Cumhuriyetçi Türk Partisi Parti Meclisi, 02 Nisan Pazartesi günü yapmış olduğu toplantıda Kıbrıs Sorunu ile ilgili bazı kararlar aldı.

 CTP PARTİ MECLİSİ KARARI

 

CTP-BG, Kıbrıs Sorununa çözüm bulmak amacıyla devam eden müzakere sürecinin çıkmaza sokulmasını derin bir endişeyle gözlemlemektedir. Partimiz, bir süreden beridir yaptığı uyarılarla, sürecin Sayın Eroğlu ve müzakere heyetinin hatalı adımları nedeniyle kopma noktasına geleceğini açıklayarak doğru adımların ne olduğu hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşmıştır. 

 

Gelinen aşamada, yaptığımız uyarıların dikkate alınmaması nedeniyle önceden işaret ettiğimiz çıkmaza girildiğini üzülerek belirtmek isteriz. Bu nedenle öncelikle Sayın Eroğlu ve heyetinin dikkate almadığı uyarılarımızı bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır.

 

1-   CTP-BG, Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Türk tarafının 4 Ocak 2010 tarihinde sunduğu paket öneriyi terk etmesinin ve çapraz oy konusunu hiç bir hal ve şartta kabul etmemesinin süreci tıkayacağını defalarca söylemiştir. Dahası, Kıbrıs Türk tarafının bu tavrından geri adım atmak zorunda kalacağı, ancak bunun zaman kaybına yol açarak, Türk tarafının çözümü isteyen taraf olduğuna dair dünyada oluşan kanaati zafiyete uğratacağı da hep söylenmiştir.

 

2-   CTP-BG, BM Genel Sekreteri Ban ile gerçekleşen 3’lü Zirveler sonrasında Kıbrıs Rum tarafının uluslararası konferansa Kıbrıs konusunun “iç unsurları” çözüldükten sonra gidilebileceği talebine Sayın Eroğlu’nun onay vermesinin ve bunun BM pozisyonu haline gelmesine itiraz etmemesinin vahim bir hata olduğunu söylemiştir.

 

3-   CTP-BG mülkiyet konusunda veri paylaşımını kabul eden Eroğlu’nun daha sonra bunu zamanında yerine getirmemesinin hata olduğu ve Kıbrıs Rum tarafının eline koz verildiğini de söylemiştir.

 

4-   CTP-BG Downer’in süreci konferansa götürecek yolu açabilmesi için, Kıbrıs Türk tarafının sırf öneri yapmış gibi görünmek yerine, sorun çözecek önerileri masaya getirmesi gerektiğini de ısrarla vurgulamıştır. 

Partimiz bu değerlendirmeleri Kıbrıs konusundaki gerçekleri göz önünde tutarak yapmıştır. Bu gerçeklerin en başında, muhatabımız olan Kıbrıs Rum liderliğinin çözüm konusunda bizim kadar istekli olmayan tavrı yatmaktadır.

 

Kıbrıs Rum tarafı, geçmişte uygulanan hatalı politikalar nedeniyle, adamızın tamamını temsil eder şekilde AB üyeliğini elde etmiştir. Kıbrıs Rum Liderliğinin “tanınmış devlet” ve “AB üyeliği” kozlarını sonuna kadar kullanmak isteyen bir siyaset içinde olduğu herkesin malumudur. Kıbrıs Türk tarafı Türkiye’nin desteği ile bu durumu dengelemeye çalışmaktadır. Ancak bu tek boyutlu ilişki, toplumumuzda “var olma” kaygılarını ateşleyen son derece endişe verici bir hal almıştır.

 

Bu açmazdan kurtulmanın tek yolu, siyasi eşit olarak, meşru hak ve çıkarlarımızın korunduğu bir ortaklık devleti yaratmaktır. Bu nedenle sadece Türkiye’yi değil, dünyayı da yanımıza alan politikalar ile Kıbrıs Rum tarafını haklarımıza saygı duyacağı bir anlaşmaya ikna etmek, müzakere görevini üstlenmiş olan Cumhurbaşkanının vazgeçilmez sorumluluğudur. 

 

Tüm bu gerçeklere rağmen Cumhurbaşkanı, müzakerelerin anlamsız olduğu yönünde beyanatlarını sıklaştırmış ve çözüm haricinde senaryolara yönelmiştir. Kıbrıs konusunun müzakereler yolu ile çözülebileceğine inanmayan birinin, en önemli görevi toplumu adına müzakereleri yürütmek ve kapsamlı çözüme ulaşılmasını sağlamak iken, bu amacı gözetmeyecekse, bulunduğu makamı işgal etmesine de gerek yoktur.

CTP-BG Cumhurbaşkanı’nı öncelikle sonuç alıcı, yapıcı ve ciddi bir müzakereci olmaya davet eder. Ancak bunu yapmak istemiyor veya yapamıyorsa da istifasını sunmanın da zorunlu bir seçenek olduğunun altını çizer. Kıbrıs Türk halkını yeni ve göz boyamaktan öteye gitmeyen sonuçsuz maceralara sürüklemek yerine, adadaki statükoyu ortadan kaldıracak yegane alternatif olan çözüme odaklanmanın kaçınılmaz olduğunu tekrardan ifade etmek isteriz. “Toplum lideri” olarak uluslararası camianın resmen tanıdığı ve BM düzeyinde eşitliğimizin ve siyasi irademizin tek temsilcisinin, çözüme ulaşmak yerine, ayrılıkçı arayışlara kapı açmasını kabullenmemiz mümkün değildir.

 

Kıbrıs Türk Halkı doğru siyasetle hareket eden ve dünya ile aynı dili konuşan, izolasyonların kaldırılması için somut adımları başlatan, çözüm şeklini kendi vizyonu çerçevesinde oluşturan taraf durumundan, son iki yılda, bunların bir çırpıda yok edildiği bir durumla yüz yüze gelmiştir. 

Sayın Eroğlu göreve geldikten sonra müzakerelerdeki ilerlemeler bıçak gibi kesilmiştir. İzolasyonların kaldırılmasına yönelik dünyadan yeni tek bir adım dahi gelmemiş, BM’nin eleştiri okları Kıbrıs Türk tarafına yönelmiştir. Eski günlerde olduğu gibi, Kıbrıs Rum tarafı çözüm isteyen, Kıbrıs Türk tarafı ise masadan kalkıp adayı bölmeye çalışan taraf konuma sokulmuştur. 

 

Partimiz, oynanmak isteyen oyunu şüphesiz görmektedir. Sayın Eroğlu, Rum tarafının isteksizliğini bahane ederek, görüşmeleri koparmak ve bizi Türkiye’nin bir alt idaresi haline dönüştürmek vizyonuna hizmet etmektedir. CTP-BG, siyasi irademizi ayaklar altına alacak, yok edecek veya sulandıracak, Kıbrıslı Türkler olarak toplumsal varlığımızın sonu anlamına gelecek bu senaryolara geçit vermeyecektir. 

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, “bir adım önde olma siyaseti” Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde ve dünya ile ilişkilerde ciddi ilerlemeler sağlamıştır. Bundan hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Türkiye’nin önemli yararlar sağladığı hatırlanmalı ve bugün var olan tıkanıklığın aşılması için ihtiyacımız olan liderlik göstergesi adımlar ve cesaret sergilenmelidir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, karşılıklı “petrol ve doğal gaz arama” girişimleri ile iyice ısınan Doğu Akdeniz’in, istikrar ve güven ortamına kavuşması için Kıbrıs’ta çözümü etkin bir şekilde desteklemesi çok önemlidir.

Cumhurbaşkanı, temsilcisi aracılığıyla müzakere sürecinin bugünkü şekliyle devamını savunmanın, aslında statükoya destek anlamı taşıdığını söylüyor. Bugünkü statükonun yaratıcılarından ve sürdürücülerinden biri olarak, bu değerlendirmeyi yaparken, nihai hedef olan çözüme ulaşılabilmesi için ne gibi önermeleri olduğunu açık olarak ifade etmelidir. Bize göre, Sayın Eroğlu, gecikmiş ve göstermelik adımlar atmak yerine, karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için müzakereleri derhal yoğunlaştırmalı ve halkımızın hak ettiği çözümü gerçekleştirmek için çalışmalıdır. Bunu yaparken asla unutmaması gereken ilk şey, masada görüşülen çözüm şeklinin iki toplumlu, iki bölgeli ve toplumların siyasi eşitliğine dayalı federasyon ve hedeflenenin de Birleşik Federal Kıbrıs olduğudur.

 

Federasyon, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere Kıbrıs Sorununa taraf olan tüm ülkelerin, garantörlerin ve her iki toplum liderliğinin üzerinde mutabık kaldığı tek çözüm modelidir. Yıllar içinde oluşan parametreler de federasyonu hedeflemekte ve bunun dışındaki bütün formülleri kesin olarak dışlamaktadır. Bu bilinç ve sorumlulukla ya Sayın Eroğlu halkına ve tarihe karşı sorumluluğunu yerine getirecek, ya da daha büyük kayıplara yol açmadan bulunduğu makamı işgal etmeye bir son verecektir.

 

CTP-BG, Kıbrıs Türk Halkı’nın deneme yanılma modeliyle müzakere masasında yalpalayan bir müzakereciye ve heyetine tahammülünün olmadığını bilmekte ve bundan aldığı cesaretle Sayın Eroğlu’na sorumluluğunu son bir kez daha hatırlatmayı görev saymaktadır.