CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu’nun kendisini eleştiren sendikaları “rejim değişikliği istiyorlar”…

 CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu’nun kendisini eleştiren sendikaları “rejim değişikliği istiyorlar” diye suçlamasının baskıcı rejimlere geçmek için kullanılan eski ve tanıdık bir söylem olduğunu vurgulayarak “üstelik Kıbrıs sorununun en kritik aşmasında; amaçları halkı; dindar –dinsiz, vatansever- hain, kamuyu tırtıklayan nankörler ile sömürücü hazır yiyici iş dünyası ve Kıbrıslı –Türkiyeli diye bölmek ise bizi çözümsüzlük girdabına sokmak isteyenlerin bu yola dönük taş döşemeye başladığını göstermektedir. Buna fırsat vermemek gerekmektedir. Bu yüzden Başbakanı “rejim değişikliği” söylemlerinden uzak durmaya ve tüm toplum kesimleri ile ortak sonuçlar için Tarihi Buluşmaya davet ediyoruz.” dedi.

 
CTP-BG Genel Başkanı Soyer açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
 
Başbakan Derviş Eroğlu tüm muhalefet döneminde ve seçim sırasında “ülke yangın yerine döndü” diye propaganda yapıyordu.
 Üstelik de UBP Genel Başkanlığına aday olma gerekçesini de, parti liderliğinin yeterince muhalefet yapmamasına bağlamıştı. 
 
Nitekim global krizin ülke ekonomisini yapısal sorunlarımızın da katkısı ile kötü bir şekilde etkilediği dönemde Kurultaydan parti başkanı olarak seçildikten sonra sendikalara ve sivil toplum örgütlerine eyleme geçme çağrısı yapmış ve sokağa ineceğini açıklamıştı.
O günleri şimdi unutmuşa benzemektedir. 
 
Ülkeyi yangın yeri gibi tarif ederken ise tüm sendikalara yazılı taahhütname verip kazanılmış haklara dokunmayacağını ayrıca yeni özlük haklarla maaş ve üçlet artışı yapacağı vaatlerini de yapmaktan hiç geri kalmamıştı.
Ülkenin yangın yerine döndüğüne inanan bir siyasi lider, bu kadar vaadi nasıl yapabilirdi?
 
Şimdi bu vaatlerle işbaşına geldikten sonra, kendisinin 18 yıllık Başbakanlığı döneminde oluşan pek çok yapısal sorunun yol açtığı sıkıntıları da başkalarının üzerine atarak siyaset yapmakla ne dününü ne de bu gününü kurtaramaz.
 
Hele yaptığı açıklamada, bugün kendisini eleştiren sendikalara dönük olarak, “sendikalar rejim değişikliği” istiyorlar diye açıklama yapması asla kabul edilemezdir.
Çünkü bu dil ve bu söylem baskıcı rejimlere geçmek için kullanılan eski ve tanıdık bir dildir.
 
Bu dil demokrasiyi boğmak dikta rejimlerine geçmek hatta darbe yapmak için kullanılan bir dildir. Bunu 2009’ da KKTC Başbakanın yeniden kullanması kabul edilemeyecek bir davranıştır.
Kendisine Ana Muhalefet Partisi olarak iktidarının 100 günlük değerlendirmesini yaptığımız basın toplantısında da açıkça çağrı yapmıştım.
Sorumlu bir iktidarın yaşanan onca tecrübeden ve özelikle cebindeki formülün ülke sorunlarını çözmeye yetmeyeceği de açığa çıktıktan sonra, bir başka yola başvurması gerektiğine inanıyoruz…
Meclis’te temsil edilen tüm siyasi partileri, iş ve çalışma yaşamının sendikalarını, örgütlerini, meslek kuruluşlarını,  akademisyenlerini, ülkemizin ekonomistlerini, somut programlar üzerine bir görüşme ve tartışma platformuna davet etmelidir.
 
Çünkü bu sorunlar ne tek başına bir siyasi partinin sorunudur, ne de herhangi bir kesimin. Bu sorunlar Kıbrıs Türk halkının toplamın sorunudur. Öyle ise çözümün de toplumsal asgari ortak akla ihtiyaç vardır. 
 
Bu sorunları tehditle ya da insanlarımızı dindar -din düşmanı, vatansever –hain diye bölerek kimse aşamaz.
 
Hele bu global kriz şartlarından olumsuz olarak etkilenen ekonomimizin, yapısal sorunlarımızla da bütünleşen çıkmazını aşma adına, baskıcı niyetlerle sözler söylemek ve “rejim değişikliği niyetini engelleme” kulpu ile demokratik hak ve özgürlüklerin üzerine yürüme niyetini açığa vurarak atılan adımlar, sorunları çözmek yerine bizi kaosa sürükler…
 
Üstelik Kıbrıs sorununun en kritik aşmasında; amaçları halkı; dindar –dinsiz, vatansever- hain, kamuyu tırtıklayan nankörler ile sömürücü hazır yiyici iş dünyası ve Kıbrıslı –Türkiyeli diye bölmek ise bizi çözümsüzlük girdabına sokmak isteyenlerin bu yola dönük taş döşemeye başladığını göstermektedir. Buna fırsat vermemek gerekmektedir.
 
Bu yüzden Başbakanı “rejim değişikliği” söylemlerinden uzak durmaya ve tüm toplum kesimleri ile ortak sonuçlar için Tarihi Buluşmaya davet ediyoruz.
 
Mesele Kıbrıs sorunu çözmek ve Kıbrıs Türk halkını 21. Yüzyılda Avrupa’nın ve dünyanın siyasi eşit halkı haline getirmekse, hiçbir makamın ve mevkiin bunun önüne geçmemesi gerekir.”