Kurultay açılış konuşmasının ardından başkanlık divanı kuruldu. Eski başbakanlardan Ferdi Sabit Soyer divan başkanı olarak seçildi. Kurultaya sunulan Siyasi Kurultay önergesi ve tüzük değişiklik önerileri oylanarak onaylandı. Kurultay CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın kurultaya hitabıyla devam etti.
Erhürman konuşmasına, “27. Olağan Kurultayımızı ülkemiz ve halkımız açısından belirsizliklerin hüküm sürdüğü zorlu bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Bu ülkenin ve bu halkın, bir an önce doğru yol haritasının belirlenmesine ve bıkmadan, usanmadan, yılmadan çalışılarak bu yol haritasına uygun istikrarlı ve kararlı adımların atılmasına ihtiyacı var” sözleriyle başladı. Erhürman konuşmasında CTP’nin sırtındaki sorumluluğun ve yükümlülüğün bilinciyle, 49 yıllık tarihinden süzülen deneyimle oluşturduğu üç temel ayak üzerine oturan politikalarını paylaştığını, yol haritasının üç temel ayağı olduğunu bunların; bir an önce masadaki formül olan federasyon temelinde kapsamlı çözüme ulaşmak; kısa vadede kapsamlı çözüme ulaşmanın mümkün olmadığının görüldüğü koşullarda ülkeyi adım adım çözüme yaklaştıracak Güven Yaratıcı Önlemleri hayata geçirmek ve kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik model yaratmak olduğunu sıraladı.
KIBRIS SORUNU: BİR AN ÖNCE KAPSAMLI ÇÖZÜM
“CTP, müzakere olsun da nasıl olursa olsun anlayışında değildir. CTP’nin talebi bizi bir an önce kapsamlı çözüme, öngörülebilirliğe kavuşturacak bir müzakere sürecinin başlatılmasıdır” diyen Erhürman, Crans Montana’da Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu açılımların, orada bulunan uluslararası toplum temsilcilerini dahi şaşırttığını, Kıbrıslı Türklerin bir an önce çözüme ulaşmak konusundaki iradesinin Annan Planı döneminden sonra bir kez daha açık biçimde görüldüğünü ifade etti.
SİYASİ EŞİTLİK BİR TALEP DEĞİLDİR
Genel Başkan Erhürman tartışma konusu haline getirilen siyasi eşitlik konusuna da değinerek CTP’nin tavrının bu noktada da çok net olduğunu, siyasi eşitliğin yalnızca Kıbrıslı Türklerin bir hakkı değil, kurulacak olan yapının bir federasyon olmasının ve federal yapının yaşayabilir, işlevsel ve işleyebilir olmasının da ön koşulu olduğunu söyledi. “Hele de siyasi eşitliğin Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlara yönelik bir talebi olarak gösterilmesi kesinlikle kabul edilebilir değildir. Bu bir talep değildir,” diyen Erhürman, siyasi eşitliğin, kurulacak olan yapının bir federasyon olmasını sağlayacak bir BM parametresi olduğunu ve böyle bir parametrenin tartışmaya açılmasının bütün temel parametrelerin yeniden tartışmaya açılabilmesi anlamına geleceğini kaydetti.
AB ÇATISI ALTINDA İKİ AYRI DEVLET GERÇEKÇİ DEĞİL
UBP-HP Hükümetinin programlarında yer alan AB çatısı altında iki ayrı devlet formülünün gerçekleşebilmesi için BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin ikna olması, 28 AB üyesi devletin KKTC’yi tanıması, ayrıca bu iş müzakereler yoluyla olacağına göre, siyasi eşitliği halkına anlatamayacağını söyleyen Sayın Anatasiadis’in KKTC’nin tanınmasını müzakere masasında kabul ederek halkına anlatması gerektiğini kaydeden Erhürman, böyle bir modelin “federasyondan çok daha gerçekçi” ve “Kıbrıs’ın mevcut şartlarında gerçekleştirilebilir” olduğu iddiasını anlamanın mümkün olmadığını ifade etti. Erhürman, “dolayısıyla, açıkça görülmektedir ki böyle bir formül ne gerçekçidir, ne gerçekleşmesi durumunda Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumaya müsaittir” dedi.
GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER VE AKTİF BİR DIŞ POLİTİKA
Yapılması gereken bir diğer şeyin Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in Crans Montana’da yaşananları unutturma çabasının başarıya ulaşmasını engellenmek olduğunu belirten Erhürman, bunun için çok aktif bir dış politika yürütülmesi, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan tüm ülkelerle ve uluslararası kuruluşlarla görüşülmesi gerektiğini vurguladı. Erhürman, Gali Fikirler Dizisi çerçevesindeki müzakerelerin kesintiye uğradığı dönemde, Maraş’ın ve Lefkoşa Uluslararası Havalimanı’nın açılmasını da içeren Güven Yaratıcı Önlemler Paketi’nin gündeme geldiği dönemde, Kıbrıs’ın genelindeki siyasi partiler içerisinde bu paketi en açık biçimde destekleyen partinin de CTP olduğunu belirtti. Erhürman ayrıca Annan Planı referandumlarının hemen ardından, 2005 yılında, bugün onu çok sahiplenen bazı siyasi partilerin açık karşı çıkışlarına ve ilgili yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımalarına karşın ülkede Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulması konusunda atılan adımların öncüsünün de CTP olduğunu vurguladı.
ULUSLARARASI HUKUKUN DIŞINA ÇIKMADAN, DÜNYA İLE KUCAKLAŞARAK…
Bu konularda daha yapılacak çok iş yürünecek çok yol olduğunu söyleyen Genel Başkan Tufan Erhürman, ilk hedefin bir an önce kapsamlı çözüme ulaşmak olduğunu ancak Kıbrıslı Türklerden kaynaklanmayan sebeplerle bu hedefe ulaşılamadığı koşullarda durup beklemenin söz konusu olmadığını söyledi. Erhürman, Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesi ortadayken, uluslararası toplumun, direkt uçuşlar konusunda da, doğrudan ticaret konusunda da, sporcuların uluslararası müsabakalarda yer alamaması konusunda da, uluslararası kuruluşlardaki temsiliyet konusunda da, eski Kıbrıslı Rum mal sahipleri gerek Taşınmaz Mal Komisyonu’na, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları başvurular aracılığıyla Kıbrıs Türk taraıfını baskı altına alırken Maraş’ın açılması konusunda da, daha başka pek çok konuda da duyarsız ve sessiz kalınmasına izin vermemek gerektiğini kaydetti. Bu konulardaki girişimlerin, uluslararası toplumla kavga ederek ve uluslararası hukukun sınırları dışına çıkarak değil, tam tersine, Taşınmaz Mal Komisyonu kurulurken yapıldığı gibi, uluslararası toplumla ve uluslararası kuruluşlarla istişare ve müzakere ederek, Kıbrıs Türk halkını uluslararası hukukun içine taşıyarak yapılması gerektiğini vurgulayan Erhürman, “Bizim hedefimiz öngörülebilirliğin sağlanamadığı bu ortamda, daha da öngörülemez koşullar yaratmak değil, halkımızı adım adım öngörülebilirliğe taşımaktır.” dedi.
KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN BİR EKONOMİ
Gerek çözüm sonrasında, gerekse çözüme ulaşılamayan koşullarda Kıbrıslı Türkler için olmazsa olmazlardan birinin de kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye sahip olmak olduğunu, bunun tüm halklar gibi Kıbrıs Türk halkının da, kendi ayakları üzerinde duran bir demokrasiye, tartışma konusu olmayan evrensel özgürlüklere, insan haklarına, kimliğe sahip olmasının temel koşullarından biri olduğunu söyleyen Erhürman, bunu gerçekleştireceklerini belirtti.
Ülkenin turizmden ve yükseköğretimden ciddi gelir elde ettiğini ifade eden Erhürman, dörtlü koalisyon hükümeti döneminde yıllardan sonra yasal altyapısı oluşturulan bilişim sektörünün devreye gireceğini bu sektörün de öncü sektörler arasında yer alacağını belirtti. Ekonomide en az yeni sektörler yaratmak kadar önemli olan bir başka noktanın da sektörler arasındaki ilişkinin planlanarak doğru biçimde kurulması olduğunu kaydeden Erhürman, “Kıbrıs Türk halkı üretmeyen, üretmek istemeyen, girişimci olmayan, çalışkan olmayan bir halk değildir. İçinde bulunduğumuz zor şartlar altında, yürütülen onca yanlış politikaya karşın, ısrarla ve inatla istihdam yaratan, üreten ve ürettikleriyle gurur duymamızı sağlayan hiç de azımsanamayacak sayıda insanımız vardır. Yapılması gereken, üretimin doğru alanlarda ve kaliteli bir biçimde yapılmasını planlamak, teşvik etmek ve ürettiklerimizin başta turizm ve yükseköğretim alanlarında ve ayrıca ihracat yoluyla tüketilmesini sağlamaktır.” dedi.
VAROLUŞ ENDİŞESİNİ DOĞRU VE PLANLI YÖNETİM ÖNLER
Ekonominin sosyo-kültürel hayatı ve yurttaşların kamu hizmetlerinden çağdaş koşullarda yararlanmasını da olumsuz etkileyen en önemli sıkıntılarından birinin de yabancı işçi sorunu olduğunu vurgulayan Erhürman, CTP’nin sol değerlere bağlı bir parti olarak bu ülkede yaşayan ve çalışan, nerede doğmuş, hangi etnik kökene, hangi dini inanca sahip olursa olsun her bir kişinin, eşit ve insan onuruna yaraşan, temel insan haklarından yararlanabilmesini sağlayan koşullarda bir yaşam sürme hakkını sonuna kadar savunmuş ve savunacak olan bir siyasi parti olduğunu söyledi. Bununla birlikte ülkede yaşayan nüfusun plansız ve ön hazırlıksız biçimde artıyor oluşunun, eğitimden sağlığa, trafikten adli olaylara kadar pek çok alanda ciddi sorunlar yarattığını kaydeden Erhürman, Kıbrıslı Türklerin kimlikleri, kültürleri ve varoluşları konusunda endişeye kapılmalarını önleyecek olanın, süreçlerin doğru ve mutlaka planlı bir biçimde yönetilmesi olduğunu vurguladı.
Özel sektörde çalışanların yüzde ellisine, ülkenin öncü sektörü olan turizm sektöründe çalışanların yüzde seksenine yakınının vatandaş olmadığını, genç işsizliğin hiç de azımsanamayacak boyutlarda olduğunu ifade eden Erhürman, alınacak önlemlerin hem yurttaş işsizliğinin azaltılmasına, hem ülkede yaratılan gelirin başka ülkelere transferinin minimize edilmesine, hem de eğitim, sağlık, trafik, adli vakalar gibi alanlarda yaşanan sorunların azaltılmasını sağlayacağını söyledi.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİ DOĞRU ZEMİNDE KURULMALI
Ekonomi alanında sıklıkla gündeme gelen faktörlerden birinin de ekonomik ve mali protokoller olduğuna değinen Erhürman, Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin Kıbrıslı Türkler açısından son derece önemli olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilişkilerinin doğru zeminde kurulan, iyi ilişkiler olmak zorunda olduğunu vurguladı. Zeminin yanlış olması halinde ilişkilerin iyi olmasının yeterli olmayacağı gibi, ilişkilerin iyi olmaması halinde zeminin doğru tesis edilmesine yönelik çabaların da sonuç vermeyeceğini aktaran Erhürman, doğru zeminin, doğru hedefin, Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye ve demokrasiye, bu ülkede, yasamasında, yürütmesinde, bağımsız yargısında, merkezi ve yerel idarelerinde ürettiği kararlarla halkına hak ettiği hizmetleri sunan bir yönetsel yapıya sahip olması gerektiğini belirtti.
SON SÖZ: HALKIMIZ NE İSTİYORSA CTP DE ONU İSTİYOR…
Genel Başkan Tufan Erhürman konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kıbrıs Sorununda bir an önce kapsamlı federal çözüme ulaşılması, hem bizi uluslararası toplumla hızla buluşturup uluslararası hukuk çerçevesi içine alacak, hem de kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratma hedefimizin önündeki pek çok engeli ortadan kaldıracaktır. Kısa vadede kapsamlı çözüme ulaşmanın mümkün olmadığı koşullarda atacağımız adımlar hem bizi çözüme yaklaştıracak hem de ekonomimiz üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmamız kapsamlı çözüme ulaşmamızı kolaylaştıracak ve kapsamlı çözümün yaşayabilir olmasına katkıda bulunacaktır.
Dolayısıyla evet politikalarımız üç ayak üzerinde kuruludur ancak aslında tek bir hedefe yönelmektedir. Hedef, halkımızın, barış, refah ve huzur içinde, eşitlik, adalet, özgürlük, insan hakları gibi alanlarda sorunlarla karşılaşmaksızın, kendi varlığını tehdit altında hissetmeksizin yaşayacağı koşullara sahip olmasının, tek kelimeyle mutlu olmasının sağlanmasıdır. Kıbrıslı Türkler zorlu bir coğrafyada yaşıyor olmalarına karşın bunu gerçekleştirecek potansiyele de, yeteneğe de, ferasete de sahiptir.
Halkımız ne istiyorsa CTP de onu istemektedir. Onun içindir ki cepheleşmeden, bölünmeden, parçalanmadan, ayrışmadan değil, bir araya gelmekten, kucaklaşmaktan, el ele vermekten ve yarına birlikte yürümekten söz ediyoruz. Onun içindir ki öfkeden, kavgadan, gürültüden, asık suratlardan değil, gülümsemeden, birbirimize gülümseyerek, birbirimizi anlayarak iletişim kurmaktan yanayız. Ama bilinsin ki gülümsemektir sözünü ettiğimiz, gülmek, kahkaha atmak değil. Çünkü biz biliyoruz ki Şair’in dediği gibi, “gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir”.”