CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu’nun izlediği siyasetin toplum barışını baltalayan bir siyaset olduğunu kaydetti…

 CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Başbakan Derviş Eroğlu’nun izlediği siyasetin toplum barışını baltalayan bir siyaset olduğunu kaydetti… 

 
Soyer, Eroğlu’nun kendi hükümetleri döneminde yaratılan ağır yıkımın faturasını şimdi topluma ödettiğini vurguladı…
 
Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Derviş Eroğlu başkanlığındaki UBP hükümetinin sorunlara çözüm bulmak yerine toplumsal kesimleri bir birine düşürerek daha da derinleştirdiğini vurguladı.
Soyer bu sabah Genç TV’de Mutlu Esendemir’in sunduğu Kahvaltı Gündemi programına katılarak son gelişmeleri değerlendirdi.
 
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu değerlendiren Soyer, ekonomik krizler sırasında yaşanan talep düşüşlerinin ekonomik ilişkileri son derece olumsuz etkilediğine işaret ederek, talepteki düşüşün önlenebileceği tedbirlerin kaçınılmaz olduğunu kaydetti. UBP hükümetinin bu sorunlar karşısındaki tutumunu eleştiren Soyer, “maalesef bu hükümet, ekonomiye yönelik tedbirler alacağına,  mali tedbirler, bütçe tedbirlerinden başka bir alternatif üreten yaklaşım içerisine girmemiştir. 
 
Mali tedbirler çerçevesinde almaya çalıştığı düzenlemeler de kriz aşamasında talebi büyük ölçüde durduran tedbirlerdir ve gerginlik toplumun psikolojik, sosyal, bütün ilişkilerine ayrıca bir olumsuzluk getirmektedir” dedi. Soyer, hükümetin verimli bir tartışma ve arayış içerisinde olmaması nedeniyle toplum kesimlerini birbirine sokan bir yaklaşım sergilemekte olduğunun da altını çizdi.
 
Hükümetin kamu görevlileriyle esnaf ve özel sektörü birbirine soktuğunu ifade eden CTP-BG Genel Başkanı, bunun etkilerini gerçekleştirdiği ziyaretlerde konuşan insanlarda gözlemlediğini kaydetti ve “eğer ülkede ekonomi büyürse ve kamu görevlilerinin, çalışanların alım gücü artarsa, bu alım gücüne bağlı olarak esnaf da iş yapar. Eğer düşmanlık zerk ederseniz, toplum kesimleri birbirine sokulursa sonuç olarak bu ekonomik krizin içinde bir başka zincirin kopmasına sebebiyet verilir.  İnsanlar ya kendi içine kapanır, ya da başka bir yerle alış verişe girer. Dolaysıyla burada esas olan insanların alım gücünü artırmaktır” şeklinde konuştu.
 
CTP-BG’nin hükümetleri döneminde halın alım gücünün arttığını, buna bağlı olarak talep artışı ve ekonomik canlılık yaşandığını anımsatan Soyer, “piyasada herkes bu ekonomik aktiviteden kendine göre bir değer elde etti. Oysa şimdi UBP’nin izlediği bu siyaset nedeniyle kesimler birbirine girdi. Olması gereken ortak arayışı dinamitledi” diyerek şu anada alınması gereken tedbirin taleplerin nasıl tetiklenebileceğine dair olması gerektiğini vurguladı.
 
CTP-BG’nin hükümette bulunduğu süre içerisinde ithalat ve ihracat rakamlarında kaydedilen artışları örnekler vererek ortaya koyan CTP-BG Genel başkanı, ekonomik krizlerden kurtulmak için genişletici mali politikalara ağırlık verilerek krizin yıkıcı etkilerinin önüne geçilmesi gerekliliğinin üzerinde durdu. “Bizde ise daha ziyade krizin çeşitli aşamalarına yönelik durumları dikkate alan politika izleneceğine, tamamen kısır bir darlığa girildi” şeklinde konuşan Soyer, “Kıbrıs sorunu nedeniyle zaten dış talepte bir darlık ve sıkıntı varsa ve siz iç talebi daraltıp burada da önemli bir sıkıntıya sebebiyet verirseniz bu kriz derinleşir” dedi.
 
Eroğlu başkanlığındaki UBP hükümetinin başbakanlıkta Ekonomik Koordinasyon Kurulu oluşturacağını söylediğini anımsatan Soyer, “Kurdu mu? Bir ülkenin ekonomisini düzeltmek isterseniz ve bir takım ekonomik kararlar üretecekseniz, bir yöntem olması gerekir. Sözü edilen kurulun üyeleri kimdir ve nasıl bir ekonomik anlayışa sahiptir; ülke ekonomisini etkileyip yönlendirecek olan bir heyet kimlerden oluşur? Kimdir bu insanlar? İsimler neden yayınlanmıyor?” diye sordu.
 
CTP-BG’nin ekonomik krize karşı ana muhalefet, meclite temsil edilen tüm siyasi partiler iş dünyası, esnaf, üretici, akademisyenlerden oluşacak platformla “büyük buluşmayı” önerdiğini anımsatan Soyer, bu öneriye yanıt alamadıklarını kaydetti.
 
CTP’Yİ YIPRATMAK UĞRUNA EKONOMİYİ DARBELEDİ
19 Nisan seçimleri öncesinde UBP başta olmak üzere bir kısım medyanın “Güney bizden daha ucuz” şeklinde bir kampanya başlatarak acımasızca sürdürdüğünü anımsatan CTP-BG Genel Başkanı, bu psikolojinin topluma enjekte edildiğine işaret ederek şöyle devam etti:
 
“Peki 19 nisandan sonra ne oldu? Neyi değiştirdi, fiyatları ne kadar düşürdü, ne yaptı ki şimdi ‘memleket daha ucuzdur’ diyorlar.  Dün de yerli malları ucuzdu, bugün de. Ama CTP’yi yıpratacak diye Kıbrıs Türk ekonomisi ne hala izleri devam eden yaralar bırakmıştır. Demek ki siyaset yapmak ve siyasette adım atmak bu tür yıkıcı tavırlarla gerçekleşemez. Aramızdaki fark bu. ‘KKTC’yi yaşatacağız, yaşasın KKTC’ diyenlerin milliyetçiliklerinden kuşku duyarım. Çünkü bir kısım değerleri perde yapıp arkasına saklanmak istediği bir nokta var demektir. Sağ ya da sol siyaset üretecekse temel alınacak nokta insandır, toplumsal birliktir.”
 
Şu anda Başbakanlık koltuğunda oturan Dr. Derviş Eroğlu’nun yarattığı bu ağır yıkımın faturasını toplumun ödemesine sebep olduğunun altını çizen Soyer, “Siyaset adına yaptıklarıyla ilgili günahları silinemez” dedi.
Eroğlu ile seçim döneminde birlikte bir programa katıldıklarını anımsatan Soyer, Eroğlu’nun  ‘Kıbrıs türkü güneyde bir yılda 300 bin Euro’luk gıda harcaması yapar’ diyerek CTP-BG’yi suçladığına işaret etti ve “sadece gıdaya 300 bin Euro harcandığının söylenmesi mümkün mü? Bunu sırf CTP-BG hükümetini yıpratmak için yaptı. Bu politik demagojinin bedeli hırs kin ve öfke neyi getirdi? Şimdi maliye bakanının sınır kapılarına gidip reklam yapmasını getirdi” şeklinde konuştu.
 
 
YARATILAN TOPLUMSAL BİRLİKTELİK BOZULUYOR
 
2002-2003 yıllarında ülkenin iş dünyası, emek dünyası ve aydınlarının ortak bir platformda buluşarak ciddi bir enerji ürettiğini vurgulayan CTP-BG Genel Başkanı, bu üretilen toplumsal birliktelik çerçevesinde yerli malı kampanyasına gerek duyulmadığının altını çizerek, “Şu anda kamu görevlilerini düşman ilan eden açıklamalar yaparsanız ortak toplumsal paydada buluşmak mümkün olamaz” dedi.
 
Soyer sözlerini şöyle sürdürdü:
Bizim dönemimizde sabit sermaye yatırımında büyük artışlar kaydedildi. Bunun çok önemli kısmını özel sektör yapmıştır. Ama iş başına gelmesiyle sırf kendi iktidarı perçinleyebilmek için  toplumun çeşitli kesimlerinin farklılıkların tartışılacağı bir platform oluşturmak yerine insanları birbirine sokan bölen düşmanlaştıran bir tutum içerisine girdi. İnsan psikolojisi ‘benim cebime göz diken adamdan mal almam’ yönelimini getirir. Bu ortak toplumsal paydayı dinamitleyen bir noktadır. Kesimler kamplaşmaya itildi. Oysa iş dünyası iş dünyası, emek dünyası iş dünyası olmadan varlıklarını sürdüremez ama maalesef bu anlayışla, UBP’nin bu tutumuyla kamplaşma gerçekleşmiştir.”
 
Günümüzde ekonomilerin sorunlarının aşılmasında en temel noktanın emek ve iş dünyası arasındaki köprüleri geliştirmek, sosyal alış verişi artırmak ve bunun yarattığı sinerji ve enerjiyle belli bir noktaya gelmek olduğunu kaydeden Soyer, “çözüm ve AB temelinde toplumsal ortak paydada buluşan emek ve iş dünyasının insanlarının yarattığı toplumsal sinerji, toplumumuzun ekonomik sosyal, siyasal gelişmesinde kesimlerin birbirlerine ihtiyaçları ile birlikte var olacakları görüşünü artıran noktaya etki etti. Bunun kopuşu, bugün içinde yaşadığı krizin en temel sıkıntılarından biridir ve bunu böyle yaparak halletmek mümkün değildir. Bu kriz aşamalarında genişletici maliye politikalarını incelememiz gerekir. Sıkıntımız çok aşikârdır. Cari giderler ve gelirlerin arasındaki farkın yarattığı durumdur.”
 
UBP’nin global ekonomik kriz nedeniyle oluşan durumlar karşısında, ekonomilerini yüzdürmek için genişletici maliye politikaları uygulayan ülkeler karşısında “bütçe açığı var” diye bağırmasın son derece komik kaldığının altını çizen Soyer, “Bu aşamada farklı toplum kesimlerinin oturup bunu konuşması gerekir. 
 
Bu şanslı bir hükümettir çünkü seçimden sonra ana muhalefet, “bunların bize yaptığını biz onlara yapmayacağız”; sendikalar, “artış istemiyoruz” dedi. Bundan büyük şans olamaz ama bu hükümet 19 Nisan’dan günümüze kadar olan süreyi heba etme uğraşında” dedi.
 
Krizin derinleşeceğinin 2008 Aralık ayında belli olduğunu, o dönemde bütçe görüşmeleri esnasında ana muhalefet başkanı olan Eroğlu’nun krizin 2009 başından itibaren derinleşeceğini öngörerek, ‘tedbir alınması gerekir’ diye konuştuğunu da anımsatan Soyer, aynı Eroğlu’nun 19 Nisan seçimlerine girerken oy uğruna sürekli olarak araç ruhsatları, elektrik fiyatları vergileri düşüreceği, herkese maaş ücret artışı yapacağı ve herkesi işe alacağı vaatlerinde bulunduğunu vurguladı.
 
Soyer, “Popülizm yapa yapa  yanlışı bile bile global krizin etkilerini reddedip sonucu bile bile iş başına geldi. Sonuç ne oldu? Büyük bir hüsran. Siz insanlara ‘eşel mobili asla kaldırmayacağım, elektrik ruhsat fiyatı düşüreceğim’ deyip tersini yapmaya başlarsanız, başka türlüsü beklenemez” dedi.
 
Eroğlu başkanlığındaki UBP hükümetinin ekonomik krize tedbir üretmek yerine üç yasa çıkarıp ardından Meclisi 3 ay kapattığını meclis açılır açılmaz da grevlerle karşılaştığını kaydeden Soyer, “çünkü yasalarla düzenlemesi gerekenleri, seçimlerde söylediğinin tersini yaparak, meclisi kapatıp kanun gücünde kararnamelerle halletme açıkgözlüğüne girerek yasal mantıksal ve vicdani periyodunun tersinden hareket etmeye kalkarsanız tüm toplum kesimlerinden tepki alırınız.” dedi.  
 
 
EROĞLU TÜRKİYE’Yİ HEDEF GÖSTERİYOR
 
Sendikaların Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği önündeki eylem ve Türkiye Başbakanı Erdoğan’a gönderilmek üzere Büyükelçiyte verilen mektuba da değinen CTP-BG Genel Başkanı, sendikaların  hükümetin kendilerine alınan ekonomik tedbirlerin Türkiye Cumhuriyeti  hükümeti tarafından talep edildiğini, meclisteki yasaların bizzat Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından hazırlandığını söylediğini, maliye bakanının ise TC bizim IMF’mizdir dediğine işaret ettiklerine dikkat çekerek, “madem ki bunları TC istiyor ve diyor ve bunu öğrenmek için mektup veriyorlar” diyerek, Eroğlu’na şöyle seslendi:
 
“Hani anavatan? Anavatanı sokağa attın… Nasıl bir demagojidir bu ki insanlara hedef olarak elçiliği gösteriyorsun. Eğer halksak kendimize ait sorunları bizim tartışmamız ve çözmemiz gerekir. Sorumluluğun mesuliyeti üstlenilmeli başkasına havale edilmemelidir. Hükümetsen hükümet olarak sorunların çözümünün mesuliyetini yüklenmen gerekir.”
 
Soyer, Eroğlu’nun bu tutumundan ötürü Türkiye’nin tartışmanın odağına oturduğunu, çünkü sorumluluğu üstlenmesi gerekenlerin bunu Türkiye’ye havale ettiklerini vurguladı.
Soyer, bütçede gelir-gider farkının nedenini iyice sorgulamadan “CTP parayı bitirdi’ demagojisiyle kendini kurtarmaya çalışmanın ya da 19 nisan seçimlerinde ‘güney buradan ucuzdur’ diye bağırmanın, kendi ayağına kurşun sıkıp bunun kangrene dönüşmesi üzerine ‘aman ayağım’ diye bağırmaya benzediğinin de altını çizdi.
Soyer, bugün hükümette olanların, 2002-2003 öncesindeki kamplaşmayı yeniden yaratmaya çalışmanın ekonomide hiçbir sorunu çözmeye yardımcı olamayacağını anlamaları gerektiğini sözlerine ekledi.  
 
Bir soru üzerine CTP-BG hükümetleri döneminde hiçbir zaman ‘reçetelere’ tabi olmadığını, Türkiye yetkilileri ile görüştüklerini ancak bu görüşmelerde sıkıntıların, yapısal sorunların bilinci içerisinde tartıştıklarını anlatan CTP-BG  Genel Başkanı bu görüşmelerde Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin bir ili değil her bakımdan yarış içerisinde olduğu güney Kıbrıs ile mukayese edilmesi gerektiği görüşüyle yer aldıklarını ve anlayışla karşılandıklarını ifade etti.
 
Soyer, “benim dönemimde sendikalar başbakanlığa yürüdü şimdiki gibi TC elçiliğine değil. Çünkü insanlara gerçeği anlatıp sorumluluğumu bildim. Halka alınan tedbirlerin nedenlerini anlatmaya çalıştık.  Önemli olan halktır, Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığıdır. Ancak bu hükümet toplumsal bütünlüğü heba etti” dedi.
 
GERÇEKLERİ SAKLAYIP MANİPÜLASYON ÜZERİNE POLİTİKA YAPILDI
Programda Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın önerileri üzerine UBP ve DP’den gelen tepkilere de işaret eden Soyer, söz konusu partilerin toplumsal sorumluluktan uzak hareket ettiklerini kaydetti.
 
Cumhurbaşkanı Talat’ın cumhurbaşkanlığında siyasi partilere yönelik düzenlediği toplantıda öneriler konusunda bilgi verdiğini anımsatan Soyer, UBP ve DP’nin Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları yerine Rum Basınındaki manipülasyonu ele alarak yanlış temelde bir tartışma başlattıklarına işaret eden Soyer, Cumhurbaşkanı’nın bu yüzden sıkıntıya sokulduğunun altını çizerek, “Toplum içinde bir anda kaotik bir ortam yaratılmaya çalışıldı. 
 
Önerinin esasını bilmelerine rağmen Rum tarafındaki haberi doğru kabul edip topluma propaganda yaptılar” dedi ve “toplumsal sorumluluk bu mudur?” diye sordu.