CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, iç ve dış politikaların, söz konusu Kıbrıs olunca birbirinden ayrılamayacağını söyledi. Ülkedeki sorunların temelinde Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüzlüğü olduğunu vurgulayan Akansoy, “İç ve dış politikayı ayırabilecek lükse sahip değiliz” dedi.

Ülkedeki sorunların temelinde ekonominin olduğunu söyleyen CTP-BG Genel Sekreteri Asım Akansoy, “İç ve dış politikalarımız Kıbrıs sorununun çözümüne endekslidir. Ekonomik çıkmaz ortadadır. Elimiz kolumuz bağlı bekleyelim demiyorum ama bütünlüklü çözüm kurtuluşumuzdur” dedi. Bugün BRT’de Aziz Karaaziz’in sorularını yanıtlayan Akansoy, Kıbrıs sorununun yanı sıra kötü yönetilen Kuzey’in sorunlarını, Rum yönetiminin AB Dönem Başkanlığını devralmasını ve Lefkoşa Türk Belediyesi’nde yaşananları değerlendirdi.
 
“BU MECLİS İŞLEVİNİ YİTİRMİŞTİR, ŞEÇİM ŞARTTIR!”
Geçtiğimiz yasama yılının faaliyetlerini değerlendirmesi istenen Akansoy, “Yasama yılı gerçekten yoğun bir dönem oldu fakat UBP toplumsal uzlaşıdan kaçarak, meclis içi diyalogun dışına çıktı ve toplumun aleyhine yasalar geçirdi. 2011 Kıbrıs Türk halkının hafızasından silinmeyecek ve tarihe geçecek bir yıldı. Verimli ve dinamik olmamakla birlikte halkına acılar çektirenlerin hükümet ettiği bir dönemdi. Ülkenin bugün içinde bulunduğu bu sıkıntılı durum UBP’nin yıkım politikalarının ürünüdür” dedi.
Meclis’in yenilenmesi gerektiğini söyleyen Akansoy, erken seçimin şart olduğunu bir kez daha vurguladı. “Hükümet sorunlar karşısında çözüm üretememekte ve halk sorunlarına muhatap bulamamaktadır. Üzerinde durmamız gereken şey toplumsal uzlaşı sistemini ve demokrasiyi çalıştırmaktır. Sen-ben kavgasından artık kurtulmamız gerekir. Ekonomik ve siyasi alanda büyük bir kriz vardır” diyen Akansoy,  bu Meclis’in işlevini yitirdiğini ve çalışmaların tıkandığını söyledi.
Akansoy sözlerine şu şekilde devam etti:
“Meclis’in açılacağı dönemin erken seçim süreci olması gerekir. Gidişat odur. CTP, bu sürdürülemez duruma noktayı koyacak yegane partidir. Meclis Başkanı’nın çağrısı ile siyasi parti temsilcilerinden oluşan komite anayasa çalışmalarına başlaması herşeye rapmen olumludur. Siyasi Partiler ve Seçim ve Halk Oylaması Yasası ile Anayasa’nın değişim sürecine gidileceği konusunda kararlılık beyanı vardır. Meclis’teki en olumlu unsur bu komitenin oluşturulmasıdır. Ancak bu komitenin işi ileri götürmesi için hem içeriden hem dışarıdan desteğe, sivil, demokratik baskıya ihtiyaç vardır. Toplumlar sürekli bir değişim içindedir. 50 yıl önce yapılan yasaların bugün geçerliliğini koruması mümkün değildir. Sivilleşme ve demokratikleşmek yolunda ne yapılabilir bu tartışılmalı, halka sorulmalı, sivil toplum kuruluşlarından fikir alınmalıdır.”
 
PEKİ KURTULUŞUMUZ NEDİR?
Ülkeden yaşanan çıkmazın nasıl aşılacağı yönündeki soruyu ise Akansoy şu şekilde yanıtladı:
“Kıbrıs olağanüstü şartlarda olan bir ada. Yaşıyoruz, bu durum kuzeye çok net ve çok olumsuz yansıyor. Ekonomi, sosyal yaşam, eğitim, kültür ve sağlığa baktığımızda dış siyaset dediğimiz Kıbrıs sorunu doğrudan tüm iç konuları doğrudan etkiliyor. Bugün tüm siyasi partiler kalıcı çözüm için niyet ortaya koyuyor ve verili durum devam edemez deniyorsa, demek ki herkes bunun farkındadır ve bizim için iç ve dış sorunumuz aynıdır, demektir. İkisini ayırabilecek lükse sahip değiliz. Konu bugün için özellikle ekonomidir, açmazımız budur. Biz 1970’de kurulmuş bir partiyiz, 2012’ye kadar geçen sürece baktığınızda Kıbrıs Türk toplumu değişik olgularla karşılamıştır. CTP’nin temel felsefesi Kıbrıs Türk insanının refahı, gelişmesi ve mutluluğudur. Bu mutluluk bir bütündür. Ne sorunları sadece çözüm sonrasına erteleyerek ne de sadece içeriye bakarak adım atabiliriz. Modern ve çağdaş bir toplum olduğumuzu, kendimizi ileriye taşıyabileceğimizin bilincine varmamız ve bunu  anlatmamız gerekir. Bunun için kendimizi dünyaya ispatlamamız, dünya ile aynı dili konuşmamız lazım.”
 
1 TEMMUZ VE SONRASI…
1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığı’nı tek taraflı üstlenen Rum yönetimi ile ilgili yorumları alınan Akansoy, “Gönül isterdi ki resmi bir şekilde Kıbrıslı Türk eş başkan da Hristofyas’ın yanında yer alsın ve bu seremoniye katılsın” dedi. Mevcut durumun acı bir gerçek olduğunu söyleyen Akansoy, AB üyesi olmadan, AB topraklarında AB vatandaşı olarak yaşamanın bir anomali olduğunu belirtti. Özellikle Annan Planı öncesinde tepkisel, öngörüsüz ve stratejik planlamadan uzak karar ve açıklamalarla Türk tarafının bu durumu kendi elleriyle yarattığını kaydeden Akansoy, ‘ Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak,  AB Dönem Başkanlığını almazdan hemen önceki Türkiye’nin şahin açıklamalarını değerlendirdi:
“Bir süre önce Türkiye’nin, ‘Tepkimiz yüksek olur, AB ile müzakereleri askıya alırız’ şeklinde açıklamaları olmuştu. Kıbrıs’ta bu haberler şaşkınlıkla izlendi. Rumlar dönem başkanlığına başladı ama görüyorsunuz ki hiçbir şey olmadı. Türkiye olması gerektiği gibi Avrupa Konseyi ile, Komisyonu ile ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor, edecek. Sadece AB Dönem Başkanı Hristofyas imzalı davetlere katılmayacağını söylemekle yetindi ki diplomatik bağlamda tanımadığı bir ülkenin Başkanlığını kabul etmemek kadar normal bir tavır olamaz.”
 
“2013 ŞUBAT’INDAN SONRA BİR ŞEYLER OLACAK…”
“Kıbrıs sorununa çözüm bulmak üzere kurulan müzakere masası şuan çökmüş durumdadır” diyen Akansoy, dönem başkanlığının da yarattığı soğukluğun altı ay daha süreceğine işaret etti. Kıbrıs sorununa çözüm bakımından gelişme olmadan tamamlanacağını ifade ettiği bu dönemde, BM yetkililerinin çantalarını kapatıp dönmemelerini olumlu ve önemli karşılayan Akansoy, “Şubat 2013’ten sonra girişmin olacağını düşünüyorum. Bu yönde pozitif bir hava olduğu kanısındayım. Dünya devletleri buradaki sorunu biliyorlar ve bunu çözmek için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyorlar. İki gün önce AB Komisyonu Başkanı Barroso, Kıbrıs işleri için özel temsilci atadı. Bu küçük ama önemli bir göstergedir. Tam da 1 Temmuz günü bunu yapması, ‘Evet, Rumlar dönem başkanı oldu ama Kıbrıs’taki sorunu unutmuş değiliz. Orada iki taraf olduğunu kabul ediyoruz’ demektir” dedi.
 
ÇÖZÜM GÜNÜNE KADAR SÜRECİ NASIL GEÇİRMELİ?
Kıbrıs sorununa çözüm bulunacağı güne kadar neler yapılması gerektiği yönündeki soruyu cevaplayan Akansoy, “Doğrudan Ticaret Tüzüğü gibi önemli bir tüzüğün hayat bulması için AB nezdinde girişim, lobi yapılmalı. STK’lar masada Kıbrıslı Türklerin pozisyonlarını anlatmalı. AB, eğitim ve spor gibi alanlarda yeni tüzükler hazırlamalı. Lobi faaliyetleri ciddiyetle ele alınmalı ve hem Kıbrıslı Rumlara hem de AB’ye baskı yapmalı. Kıbrıslı Rumlar, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nden korkuyorlar. Kuzey’in ekonomik düzeyinin yükseltilmesini yanlış değerlendiriyorlar. Annan Planı nasıl şeytanlaştırıldıysa bu tüzük de ne yazık ki öyle şeytanlaştırıldı” dedi.
 
HRİSTOFYAS MI ANASTASİADİS Mİ?
Rum lider Hristafyas’ın kendine özgü artıları olduğunu söyleyen Genel Sekreter Akansoy, Hristofyas’ın Kıbrıslı Türklerin çözüm istencine cevap verecek bir siyasi geçmişi olduğunu ve bunun müzakere sürecine yansıyacağını sandıklarını belirtti. Akansoy, hayal kırıklığı olarak adlandırdığı bu dönemde tek olumlu şeyin Talat’ın sürükleyiciliği, yoğun çalışmaları ve elde edilen kazanımlar olduğunu söyledi.
“Kıbrıslı Rumların tuzu kurudur. Beklentilerinin bizimle aynı ölçüde acil olması mümkün değildir. Bizim daha çok öneri koyup daha çok çalışmamız lazım” diyen Akansoy şöyle devam etti:
“Şuan iki isteksiz lider bir arada. Ancak önümüzdeki yıl başkanlık seçimi var ve gidişat odur ki DİSİ’nin lideri Anastasiadis müzakereleri sürdürecek yeni lider olacak. Anastasiadis, DİSİ’ye Annan Planı Referandumu’nda ‘evet’ dedirten bir liderdi. Aynı zamanda Kleridis’in öğrencisidir. Olaylara pragmatik ve çözüm merkezli bakan biri olarak biliniyor. Handikabı ise parti tabanında çok ciddi bir milliyetçi kitlenin olmasıdır. Bunu yönetmek onun için zor olacak. Kim gelirse gelsin bizim Türk tarafı olarak masayı yönetmemiz, haklarımızı sonuna kadar savunmamız lazım. Bugün, Sayın Eroğlu’nun da masada olması gerekir. Güven artırıcı önlemler uygulsyıp, üreterek bir yere varmamız mümkün değildir. CTP olarak bu süreçleri ele alıp değerlendirme yapmaktayız. Süreci nasıl ileri taşıyacağımızı tartışmaktayız. Uluslararası bağlantıları güçlü olan bir partiyiz ve sorunun çözümünü halkımızla birlikte başaracak olan da yine biziz.”
 
“DOĞALGAZ VE PETROL TÜRKİYE’SİZ OLMAZ”
Petrol ve doğalgaz konusunda sürekli bir gerilimin mevcut olduğunu belirten Asım Akansoy, Türkiye’yi işin içine katmadan bu doğal kaynakların sağlıklı bir şekilde verimli değerlendirilmesinin mümkün olmayacağını söyledi. Akansoy, “En ekonomik ve her tarafın kazanacağı çözüm, Kıbrıs sorununun çözümüyle birlikte doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya satılmasıdır. Petrol ve doğalgaz elbette taraflarda cazibe yaratıyor. Bunun yanında, Kıbrıslı Rumların yanı başında 75 milyonluk bir ülke var ve Rum iş adamları da bu pazar payından yararlanmak istiyor. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda umutlanmak için bir sürü nedenimiz oluyor” dedi.
 
“ACIMASIZ BİR ŞEKİLDE İNSANLAR KAPININ ÖNÜNE KONULDU”
Lefkoşa Türk Belediyesi’nde(LTB) yaşananları büyük bir yara olarak yorumlayan Akansoy, “Bir ülkenin başkentinin pislik içinde olması kabul edilemez. Temizlik ve istikrarı ile örnek olması gereken başkentimiz pislik içinde. LTB’nin ve ülkenin içinde olduğu durum aynıdır. İnsanlar 65 gündür maaş almıyor. İnsanın içi acıyor. Bir belediyenin çalışmaması ne demektir? Sorunları zamanında çözecek kapasiteye Kıbrıs’ın artık ulaşması lazım. Hükümet bunu beceremedi” dedi.
CTP-BG olarak yerel yönetimlerde ciddi tecrübe sahibi olduklarını belirten Akansoy, “Devraldığımızda enkaz halinde olan belediyeleri tasarruf tedbirleriyle ayaklandırdık. LTB de bizim için önemlidir ve onu ayağa kaldıracak birikime sahibiz. Sadece çalışanla çatışarak sorunlara çözüm bulunmaz. İnsanların acımasız bir şekilde kapı önüne konulmasını kabul etmek mümkün değildir. Bu büyük bir yönetsel becerisizliktir. 2 yıldır sürekli olarak uyarıyoruz ama sağduyulu bir karşılık alamıyoruz. İşte bu yüzden inadına erken seçim diyoruz. Başka bir ara çözüm modelini kabul etmeyiz. Hem LTB’ye hem de ülkeye yeni, sağlam bir yönetim gelmelidir. Bunu sağlayacak güç de hazırlıklarını yapan CTP’dedir.”