UBP-DP Azınlık Hükümeti bir yıl önce, 27 Nisan tarihinde güvenoyu alarak göreve geldi. Göreve geldikten dört ay sonra bütün bakanlarıyla birlikte yapacakları icraatları anlatmak için basın toplantısı düzenleyen Başbakan Özgürgün, UBP-DP Hükümetinin ‘umut hükümeti’ olduğunu söyledi. Bir yıldır her gün, hukuka ve kamu yararına aykırı, adalet değil partizanlık eksenli, ciddiyetsiz, halkın zekasıyla dalga geçen, plansız, programsız icraatlarıyla gündem oluşturan bu hükümet, attığı her adımda geleceğimizden ve gelecek kuşakların haklarından çalmaktadır. Bugün sizleri buraya davet etmemizin sebebi, bu hükümetin bir yıllık sürede yaratmış olduğu tahribatı ana başlıklarıyla paylaşmak ve sizlerin de yardımıyla yalnızca hükümeti oluşturan partilere oy vermemiş olan yurttaşlarımızı değil, onlara oy vermiş olan yurttaşlarımızı da uyararak, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için bu hükümetten bir an önce kurtulmamız gerekliliğinin altını bir kez daha çizmektir. Başbakanı tarafından “umut hükümeti” olarak ilan edilen bu hükümet bir yıllık icraatıyla umutlarımızdan ve geleceğimizden çalmış, adeta umutlarımızı yerle bir etmeye ant içmiş olduğunu kanıtlamıştır. Ortada bir sistem ve zihniyet sorunu vardır. İktidardaki iki parti bu ülkede 1974’ten beri kurulmuş olan sistemin ve onun oluşturduğu zihniyetin sadece kurucusu değil, aynı zamanda devamının en büyük destekçisidir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza yüzümüz kızarmadan devredebileceğimiz bir ülkeyi yaratma idealinin birinci adımı, bu sistemden, bu zihniyetten ve onun temsilcileri olan bu partilerden kurtulmaktır. Bu adımı atabilmek için önce kendine “umut hükümeti” adını veren bu hükümetin gerçek niteliklerini ortaya koymak gerekir.
Bu hükümet, umut hükümeti değil, “zam” hükümetidir.
Bu hükümet, umut hükümeti değil, “hukuka aykırılıklar” hükümetidir. Bu hükümet, umut hükümeti değil, “partizanlık” hükümetidir.
Bu hükümet, umut hükümeti değil, “ciddiyetsizlikler” hükümetidir.
Bu hükümet, umut hükümeti değil, “sivil toplum ve sendika düşmanlığı” hükümetidir.
I. ZAM HÜKÜMETİ
Elimizdeki verilere göre son bir yıllık süre zarfında halkımız yüzde 25 oranında fakirleşmiştir. Ne artan döviz nedeniyle bankalara borcu olan vatandaş için, ne de üreticiler için kılını kıpırdatan hükümet, bunlar yetmezmiş gibi bir yıllık süre zarfında iğneden ipliğe her kaleme zam yapmıştır. Dövizdeki yükseliş karşısında Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nu toplamayı dahi akıl edemeyen hükümet, dövizdeki yükselişi seyretmekle ve bir hükümet gibi davranmak yerine bir muhasebeci gibi davranarak zam yapmakla yetinmiştir.
• Hükümet göreve geldikten kısa süre sonra elektriğe yüzde 3 ile yüzde 15 arasında zam yapmıştır.
• Hükümetin bir yıllık görev süresi içerisinde akaryakıta 8 kez zam yapılmıştır.
• 17 Şubat itibarıyla taşımacılığa yüzde 26,2 oranında zam yapılmıştır.
• 207 çeşit ilaca yüzde 40 ile yüzde 150 oranlarında zam yapılmıştır.
• Hükümetin bu alanda zam yapmayacağız açıklamalarına karşın, mobil iletişim yüzde 10 zamlanmıştır.
• Tüp gaza üç ayda üç kez zam gelmiştir.
• 21 Ocak 2017’de Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile 350’den fazla tüketim maddesine zam yapılmıştır.
• Zamlanan harçlar alım gücü azalan halkın belini iyice bükmüştür.
II. HUKUKA AYKIRILIKLAR HÜKÜMETİ
• Ara Emri ile Yürürlüğü Durdurulan Yasa Gücünde Kararnameler
29 Eylül 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlükleri durdurulan af içeren yasa gücünde kararnameler şunlardır:
* 15 Ağustos 2016 tarihinde, 102 sayılı Resmi Gazetede, Bölüm II’de yayımlanan 2/2016 sayılı “Yabancıların
Çalışma İzinleri Yasası hakkında Yasa Gücünde Kararname”.
* 15 Ağustos 2016 tarihinde, 102 sayılı Resmi Gazetede, Bölüm II’de yayımlanan 3/2016 sayılı “Ziyaretçi İzni, İkamet İzni, İş Kurma İzni veya Çalışma İzni Biten Yabancılara Uygulanan Para Cezalarının Yeniden Düzenlenmesini ve Ödenmemiş Para Cezalarının Tahsilinde Kolaylık Sağlanmasını Öngören Yasa Gücünde Kararname”.
* 1 Eylül 2016 tarihinde, 112 sayılı Resmi Gazetede, EK-I Bölüm II’de yayımlanan 4/2016 sayılı “Kayıtları iptal edilen araçlar ile kayıtları iptal edilmeyip geçmiş yıllara ait seyrüsefer borcu bulunan araçlar hakkında Yasa Gücünde Kararname”.
• Yüzde Üçlük Fon Kararı
18 Ağustos 2016 tarihli 104 sayılı Resmi Gazetede, EK-IV Bakanlar Kurulu Kararları Bölümünde, sayfa 745’te yayımlanan ve Karar Sayısı H(K-1)695-2016 olan, “Toprak Ürünleri Kurumu’nun görevlerini yerine getirebilmesi ve
‘İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması’ gereği piyasa düzenleyici bir kurum haline gelebilmesi için, tarım ve hayvancılık ürünlerinin ithalinde fatura üzerinden Toprak Ürünleri Kurumuna yüzde 3’lük bir katkı payı kesilmesi” kararına karşı CTP tarafından Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açılmış, hükümet davanın aleyhine sonuçlanacağını fark edince Bakanlar Kurulu kararını, davanın sonuçlanmasını beklemeksizin geri almıştır.
• Yurt Dışı Koordinasyon Ofisi
Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Dışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşma 5 Ağustos
2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunmuştur. Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Meclis kürsüsünde çok kısa bir süre içerisinde ek sözleşmeyi imzalayacağını açıklamış olmasına karşın, bugüne kadar bu konuda herhangi bir girişim yapılmamıştır.
• Girne İkinci Bölge Emirname Değişikliği
8 Eylül 2016 tarihli, 116 sayılı Resmi Gazete’de, EK III AE.570’te yer alan “Girne 2. Bölge Emirnamesi Değişikliğinin (Karşıyaka, Lapta, Alsancak, Malatya, İncesu, Yeşiltepe, Ilgaz, Karaoğlanoğlu, Erdemit, Karaman, Zeytinlik, Girne, Koğanköy, Karakum, Ozanköy, Beylerbeyi, Çatalköy, Arapköy, Beşparmak, Karaağaç, Esentepe, Bahçeli) iptali istemiyle Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılan davada mahkeme ara emri vermiş ve hükümet emirnameyi geri almak zorunda kalmıştır.
• Hukuka Aykırı Vatandaşlıklar
Ağustos – Ekim 2016 tarihleri arasında yayımlanan muhtelif Resmi Gazetelerde; sabıka kaydı, güvenlik raporu ve sağlık raporu aranmaksızın yasaya aykırı biçimde, şartlı olarak verilen 86 vatandaşlık kararı, CTP’nin Yüksek İdare Mahkemesi’nde dosyalamış olduğu iki dava neticesinde, Bakanlar Kurulu tarafından iptal edilmiştir. Bu durum hükümetin kendisinin de 86 adet hukuka aykırı işlem yaptığını, mahkeme kararına dahi gerek duymaksızın, açıkça kabul ettiğini göstermektedir ki bu garabeti ciddiyetsizlikle açıklamak da mümkün değildir.
• Kumyalı’da Orman Arazisinin Kiralanması
Kumyalı köyü sınırlarında bulunan 564 dönüm orman arazisinin kiralanmasına ilişkin işleme karşı Mehmetçik
Belediyesi’nin açtığı davada, mahkeme, 30 Mart 2017 tarihinde ara emri vermiştir.
• Bedi’s Piknik Alanının Kiralanması
Turizm ve Çevre Bakanlığı, 1. Derece Sit alanı olan ve Eski Eserler Dairesi ve Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan izin alınmaksızın 18 Kasım 2016 tarihinde yapılan “Kantara Bölge Şefliği Salamis Piknik alanı ve Büfe Kira Sözleşmesi”yle özel kişilere kiralama kararının yürütülmesi Yüksek İdare Mahkemesi’nin 19 Nisan 2017 tarihinde verdiği ara emir ile durdurulmuştur.
• Girne Antik Limanı
7 Mart 2016’da Girne Antik Liman’daki paha biçilmez değere sahip Turizm Bakanlığı Ofisi’nin bir kısmı ile liman ana girişi ve geçidin kullanım hakkı Turizm Bakanlığı Müsteşarı’nın imzası ile tüzüğe aykırı şekilde limanda birçok işletmesi olan ve aynı zamanda bakanlığa yüklü miktarda kira borcu da bulunan bir işletmeye verildi. Konuyla ilgili Ombudsman raporunda, Girne Antik Liman’da bir işletmeye süreli kullanım hakkı verilen binayla ilgili Turizm ve Çevre Bakanlığı hatalı bulundu ve sözleşmenin iptal edilmesi gerektiğini açıklandı. Bakanlık, işlemi, hukuka aykırı olduğunu kabul ederek geri almak zorunda kaldı.
• ZEYKO Yağ Fabrikası’nın Kiralanması ve 7 Kat İzni
Hükümet, 11 Temmuz 2016’da Karaoğlanoğlu’ndaki eski Zeyko Yağ Fabrikası’nın olduğu yerde devam eden otel inşaatının, 4 kata kadar izinlendirilmesine karşın 7 kata çıkmasına göz yumdu. Otelin sahibi hükümetin kendisine, bölgenin bir haftaya kadar ‘Kahverengi Bölge’den, ‘Mavi Bölge’ye geçirileceğine dair söz verdiğini açıkladı. Açılan dava sonucunda mahkeme yıkım kararı aldı. Ancak bu karar hala uygulanmadı.
• Gorno Tepesi’nin Rezerv Olarak Ayrılması
Karşıyaka’da 707 dönüm yüksek orman arazisi olan Gorno Tepesi, H(K-1) 1651-2016 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ortada olmayan teleferik projesi için rezerv edildi. Partimiz tarafından oluşturulan çalışma grubunun yaptığı araştırmada Bakanlar Kurulu kararında yer alan parsel numaralarının yanlış olduğu saptandı ve kararın geçersiz olduğu vurgulandı. Projenin ÇED Raporu’nun bulunmadığı da ortaya çıkarken, yüksek orman arazisi niteliğinde olan arazinin özel kişilere devredilmesi veya uzun vadeli kiralanmasının da yasal olmadığı belirlendi. Lapta Belediye Meclisi üyemiz Emre Efendi’nin açtığı davada, hükümet savunma yaptı ve kararı iptal edeceğini belirterek mahkemeden bunun için süre istedi.
• Tatlısu’da Sahilin Kiralanması
Orman Dairesi Tatlısu’da sahili bir özel kişiye Kaymakamlık’ın ve Belediye’nin haberi olmaksızın ağaçlandırma maksadıyla kiraladı. Basında çıkan haberler üzerine Orman Dairesi yapılan işlemi iptal etti.
III. PARTİZANLIK HÜKÜMETİ
• Usulsüz Vatandaşlık Dağıtımı
Yurttaşlık Yasası’na göre, ister Bakanlar Kurulu, isterse İçişleri Bakanlığı kararıyla verilmiş olsun tüm yurttaşlıkların Resmi Gazete’de yayımlanması gereklidir. Hükümet, Meclis’te yapılan tüm uyarılara karşın, Bakanlar Kurulu kararıyla verdiği yurttaşlıkları Resmi Gazete’de yayımlamış ancak İçişleri Bakanlığı tarafından verilen yurttaşlıkları Resmi Gazete’de yayımlamamıştır. Sadece bu bile yapılan işlemlerin usulsüz olduğunu açıkça ortaya koyarken, Hükümet, muhalefet milletvekillerinin Meclis’te verdiği yazılı soru önergelerine de yanıt vermemiş, bu konuda yükselen şikayetler üzerine Başbakan Yardımcısı Sayın Denktaş, kürsüye çıkarak, kendi deyişiyle “yuvarlak” bir rakam vermekle ve toplam 7200 kişiye vatandaşlık verildiğini, gerekirse 27,000 kişiye de vatandaşlık verileceğini açıklamakla yetinmiştir. Oysa Yurttaşlık Yasası, çalışma izniyle ülkede beş yıl ikamet eden yurttaşların vatandaşlık almak için İçişleri Bakanlığı’na başvurabileceklerini düzenlemekle birlikte, İyi İdare Yasası’na göre Bakanlığın bu konuda takdir yetkisini eşitlik ilkesi doğrultusunda kullanabileceği açıktır. Yani Bakanlık, daha uzun süre çalışma izniyle burada bulunmuş kişilere yurttaşlık vermezken, daha kısa süre çalışma izniyle burada bulunmuş kişilere yurttaşlık veremez, verirse bu hukuka aykırı olur. Bunun denetlenebilmesi için de, kimlerin yurttaş yapıldığının açıklanması gerekir. Ancak UBP-DP Hükümeti bu denetimden ısrarla kaçmaktadır. Buna ek olarak Bakanlar Kurulu kararıyla yurttaş yapılanların yurttaş yapılma gerekçelerinin de Resmi Gazete’de yayımlanması İyi İdare Yasası’nın gereğidir. Oysa bu kararların hiçbirinde gerekçe yoktur ve dolayısıyla Bakanlar Kurulu kararlarının tümü hukuka aykırıdır.
• Usulsüz İstihdamlar
KKTC’de idareye yapılacak tüm istihdamların münhalle ve sınav veya benzeri kriterlere dayanan seçim yöntemleriyle yapılması Anayasa’daki eşitlik ilkesinin gereğidir. Oysa Hükümet, bu bir yıllık dönemde Vakıflar Bankası’na, Kooperatif Merkez Bankası ve bağlı kuruluşlarına ve DAÜ’ye münhalsiz ve kritersiz istihdamlar yapmış, bu konularda Meclis’te sorulan soruları ısrarla yanıtsız bırakmıştır. Son günlerde basına yansıyan haberler, hükümetin halen tüm devlet dairelerinde 2012-2013 Kurultay dönemlerinde yine usulsüz ve hukuka aykırı biçimde istihdam edildikleri için işlerine son verilen kişileri aynı yöntemlerle peşi sıra iş istihdam ettiğini göstermektedir.
• Anıtlar Yüksek Kurulu’nda Değişiklik Tasarısı
Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kompozisyonunu değiştirmek için bir tasarı hazırlayan hükümet, bu yolla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olan odalara mensup üyeleri tasfiye ederek kurulun tamamen siyasallaştırılmasına ve partizanca uygulamalara zemin yaratmaya çalışmıştır.
IV. CİDDİYETSİZLİKLER HÜKÜMETİ
• Güzelyurt Hastanesi’nde Şaibeli İhale
Güzelyurt hastanesi ihalesi hükümetin ciddiyetsizliklerinin açık bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır. Hükümetin işlemleri mahkemelere taşınmış, şaibe söylentileri ayyuka çıkmış ve sonuç itibarıyla Meclis’te bu ihalenin araştırılması ile bir araştırma komitesi kurulmuştur.
• Sayıştay Üyesi’nin Seçimi
Hükümet, boşalan Sayıştay üyeliği için Meclis’te yapılan seçimde de ciddiyetsizliğini açıkça ortaya koymuş ve yürütmedeki ciddiyetsizliğini yasamaya da bulaştırarak, emekliliğine çok az bir süre kalmış bir kişiyi Sayıştay üyesi olarak seçmek amacıyla Meclis’te nisabı sağlamama suretiyle Genel Kurul’un çalışmasını günlerce engellemiş, sabote etmiştir.
• Türkiye’den Gelen Su
2 Mart 2016 tarihinde dönemin başbakanı Ömer Kalyoncu ve TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu arasında imzalanan hükümetlerarası anlaşma ile Türkiye’den ülkemize gelen su şebekeye aktarılmıştır. Bu anlaşmaya göre öngörülen bir geçiş süreci söz konusuydu ve bu süreçte bir yandan tamamlanması gereken yaklaşık 250 kilometrelik şebeke inşası, öte yandan hem tarımsal şebekenin, hem de yağmur suyu ile atık su sistemlerinin projelendirilerek ihaleye hazır hale getirilmesi öngörülmüştü. Son bir yıllık zamanda bunlardan sadece 50 kilometrelik bir şebeke inşası yapıldı. Geriye kalan yapım işleri ile proje çalışmaları ise belirsiz bir durumda bırakıldı.
Tarımla uğraşan kesim sabırsızlıkla tarımsal suyun üretim alanlarına ulaşmasını beklerken, hükümet bu suyun hangi bölgelere ulaşacağını açıklamaktan kaçınarak popülist bir tutumla umut tacirliği yapmaya devam etti.
Yine Türkiye ile yapılan anlaşmada da belirtildiği üzere ülkede entegre su yönetim sisteminin geliştirilmesi hedeflenirken, aküfer bölgelerinde yandaşlara fahiş miktarlarda su çıkarmak üzere kuyu izinleri verilmeye devam edildi. Özellikle Lefkoşa, Mağusa ve Gönyeli gibi büyük yerleşim birimlerine su sağlayan Güzelyurt Aküferi’ndeki kuyular bu amaçla devre dışı kalırken, kapatılmak yerine yine yandaşların kullanımına bırakıldı.
Muhalefet milletvekillerinin ısrarlarına karşın bileşenleri açıklanmayan 2,30 TL’lik fiyat, bir yandan belediyeleri hızla iflasın eşiğine sürüklerken, diğer yandan da yurttaşlara ödeyemeyeceği bedellerle ulaşmaya devam etti. Ülkenin çeşitli bölgelerinde hayvancılıkla, tarımla, sanayiyle, turizmle uğraşan yurttaşlar bu fiyatlarla faaliyetlerini sürdürmelerinin mümkün olamayacağını açıklamalarına karşın, hükümet bu konuda aydınlatıcı bilgi vermemekte ısrar etti.
• Tarım Master Planı
Tarım Master Planı “bitti-bitiyor” denilerek zaman hızla tüketildi. Daha ortada master planın olmadığı dönemde garip bir biçimde Tarım Strateji Belgesi yayımlayan, üstelik de bunu güncel olmayan verilere dayandıran hükümet bu alanda da ciddiyetsizliklerine devam etti.
Göreve geldikleri ilk günlerde tarım kesiminin alacaklarını günü gününe ödeyeceklerini söyleyip adeta umut tacirliğine soyunan hükümet, örneğin süt bedellerinin ödenmesini sürekli öteleyerek iki ay geriden gelmeye
devam etti. Süt Endüstrisi Kurumu, hayvan üreticileri ve yetiştiricileri adına sayışını yaptığı sütün bedelini tahsil etmede sürekli geriledi ve korkunç bir alacak yükü oluştu. Bu durum sadece hayvancılar ve SÜTEK için değil, aynı zamanda süt ürünleri imalatçıları için de çok büyük bir tehdit halini aldı. Ülkemiz sanayi üretiminin omurgası durumunda olan ve ihracat hacmimizin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan süt ürünlerinin geleceğini büyük bir tehdit altına sokan bir durum yaratıldı.
• Kuraklık Tazminatları
2016 yılında yaşanan kuraklığa ilişkin tazminatlar, tarihte ilk kez Genel Tarım Sigortası Fonu borçlandırılarak ödendi. Yasasında açıkça sahip olduğu kaynaklarla yükümlülüğünü yerine getireceği yazılı olmasına rağmen, Genel Tarım Sigortası kuraklık tazminatı ödemek için 18 milyon lira borçlandırıldı. Bu durum yaklaşık iki yıllık bir süre boyunca sigortanın hiçbir tazminat yükümlülüğünü yerine getiremeyeceği anlamına geliyor. Yarı kurak yaşanmakta olan
2017 yılı tarım kesimi için “kabus yılı” olmaya aday hale getirildi. Bu nedenle hükümet ne kuraklık miktar ve bölgelerini ne de düzeyini açıklayabildi.
• Devlet Laboratuvarı Yangını
22 Aralık 2016’da yaşanan devlet laboratuvarı yangınının ardından 3 ay süreyle gıda güvenliği ile ilgili hiçbir tahlil yapılamadı. Yangında yanan kimyasallar nedeniyle ortaya çıkan radyasyon ve zehirli gazlar binanın duvarlarını bile etkilemişken orada çalışan insanlara “gönüllü çalıştıklarına” dair kağıt imzalatan yetkililer insan sağlığına verdikleri değeri de gözler önüne serdi. Sağlık Bakanı, 3 Nisan 2017’de yaptığı açıklamada çalışan 52 kişiden,
42’sinin temiz olduğunu, 10 kişide minimal ölçüde metal bulgular tespit edildiğini ve 3 kişide düşük seviyede arsenik tespit edildiğini açıkladı. Tüm bu olanların ardından hükümet konuyu acil gündem yaparak harekete geçmek yerine softa şaşırtmacasıyla her zamanki gibi suçu başkalarına atma çabası içine girdi.
• Ölümlü Trafik Kazaları
Hükümet Türkiye’deki kararın ardından 24 saat geçmeden Avrupa Saati’nden vazgeçti. 29 Kasım 2016’da yaşanan ölümlü kazanın ardından sosyal patlama yaşandı. Hükümet, kendisine Meclis’te defalarca konuyla ilgili bir bilirkişi raporu hazırlatması ve sorumluların ve sorumlulukların saptanması çağrısı yapılmasına karşın, her zamanki ciddiyetsizliğiyle bu görevi de yerine getirmedi. Bunun yerine, arkadaşlarını kaybetmenin üzüntüsü içinde günlerce protesto gösterileri yapan öğrencilerle görüşmeyi dahi reddeden Başbakan, en iyi bildiği şeyi yaparak yine sessiz kaldı.
• Ağır Yük Araçlarına Ciklos’tan Geçiş İzni ve İki Gün Sonra İptal Kararı
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı 20 Ocak 2017’de alınan bir kararla Lefkoşa-Girne anayolu Ciklos mevkiinde ağır kamyon ve mikserlerin geçişine izin verdi. Karar Resmi Gazete’de yayımlandı ve 23 Ocak ile 24 Mart tarihleri arasında uygulamaya kondu. Tepkiler üzerine karar birkaç gün sonra Başbakan Özgürgün tarafından iptal edildi.
V. SAVURGANLIKLAR HÜKÜMETİ
• Yeni Müşavirler
UBP ve DP, tasarruf tedbirlerini almamaya, devletin imkanlarını har vurup harman savurmaya bu bir yıllık hükümet döneminde de devam etti. CTP ile koalisyon hükümetinde olduğu dönemde, Kamu Reformu Yasası geçene kadar yeni müşavir yaratılmayacağını hükümet programına yazmayı kabul eden UBP, DP ile hükümet kurduğu bu dönemde yeni müşavir yaratacak atamalardan kaçınmadı. Meclis’te konuyu gündem yapan muhalefet milletvekillerine Başbakan Yardımcısı Denktaş, “Müşavir yaratılacaksa yaratılacak, sizin keyfiniz olsun, muhalefet yapasınız diye onay vermeyiz. Gerekirse yapılacak” dedi ve dediğini yaparak müşavirler ordusu yaratmaya devam etti.
• Mercedesler
Hükümet, ihalesiz, hukuk dışı işlerine makam araçları meselesinde de devam etti. 2 milyon TL değerinde yirmiye yakın Mercedes marka makam aracı alımı yapılmasına ilişkin karar üretildi. Kamuoyunun gösterdiği tepkiler çerçevesinde bu karar revize edildi.
• Cratos’un Elektrik Borcu
İnşaat aşamasından bugüne elektrik borcuyla gündeme gelen Cratos Otel, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde KIB-TEK aleyhine açtığı davayı kazandı, otelin 9 milyon TL’lik borcu da Maliye’ye kaldı. Öte yandan KIB-TEK Yönetimi’nin, mahkeme sürerken, davanın neticesini beklemeden, davacı Cratos Otel yetkilileriyle uzlaştığı ve ‘anlaşmalı mahkeme kararı’ (nizamat) çıkartıldığı da iddialar arasında yer aldı. Hükümet ortakları bu konuda birbirine girdi. DP’li asbaşkan UBP’li müdüre, basın önünde “Cratos Otel’in 9 milyon TL’lik borcunu nasıl sildiniz, açıklayın” diye sordu. Bu durumun savurganlıktan mı, ciddiyetsizlikten mi, yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığı söylentilere sebep oldu. Hükümet hala bu konuda kamuoyunu tatmin edecek herhangi bir açıklamada bulunmadı.
• Mezuniyet Törenine Kamu Parasıyla Katılım
Cenevre’deki görüşmelere kamu parasını kullanarak dev bir ekiple gitmesine karşın oradaki toplantıların hemen hemen tamamını protesto eden Başbakan Özgürgün, 4 Haziran 2016’da yedi kişilik heyetle kızının mezuniyeti için İstanbul’a gitti. Bu seyahatin masraflarını devlet ödedi. Bu ödeme için Bakanlar Kurulu karar aldı. Ombudsman raporunda harcamanın usulsüz yapıldığı tespit edildi. Ancak Başbakan esasa ilişkin hiçbir açıklama yapmayarak Ombudsman’ı hedef almayı tercih etti.
VI. SİVİL TOPLUM VE SENDİKA DÜŞMANLIĞI HÜKÜMETİ
• Hiçbir konuda tasarruf yapmayan ve kamu parasını har vurup harman savuran hükümet, sendikaların profesyonel sayısının azaltılması ile ilgili yasa çalışması yaparak sendikal yaşama darbe vurmaya yöneldi.
• Hükümet, CAS çalışanı 36 emekçiyi sendikalı oldukları gerekçesiyle işten durdurdu. Başbakan Özgürgün bunu
Meclis kürsüsünde açıkça itiraf etti.
• Yasa ile kurulmuş bir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası varken, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Federasyonu Yasa Tasarısı hazırlanarak Meclis’e sevk edildi. Bu girişim, hükümetin Anayasaya aykırı biçimde diğer odalarla ilgili olarak da partizanca saiklerle benzer girişimleri gündeme getirebileceği endişesini yarattı.