Ortadoğu’da yaşanan kaygı verici gelişmeler, olası etkileri bakımından bölgesel bir çatışma olarak değerlendirilemez.
Çok yakınımızdaki coğrafyada devam eden şiddet olayları ve savaş, Suriye’deki bir iç savaş değil, aslında bu ülkeyi çevreleyen bütün ülkeleri tehdit etmektedir. Dahası, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin konuya dair yaptığı bütün görüşmelerde ortaya çıkan tablo sorunun bütün dünyayı etkileme potansiyeli taşıdığını işaret etmektedir.
Geçtiğimiz gün ülkemizde yaşanan mülteci operasyonu, Kıbrıs’ın da Suriye’de yaşanan iç savaşın tehdidi altında bulunduğunu çok açık olarak göstermektedir. Buna ek olarak önceki gün Türkiye’nin Akçakale ilçesine düşen bomba ve ardından yaşanan savaş hali, ülkemizin bir ateş çemberinin ortasında kaldığının kanıtıdır.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin orduya sınır ötesi harekat izni vermesi, çok büyük bir savaş tehdidini daha da belirgin hale getirmiştir. Özünde Suriye’de Beşar Esad yönetiminde devam eden totaliter rejime karşı demokratikleşme ve sivilleşme talep edenlerin başkaldırısı gibi görünen ve hatta Arap Baharı’nın devamı olarak da nitelenen olaylar, müdahil tarafların pozisyonu da dikkate alındığında, çok daha büyük hedefleri işaret etmektedir.
Ortadoğu’da yıllardır devam eden istikrarsızlıktan yarar sağlayan emperyalist güç odaklarının bölge coğrafyasını yeniden şekillendirme ve yeni güç merkezleri oluşturma çabaları bugün Suriye’de yaşanmakta olan olaylarla birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. İnsan hayatını hiçe sayan ve ulusal çıkarları çok uluslu silah ve petrol şirketlerinin çıkarlarının önüne kalkan yapan emperyalizm, bugün yine acımasız biçimde halkların taleplerini istismar etmektedir.
Kıbrıs Sorunu gibi yine çok taraflı bir sorunun varlığı bölge istikrarı bakımından risk oluştururken, daha sıcak ve büyük bir sorunun yaşanıyor oluşundan Kıbrıs’taki halklar da ağır biçimde etkilenecektir. Özellikle son dönemde gerilim sebebi olan Kıbrıs çevresindeki hidro karbon yatakları ve bunlarla Ortadoğu ülkelerinin bağlantısı, adamızı da açık hedeflerden biri haline getirmektedir. Üstelik bölgede yaşanması muhtemel bir savaşa müdahil olması kaçınılmaz olan İngiliz üsleri, bu hedef olma halimizi pekiştiren bir diğer unsurdur. Tüm bu tehlikeler ortada dururken, savaşın önlenmesine yönelik girişimler bizim açımızdan çok daha büyük önem taşımaktadır.
CTP-BG, vazgeçilmez ve değiştirilemez misyonu gereği dünyada yaşanan bütün savaşlara karşıdır. Kıbrıs’ta da, ülkemize yakın coğrafyada da, ya da bize en uzak ülkelerde yaşanan savaşlar ve çatışmalar bizim canımızı aynı ölçüde acıtmaktadır. Can kayıplarını kendi canımızdan, mal kayıplarını insanlığın ortak mirasından saydığımız için Suriye’deki savaşın derhal durdurulması şarttır.
Dünyada yaşayan her bir bireyin eşitlikçi, demokratik ve temel insan haklarına saygılı bir yönetime tabi olması bizim tek hedefimizdir. Bunu ülkemizde sağlamak için sürdürdüğümüz çabamız, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan olumsuzluk için de aynen geçerlidir. Asla akıldan uzak tutulmamalıdır ki, bize göre insanlık onuru diğer bütün değerlerin üzerindedir ve bunun korunması için uluslararası dayanışma kaçınılmazdır.
CTP-MYK