AB’nin Türkiye ile ilgili ilerleme raporu, ne Türkiye’nin AB sürecinde ne de Kıbrıs sorununa yönelik görüşme sürecinde bir kesinti bekleyenlerin beklentilerine cevap vermedi…
AB’nin Türkiye ile ilgili ilerleme raporu, ne Türkiye’nin AB sürecinde ne de Kıbrıs sorununa yönelik görüşme sürecinde bir kesinti bekleyenlerin beklentilerine cevap vermedi
AB’nin Türkiye ile ilgili yayınladığı rapor oldukça dengelidir. Bu rapor, gerek Avrupa içerisinde, gerekse kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin AB üyelik sürecinde ciddi bir duraksama, hayati bir kopuş bekleyen çevrelerin bu beklentilerine cevap vermemiştir. Dolaysıyla, bu raporla Türkiye’nin AB görüşme sürecinde herhangi bir kesinti öngörülmüyor.
Bu son derece olumludur. Ayrıca bu raporda Türkiye’nin AB kriterlerine göre, demokratik süreç ve demokratik hukuk devleti temelinde; her şeyden önce Türk insanının standartlarını yükseltme yolunda attığı adımları olumlu olarak vurgulaması son derece önemlidir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve insanının büyük başarısıdır.
Bu arada raporda, Türkiye’nin kendi iç sorunlarına dönük olarak getirdiği demokratik açılım programı ve komşularını ile sınırlarda “sıfır sorun” temelinde attığı siyasi adımların olumlu bir şekilde vurgulanması Türkiye Cumhuriyeti’nin 21’inci Yüzyılda çağdaş demokratik gelişim yolunda attığı adımların evrensel kabul gördüğünün göstergesidir.
Bu ilerleme raporu “Güney Kıbrıs’ın Türkiye’nin limanlarını Kıbrıs sorununda bir gelişme olmadan, AB’nin Türkiye’ye dönük yaptırım getirerek sağlanması şeklindeki yanlış beklentisine cevap vermemiştir. Bu ise Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’yi görüşme sürecinde “zora sokma ve avantaj sağlama” yanlış siyasetinin evrensel kabul görmediğinin işaretidir. Dolaysıyla, Güney Kıbrıs’taki egemen güçler bu yöndeki politikalarını gözden geçirmek zorundadırlar.
Rapor aynı şekilde, Kıbrıs Türk tarafında da çözümsüzlüğe oynamak için Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye limanlar konusunda yaptırım getireceğini düşünerek sürdürülen görüşme sürecinin kesintiye uğramasının hayal ve beklentisi içindeki çözümsüzlük yanlılarının da bu beklentilerine cevap vermedi. Artık bu çevreler de çözünün kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu anlamak durumundadırlar. Bu nedenle rapor, hem kuzey hem de güneyde görüşme sürecini kesintiye uğratma gayreti içerisinde olan çevrelerin birlikte, ortak hoşnutsuzluğunu da getirdi.
Şimdi bir diğer önemli nokta da raporu görüşecek AB zirvesinden de rapordaki dengeli ruha bağlı kararın çıkması ve bu yönde bir tavrın gelişmesini sağlamak olmalı. Eğer AB Kıbrıs sorununun çözümünü ve bölgeye gerçekten barış istikrar gelmesini arzuluyorsa, bu tavrını sürdürmek durumundadır.
Bu gelinen aşama bize artık AB, ya da başka bir yerdeki pozisyonlara bağlanarak görüşme sürecine bakmayı terk etmek gerektiğini göstermektedir. Artık “hemen şimdi çözüm” ve “ortak yurdumuz Kıbrıs” çerçevesinde, 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008’de 2 liderin anlaştıkları temelde federal ilkelerde çözüme kavuşturmaya yönelik görev ve “hemen şimdi çözümün” önemini göstermektedir.
Kıbrıs Artık AB içinde bir sorun olmaktan çıkmalı. Kıbrıs, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların siyasi eşitliğinde ortak bir çözümle, AB ve bölgenin sorunlarının çözümünde taraf olmalı. Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkı kendi sorununu çözerek birlikte bölgesel sorunların çözümünün tarafı olmalı; çünkü bizi daha zengin daha müreffeh, huzurlu, demokratik yapacak olan budur. Bu nedenle görüşme sürecine hızla odaklanılmalı ve en erken zamanda sorunu çözüme ulaştıracak referanduma gidilmelidir. Bu bizlerin, Kıbrıslı Rumların, Türkiye’nin AB’nim ve dünyanın görevidir. Raporun bize hatırlattığı budur.