Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin 6 Ekim Pazar günü gerçekleştirilecek 27’inci Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne aday olan üyelerin tanıtım etkinlikleri dün akşam Girne’de devam etti. Genel Başkan Tufan Erhürman, yaptığı konuşmada üç ayaklı yol haritasını paylaştı. Erhürman, bir an önce masadaki formül olan federasyon temelinde kapsamlı çözüme ulaşmak; kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik model yaratmak ve kısa vadede kapsamlı çözüme ulaşmanın mümkün olmadığının görüldüğü koşullarda ülkeyi adım adım çözüme yaklaştıracak Güven Yaratıcı Önlemleri hayata geçirmek olarak sıraladığı yol haritasının ülkedeki her bir yurttaşa anlatılmasını istedi.
SONUÇ ODAKLI, UCU AÇIK OLMAYAN BİR SÜREÇ İSTİYORUZ
Federasyonun formülünün görüşüldüğü müzakere masasında görüşülmemiş bir konu kalmadığını söyleyen Erhürman, çözümün sağlanabilmesi için siyasi eşitlik ile ilgili tartışmalar ortadan kaldırılarak, geçmiş mutabakatlar teyit edilerek, ucu açık olmayan ve sonuç odaklı bir yöntem çerçevesinde masaya oturulması gerektiğini vurguladı. Erhürman, Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in Crans Montana’dan beri kafa karıştırmak için ortaya yeni kavramlar attığını, kapalı kapılar ardında iki ayrı devlet ve konfederasyondan, kamuya açık yerlerde ise gevşek ve desantralize federasyondan bahsettiğini hatırlattı. Anastasiadis’in, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Crans Montana’da çözüm için attığı olumlu adımların uluslararası toplum tarafından görüldüğünü fark ettiği için bu havanın dağılmasını sağlamak amacıyla zaman kazanmaya ve kafa karıştırmaya çalıştığını ifade eden Erhürman, BM Güvenlik Konseyi kararlarında defalarca tekrarlanmış olan siyasi eşitliğin de bu çerçevede tartışmaya açıldığını kaydetti.
ANASTASİADİS’İN BM GENEL KURULU’NDAKİ KONUŞMASI
Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in dün BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya da değinen Erhürman, Anastasiadis’in siyasi eşitliği kabul ettiğini söylediğini, bunun üzerinde durulması gerektiğini belirtti. Erhürman şöyle konuştu:
“Sayın Anastasiadis’in söyledikleri üzerinde durmak gerekiyor. Konuşmasında, 11 Şubat 2014 tarihli belgenin, geçmiş mutabakatların ve bugüne kadar “yoktur, onun yerine 4 Temmuz belgesi vardır” dediği 30 Haziran belgesinin referans kavramları içerisinde yer almasını kabul ettiğini söylüyor. Genel Sekreter Sayın Guterres de kendisiyle yapacağı görüşmede, bunların üzerinde durmalı ve söylenenlerin altının açık biçimde doldurulmasını talep etmelidir. Sayın Anastasiadis’in örneğin siyasi eşitliği ve geçmiş mutabakatları kabul ediyorum derken, bunların etkili katılımı ve dönüşümlü başkanlığı da içerdiğini kabul ediyor olduğunu Sayın Guterres önünde teyit etmesi sağlanmalıdır. Eğer buralarda samimiyet varsa Sayın Guterres’in ucu açık olmayan ve sonuç odaklı bir müzakere çerçevesini oluşturması için zemin var demektir.”
HÜKÜMETİN GERÇEKÇİ DEDİĞİ ANASTASİADİS’İN MÜZAKEREYLE KKTC’NİN TANINMASINI KABUL ETMESİ Mİ?
Hükümetin kurulduğu ilk günden itibaren ‘federasyon artık geride kalmıştır, onun yerine çok daha gerçekçi olan modeller gündeme gelmelidir’ diyerek AB çatısı altında iki ayrı devlet formülünü devreye soktuğunu kaydeden Genel Başkan Erhürman, hükümetin federasyonu ‘maceracılık’ olarak tanımlayarak AB çatısı altında iki devletin ‘gerçekçi’ olduğunu söylediğini belirtti. Erhürman sözlerini şöyle tamamladı:
“Siyasi eşitliği ben kendi halkıma anlatamam diyerek yıllardır var olan en temel parametreyi bile kabul etmekte zorlanan Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in dönüp AB çatısı altında iki ayrı devleti kabul etmesini mi bekliyorsunuz? Gerek Kıbrıs Türk tarafı, gerekse Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan açıklamalarda sürekli olarak, hangi çözüm bulunursa bulunsun BM çatısı altında ve müzakereler yoluyla bulunacağı vurgulanıyor. Yani Sayın Anastasiadis’in BM çatısı altında müzakere ederek KKTC’nin tanınması ve AB üyesi olması anlamına gelen AB çatısı altında iki ayrı devleti kabul etmesi bekleniyor, öyle mi? Siyasi eşitliği halkına kabul ettiremeyeceğini düşünen Anastasiadis dönüp aynı halka KKTC’yi tanıyalım diyecek öyle mi? O da yetmeyecek BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ikna olacak ve 28 AB üyesi ülkenin KKTC’yi tanıması sağlanacak öyle mi? Gerçekçi denilen formül bu mudur? Müzakere masasında elli yıldır görüşülen federasyon gerçekçi değil, maceradır derken, onun yerine “gerçekçi alternatif” olarak ileri sürülen bu formülün BM şemsiyesi altında müzakereler yoluyla yüz elli yılda da bizi kapsamlı çözüme ulaştırmayacağını, Kıbrıs Türk halkının bu formattaki müzakerelerle daha onlarca yıl müzakere ederek, kapsamlı çözüme ulaşamadan, öngörülebilirlikten uzak yaşamak zorunda kalacağını göremiyorlar mı? Macera hangisidir? Üzerinde konuşulmamış bir konu kalmayan federasyonla ilgili siyasi eşitlik tartışmalarını ortadan kaldırarak, geçmiş mutabakatları teyit ederek, sonuç odaklı, ucu açık olmayan bir müzakere sürecine girmek mi, yoksa Sayın Anastasiadis’ten BM şemsiyesi altındaki müzakerelerde KKTC’nin tanınmasını ve AB’ye alınmasını kabul etmesini beklemek mi? Halkımızla konuşmamız gereken, anlatmamız gereken konu budur”.