bize anlatılsaydı, olağan üstü bir toplantı yapılması da gündeme gelebilirdi. Eğer hükümet muhalefetin bu şartlarda olumsuz oy verebileceği endişesi taşıyorsaydı, bir azınlık hükümeti olmasına karşın her zamanki gibi Meclis’teki bağımsızlardan alacağı destekle bu düzenlemeleri yasalaştırmakta güçlük çekmeyeceği de açıktı. Bütün bunlara karşın bu hükümet, ekonominin böyle bir ihtiyacı olup olmadığı konusunda kamuoyunu ve muhalefet partilerini ikna etmeye gerek duymaksızın, ivediliği, dolayısıyla Anayasa’nın 112’nci maddesine uygunluğu son derece tartışmalı olan böyle bir konuyu yasa gücünde kararnamelerle düzenlemeyi tercih etmiştir.
Hükümet bu tavrıyla Meclis’i devre dışı bırakmış, “ben yaparım olur” yaklaşımıyla parlamenter demokrasiyi ve hukuku bir kez daha görmezden gelmiştir. Bir azınlık hükümeti olmasına karşın getirdiği yasa tasarılarında Meclis’teki milletvekillerinin çoğunluğundan destek alacağını bildiği halde, tasarılarının Meclis’te ve kamuoyunda tartışılmasına dahi tahammül edemeyen bu hükümetin bu tavrına tahammül göstermemiz mümkün değildir. Bu şartlar altında yasa gücünde kararnamelerin Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmesinden sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvurma olasılığını ciddiyetle değerlendireceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.