CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu ve ekibinin ülkeye verdiği olumsuz etkinin…

 CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu ve ekibinin ülkeye verdiği olumsuz etkinin sadece Kıbrıs’ta dönük olmadığına ve Kıbrıslı Türklerin dünya ve Türkiye kamuoyuna dönük varlıklarına yönelik olarak da ciddi zararlar vermeye başladığını vurguladı.

 
Derviş Eroğlu başkanlığındaki hükümetin 19 Nisan seçimleri öncesinde “almayacağım” dediği tedbirleri, bu sayede seçilmesine rağmen dayatma metotlarla Meclis’ten kaçarak kanun gücünde kararnamelerle hayata geçirdiğini ifade eden Soyer, Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın ise Kıbrıs Türk halkını Türkiye medyasına şikayet ettiğine dikkat çekti ve “Halkından değil dışarıdan destek almaya çalışmaktadır” dedi.
 
Soyer açıklamasında şöyle dedi:
Başbakan Derviş Eroğlu ve ekibinin ülkeye verdiği olumsuz etki yalnız Kıbrıs’ta dönük olmamaktadır. Kıbrıslı Türklerin dünya ve Türkiye kamuoyuna dönük varlıklarına yönelik olarak da ciddi zararlar vermeye başlamıştır.
 Derviş Eroğlu başkanlığındaki hükümet, halka 19 Nisan seçimlerinde almayacağını söz vererek seçildiği tedbirleri uygulamaya dayatma metotlarla sokmaya çalışıyor.
 
Bunun için de seçilmiş hiçbir demokratik hükümetin başvurmayacağı bir metodu gündeme taşımış bulunmaktadır. Meclis’ten kaçarak kanun gücünde kararname metodunu devreye sokmuş bulunmaktadır. 
 
Bu sözde tedbirleri almak için uyguladığı metotlardan bir tanesi de ek mesai örneğinde olduğu gibi kamu çalışanlarının aldığı “brüt” maaşları yanıltıcı bir şekilde deşifre ettirmesi idi.
Böylece bir başka büyük yıkımı Kıbrıs Türk halkına getirmiş oldu. Dünya ve Türkiye kamuoyuna dönük olarak Kıbrıs Türk halkının aşağılanmasına zemin hazırladı.
 
Bu son derece yanlış tavır nedeni ile KKTC Maliye Bakanı da Türkiye basınına Eroğlu ekibinin temsilcisi olarak çıkarak; Kıbrıs Türk halkını şikâyet etmeye çalışmaktadır. Halkından değil dışarıdan destek almaya çalışmaktadır.
 
Başbakan Eroğlu ve ekibine hatırlatmak isterim ki “başka yerde Sultan olmaktansa, yurtsever insan kendi ülkesinde sıradan bir insan olmayı tercih etmelidir”.
 
Bu vesile ile KKTC Maliye Bakanına hatırlatmak isteriz ki bu gün şikâyet ettiği ve popülist dediği tüm uygulamaların altında kendi partisi ve Başbakan Eroğlu’nun imzası vardır. Bu gün kamu görevlilerinin özlük haklarına dönük uygulamayı büyük bir “görev” olarak gündem taşıyan bu hükümetin; 2002 yılında daha emekli olmadan bu gün Başbakan olan Derviş Eroğlu dâhil benzeri tüm siyasilere 130 milyara TL’ye varan emekli ikramiyelerini peşin olarak ödediğini belki Türkiye’dekiler bilmez ama Kıbrıs Türk halkı unutmamıştır.
 
Bu zarar verici durum dün, Türkiye’nin en etkin gazetelerinden birinin hem manşet haberi, hem de gerek internet ortamında, gerekse gazete sayfalarına yansımıştır.
KKTC’ye Türkiye’nin verdiği destek Türk kamuoyuna  “sömürgesi tarafından sömürülen ülke “ takdim edilmiştir. 
 
Bırakın dünya’yı; kendimizi Türkiye kamuoyuna dönük olarak da tanıtma sıkıntısı çektiğimiz bir ortamda; Derviş Eroğlu ve ekibinin yol açtığı bu zarar verici kampanya, yalnız Kıbrıs Türk halkının Türkiye’deki imajına darbe indirmedi.
 
Ayni zamanda her iki ülkedeki halkın bilincinde de ilişkileri zedeleyecek yeni yaraların açılmasına yol açtı…
 
Bir kere şunu ifade etmek gerekmektedir. Gerçekten Kıbrıs Türk halkının varlığı için Türkiye’nin desteği son derece önemlidir. Ama bu desteğin öyle siyasi maksatlar ve Derviş Eroğlu’na destek olmak için “sömürgesi tarafından sömürülen ülke “ diye takdim edilmesi son derce yanlıştır. Bu sonuçta Kıbrıs Türk halk kitlelerinde; Ömer Seyfettin’in Diyet hikâyesini çağrıştıracaktır.
 
Evet, Türkiye’nin mali desteği önemlidir. Bu inkâr edilmezdir. Ama Kıbrıs Türk halkının da 1,5 milyar dolarlık ithalatının 900 milyon dolarlık kısmının Türkiye’den yapıldığı, 5 milyar dolarlık mevduat toplamının önemli bir kısmının Türkiye para piyasalarında yer aldığını ve benzeri ilişkileri de göz ardı etmemek gerekmektedir.
 
Bu dönüp, böylece karşılıklı fayda ve çıkar ilişkisi tartışmalarına yol açmakta, böylece Kıbrıs Türk halkın Çözüm ve AB süreçlerinde Türkiye ile var olan ortak siyasi çıkarlarının zedelenmesini getirmektedir.
 
İşte Derviş Eroğlu ve ekibinin kendilerinin sorumlu oldukları yapısal sorunların ele alınmasında halk iradesinden de kaçarak gündem taşıdığı dayatmacı zihniyetin sonuç itibarı getirdiği budur.
 
Başta Sayın Oktay Ekşi olmak üzere tüm ilgilileri olayları değerlendirirken; “ Ordu” ili veya Türkiye’nin bir yöresi ile Kıbrıslı Türkleri kıyaslamakla yanlış yaptıklarını; Kıbrıslı Türklerin hedefinin kendilerini, güneyle kıyaslayarak onlara yetişmek olduklarını hatırlatmak isterim.
 
Bu arada artık; “Bu Memleket Bizim” sözünün de gerçek anlamına dönüşmesi için herkesin iyice düşünmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz. Halkımızın deyimi ile söylersek artık, “ Haçana Bir” yollananla geçiniyoruz sözünü işiteceğiz.”