CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’in Basın Toplantısı Metni

 CTP-BG Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’in Basın Toplantısı Metni

 
 
Başbakan Derviş Eroğlu’nun iktidarının yüz günü ile ilgili yaptığı basın toplantısını hep birlikte izledik. Bu basın toplantısında net olarak ortaya çıkan, ülkemizin, ekonomimizin ve demokrasimizin ihtiyacı olan sıkıntılı konuların aşılmasına dönük anlayışın olmamasıdır.
 
Kıbrıs Türk halkının Başbakanı olarak düzenlediği basın toplantısında kendi iktidarını sürdürme ve dar şahsi siyasi çıkarlarını koruma adına sorunlarımızı aşmaya dair yol ve yöntem önereceğine aksine insanlarımızı kamplara bölme ve çatışma içine sokma çabası içinde olmuştur.
 
Nitekim basın toplantısında KTÖS’ü doğrudan hedef almıştır. Üstelik belli konularda bizi eleştiren, bize karşı tavrı olan bu kuruluşumuzun bazı yöneticilerini de bizim yönlendirdiğimizi söylemiştir. Demokratik hukuk devletinde bir Başbakan yalnız kendisini destekleyenlerin değil, o ülkede yaşayan tüm insanların ve onların kuruluşlarının da Başbakanıdır.
 
Eğer herhangi bir görüşe katılmazsa, o görüşe karşı kendi görüşünü söyler, ama kimseyi karalamaz.
 
 Derviş bey, KTÖS’ün sendikalara bir metin sunduğunu ve bu metinde eylemlerin T.C Büyükelçiliği önünde yapılmasını istediği ve AB’ ye şikâyet edilmesini talep ettiğini söylemiştir. Bunu da bizim yaptırdığımızı ima etmeye çalışmıştır.
 
“Ferdi bey karar vermelidir. Bu sendikaları tahrik etmeye devam mı edecek.” demiştir.
 
Bir Başbakan halkın önüne çıkıp dedikodu yapmaz.
 
Hele bir metinden söz edip “bu metin elimizde var “deyip de bunu açıklamazsa resmen kendi deyimi ile söyleyeyim “kuyruklu yalan” söylüyor. İftira atıyor demektir.
 
Kendisini açıktan gizleyen bir basın organının her eylemden sonra, “ Başbakanlığın önüne niye gittiniz, niye Eğitim Bakanlığının önüne gittiniz” diye eylemcileri eleştirdiğini bu ülkede her halde tek görmeyen Derviş beydir.
 
Böylece Derviş beyi sorunların kaynağı olmaktan gizlemek çabasını sergilediği için olsa gerek bu konu Derviş beyin gözünden kaçtı
 
Üstelikte herkesi TC Büyükelçiliği önünde gösteriye davet edenlerin,  Derviş beyin bu basın toplantısında KTÖS’ü “vurun kahpeye” dercesine hain ilan etme gayretinden sonra, KTÖS’e dönük bu saldırıyı gizleyerek,  artık mahkemeye verdiğimiz iftiralarını öne çıkartma gayretleri de Derviş beyi kurtarmayacaktır.
 
Biz CTP BG olarak bizden farklı olan herkesle düşüncelerimizi tartışırız. Katılmadığımız görüşleri eleştiririz. Bizi eleştirenlere yanıtımız görüşle olur.
 
Ancak 300 sene önce Voltaire’nin “görüşlerine katılmıyorum ama görüşlerini ifade etme hakkın için ölürüm” sözüne bağlı olarak, kimsenin hele bir Başbakan’ın insanları ve kurumları belgesiz mesnetsiz suçlamasına asla kabul etmeyiz.
 
TERS YÜZ
 
 Derviş beyin ilk yüz günde TERS YÜZ ettiği en temel değer CTP-BG’nin 5 yıllık iktidarında halkımıza getirdiği Özgür ve korkusuz yaşam biçimi olmuştur…
 
Derviş beyin ilk yüz günde Ters Yüz ettiği hukuk düzeni olmuştur.
 
Bu gün herkese korku salarak kendinden farklı olanı devlet ve medya gücü ile suçlayarak sindirmeye çalışmaktadır. İnsanları işten atarak ekmeği tabanca yapıp halkın şakağına dayayarak kendini korumaya çalışmaktadır.
 
Dairelerden devlet terörü estirmeye, sürgün adımları atmaya çalışmaktadır. Meclis çoğunluğuna dayanarak insanları fişleyip 33 kişiyi Meclise giriş yasaklı hale düşürme bunun en son örneğidir.
 
Derviş bey ve ekibi CTP-BG’nin demokrasi kültürünü geliştirmesinin nimetlerinden de yararlanmıştır. 2003 öncesi Meclis’in bırakın önüne gelmeyi, kendi Başbakanlığı döneminde yanından bile geçmenin yasaklandığını herkes bilmektedir
 
.CTP BG döneminde herkes gösteri ve protesto hakkını engelsiz değerlendirmiştir. Hatta Meclis önünde eylem yapan sendikaların eylemlerine katılmıştır. Bugün Mecliste bulunan bir milletvekili Meclis’in önüne kurulan kürsüden diğerleri ile birlikte konuşma yapmış. Derviş beyde Meclis önüne gelen her protesto gösterisine milletvekilleri ile çıkıp konuşmuş ve her talebi de desteklemiştir.
 
Şimdi bugün bu Meclis önüne gelip gösteri yapan ve kendilerine de o zaman Ana Muhalefet partisi Başkanı olarak destek veren Derviş Bey, şimdi Başbakan olunca aynı insanların taleplerine dönük olarak düzenlediği basın toplantısında  “İPSİZ SAPSIZ” görüşler olarak tanımlamıştır.
 
Muhalefetteyken her gün meclis kapılarına çıkıp destek verdiği insanlar aynı insanlar değil miydi?
 
İktidarında 33 kişinin Meclise girmesini engelleme ve yasaklama adına atılan adım Derviş beyin demokrasiyi ters yüz eden anlayışının yeni bir göstergesidir. Meclisi ziyaret eden sendikacıları basın var diye kapı önüne konması da bir ters yüz olayıdır.
 
Oysa kendisi 18 ay Meclise sözde boykot adına gelmemenin bedelini ödememeyi tek bir şeye borçludur. O da CTP-BG’nin demokrasi ve hoşgörü zenginliğidir. Biz bundan pişman değiliz. Bu farkın yeniden hem de geri dönüşsüz olarak fark edilmesini sağladı.
 
18 ay uğramadıkları Meclis’te dinleyici localarına oturarak düdük çalıp gösteri yapanlar kendileri idi.
 
Demokrasiyi yalnız kendisi için avantaj diye görenlerin ülkeye ve halka verecek hiç bir şeyi olamaz.
 
Baskı yasak yeniden hortlatılamayacaktır. Bunu bilmesi gerekir. Şimdiden herkes hazır olsun. Yakında Meclis’in önündeki gösteri hakkını da ele alacaktır.  
 
Sendikalara düşmanca davranmaktadır. Eylem de iseniz görüşmem hortlağını yeniden vizyona koymuştur.
 
En ilginci de artık AB’nin düzenlediği etkinliklere pek çok gizli polis sevk etmektedir.
 
Örneğin geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımızın da katıldığı ve AB den burs kazanan öğrencilerimiz adına verilen resepsiyona pek çok gizli polis sevk etmiştir.
 
 Tıpkı 2003 öncesi kuzey geçen AB Büyükelçisini takip ettirdiği ve onunla görüşen yurttaşları fişleyip baskı altına almaya çalıştığı gibi.
 
AÇIKLIK
 
Derviş bey basın toplantısında “ biz gizli antlaşmalar yapan kapalı kapılar ardında halktan gizli olarak dolaplar çeviren bir parti değiliz” dedi.
 
 Değerli Basın mensupları, bu basın toplantısından sonra Derviş beyi iki şeyi açıklamaya davet ediyorum.
 
Biri Türkiye Cumhuriyeti ile imzaladığı protokol var mı ve bu protokol neyi kapsıyor? Bunu hemen Meclise yollamalı ve halkın bilgisine getirmelidir.
 
 İkincisi ise Maliye Bakanı TV programında Kıbrıs Gazetesinin vergi borçlarına dönük olarak masasında bir şey bulmadığını açıkladı.
 
 Ama sizlerde dağıttığım metinde göreceğiniz gibi bizzat Maliye Bakanı Ersin Tatar’a hitaben yazılmış bir dilekçe vardır. Bu dilekçe AN Grafik adına verilmiştir. Bu dilekçede CTP BG Hükümeti döneminde belirlenen verginin fazla olmasından şikâyet edilmekte ve düşürülmesi talep edilmektedir. EK -1-
 
 Şimdi Derviş beyi açıklamaya davet ediyorum. Bu dilekçenin sonucu ne oldu? Vergi düşürüldü mü? Ne kadar ve ne gerekçe ile? Vergi alındı mı ve ödenme koşulu nasıldır? Hemen açıklamalıdır.
 
Kendi servet beyanlarını halka açıklamayanların şimdi gizli dolaplarımız yoktur diye söz söylemesi hiç de inandırıcı değildir.
 
Değerli basın mensupları
 
Şimdi Derviş beyin 100 günlük serüvenine gelelim. O Ters Yüz ettiği günler dönelim. 19 Nisan seçimleri öncesi herkes biliyor ki sendikalara taahhütname imzaladı.” Kazanılmış Haklara” dokunmayacağına dair. Bizim tartışmak ve çıkış yolu bulmak için gündem getirdiğimiz tasarılara karşı haçlı seferleri başlattı.
 
 Sendikalara bunları geri çekeceğini söyledi. Ancak 100 günde gördük ki tıpkı elektrik paralarını, araç ruhsatlarını, vergileri düşüreceği sözü gibi hepsinin tersini yapmaya başladı.
 
İnsanlara kimseyi siyasi inancı doğrultusunda işten atmayacağını yerinden sürmeyeceğini, herkese adil davranacağına söz vermişti.
 
Şimdi kin ve intikam “meleği” gibi kendinden farklı olan herkese karşı düşmanca davranıyor, pek çok gencimizi işten atıyor. Yerden yere sürüyor.
 
Bu arada Binlerce insana iş sözü verdi. Onlarca insana üst kademe yöneticiliği sözü verdi.
 
Şimdi bunları kendine hatırlattığımızda vermedim yalan söylüyorlar diyor. Bu konuda kimin “kuyruklu yalan” söylediğini halkımızın takdirine bırakıyorum.
 
Değerli basın Mensupları bu Yüz günde Derviş Bey resmen havanda su dövdü. Ve Global krizin yapısal sorunlarımızla da birleşen olumsuz etkisinin, ülke ekonomisini darbelemesine fırsat verdi.
 
Eroğlu, dünya ekonomisini sarsan, global krizin, etkilerden Kuzey Kıbrıs’ın da pay aldığını unutarak bunu ret eden bir siyaset izlemeye devam etmektedir.
 
2001 yılında, mevcut yapısal sorunlarımızın üzerine Türkiye’de yaşanan TL’ deki devalüasyon ve Bankalar krizinin bizi de sarması ile büyük bir ekonomik kriz yaşamıştık.
 
Ancak Türkiye’de alınan tedbirlerin getirdiği ekonomik iyileşme ile birlikte özellikle kullandığımız TL’nin yabancı para birimleri karşısındaki istikrarlı gelişmesi, enflasyonun dizginlenmesi ve en nihayetinde, Kıbrıs Türk halkının Çözüm ve AB sürecini zorlaması ile sınır kapılarının açılması,  görüşme sürecinin başlaması ve Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin çözümü zorlaması ile birlikte bunun yol açtığı iç ve dıştaki olumlu siyasi etki ve ekonomimizin dış dünyaya ve gelişmelere kısmı açılımı ile 2003’ten başlayarak ekonomimiz sırasıyla %11.4, % 15,4, %13,5, % 13,2 gibi hızlı bir büyüme yaşadı.
 
Ancak 2007 yılında,  özellikle dünyanın globalleşen ekonomisinde, finans sektöründe başlayan krizin dünyayı ve Türkiye’yi de etkilemesi ile birlikte KKTC ekonomisi de bundan olumsuz olarak etkilendi. Bundan dolayı ekonomimiz 2007 yılında durgunluğa girmişti. Bu yüzden o yıl ekonomimiz, yüksek oranlı büyümeden çıkarak 2007 yılında %1,5 oranında büyüdü.
 
Dolayısı ile 2003- 2006 arasında yakaladığımız ortalama %13 lük büyüme oranından 2007’ de düşük oranlı büyümeye girdik. Çok ilginçtir aynı dönemde yani 2007 de dünya ve Türkiye ekonomisi de aynı orana yakın büyüme göstermiştir.
 
 Ancak dünyada başlayan ve gelişen bu global krizin büyük ölçüde Türkiye’yi etkilemesi ve oradan da bizim etkilenmemizi göz ardı etmek mümkün değildir.
 
2008 de ise tahmini olarak %1,9 oranında bir gerileme yaşayacağımız açıktır. 2009 yılında ise sürecin devam edeceği ortadadır.
 
 İşte biz bunun için “Erken Genel Seçim” kararı aldık.
 
Nitekim bununla ilgili olarak da halkımıza, seçim döneminin özelliğine karşın popülist bir söylem yapmadık. Bu konuya dikkati çektik. Global krizin ülke ekonomisini vuracağını söyledik. Bunun için “kafa kafaya” vererek çıkış yolunu açmamız gerektiğini ifade ettik. Tüm seçim programımızı bunun üzerine şekillendirdik.
 
Ancak UBP ve Derviş Bey bunun “global krizden değil CTP’nin beceriksizliğinden kaynaklandığını” ifade ederek, halka bol bol vaatlerde bulundu. Hem vergileri düşürecek, hem de tüm çalışanlara alabildiğine artış verecek vaatlerini yaptı.
 
Bu seçim döneminde ise esası tartışmak yerine popülist siyasetler üretti.
 
Seçim bitince de, “ CTP Bütçeyi bitirdi” masalını hala okuyarak global krizin Türkiye ekonomisini de zora sokan sıkıntıların etkisini azaltma yerine 100 günü boşu boşuna geçirdi.
 
Bu ülkede herkes “ Türkiye hapşırırsa biz nezle oluruz” sözünü nakarat olarak tekrarlamaktadır. Ama entegrasyon siyasetinin en büyük savunucusu olan Derviş Bey şimdi ne halse global krizin Türkiye ekonomisine negatif etkisinin bize yansımasını yadsıyarak hala sorunun üzerinde demagoji yapmaya çalışmaktadır.
 
 2009 yılında denk bütçe siyaseti izleyen Türkiye’de 2009’ da Bütçenin GSMH göre %6 nispetinde açık vereceği aşikârdır.
 
 Bu arada 2009 içinde şu anda İngiltere’de Bütçe açığının milli gelire oranı  %14,4, Japonya’da %7,9 ABD de %13,7, Yunanistan’da % 6,2 şeklinde olduğu bilinmektedir.
 
Bu ülkelerden Yunanistan’da dış borçların Ulusal gelire oranı % 95’ e ulaştığı ve Maastricht kriterlerinde bu oranın %60 olacağı belirtilmesinin de etkisi ile Yunanistan’daki Karamanlis Hükümeti ekonomik krizin etkilerine karşın alınabilecek tedbirler konusunu kendileri açısından ulusal ölçekte tartışmak için Erken Seçim kararı almıştır.
 
Şimdi Yunanistan’da da bu hadiseyi KKTC de Derviş beyin yaptığı gibi popülist metotlarla karşılayan olursa, onda da burada olduğu gibi kısa sürede çok büyük yıkımların yaşanacağı aşikârdır.
 
Durgunluk, “resesyon” sürecine bağlı olarak büyük ekonomilerde yaşanan durgunluğun ekonomistler ortalama bir süresi olduğunu bunun da 18 ay olduğunu ifade etmektedirler.
 
Ancak bu sürede alınan tedbirlerle ekonomik çöküşün gerçekleşmemesine çalışılır. Ancak üzülerek görüyoruz ki Derviş Bey seçim öncesi olduğu gibi 100 günden sonrada hala daha esasa dair hiçbir şey söylemeden ve meseleyi görmeden gün savuşturmaya çalışmaktadır.
 
 Çünkü ne vizyonu buna müsaittir, ne kurduğu hükümete böyle bir inisiyatif tanımaktadır.
 
 Kendi bakanlarını bir anda en küçük bir uyuşmazlıkta yetkisiz ilan etmekten çekinmeyen bir mantığın ne inisiyatif yüklenmeye nede vermeye kabiliyeti vardır.
 
 Derviş bey düzenlediği basın toplantısında CTP BG’nin 4 ayda Bütçeyi Tükettiğini söyledi.
 
 Sanki Bütçe Yıl Başında bir yere konan ve bir yıl için harcanan bir paraya dayanıyormuş gibi… Böyle bir şeyin olmadığı bilinmektedir. Üstelikte 2009 Nisan ayında seçim yapılacağı için normal olarak seçim yasakları geldiği için Ocak- Şubat, Mart ve Nisan aylarında hiçbir hükümet hiçbir kesime ve hiçbir kimseye ne ek bir menfaat dağıtabilir, ne de ek harcama da yapabilir.
 
Bizde bu sürede yalnız rutin devlet giderlerini karşılamaktan başka bir şey yapmadık. Nasıl olurda parayı tüketmişiz?
 
 DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI
 
Şimdi bir parantez açmak istiyorum. Tarih 15 Aralık 2008 KKTC Meclisinde görüşülen konu, bugün Derviş beyin şikâyet ettiği 2009 KKTC Bütçesi.
 
Bugünün Başbakanı o günün Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak 8 ay önce bakın ne diyordu?
 
“ Global krizin etkilerini gelecek yıl göreceğiz. Türkiye’ye o kriz gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tedbirler alıyor, alacaktır da.”
 
Her halde MARTTAN SONRA DAHA FAZLA TEDBİR ALACAKTIR yerel seçimlerden sonra ama her hükümet böyle durumlarda paket hazırlar. Seçimi kaybetmek pahasına da olsa KKTC’yi yani ülkesinin ekonomisini kurtarma için paket hazırlar. Eğer siz paket hazırlamazsanız siz halkın sorunları ile alay edersiniz demektir.”
 
Halkla kimin alay ettiği meydandadır.
 
Bunları söyleyen Derviş Bey o gün bizim Erken Seçim kararımızı bilmiyordu. Şimdi ise bu atıp tutmaları yapan siyasi olarak basın toplantısında “beni havuza kim itti” diye ağlamaktadır.
 
Bunları söyleyen Derviş Bey, 2009 da hükümetimizin kamu görevlilerine ek artış veremeyeceğini açıkladıktan sonra, hemen kamu görevlilerine seslenerek hükümetimizi suçlamış ve seçimlerde de her yerde her şekilde artış vereceğinden söz etmişti.
 
 Üstelik de 15 Aralık 2008’de KKTC Meclisinin kürsüsünden ekonomik kriz nedeni ile bize ekonomik paket hazırlamamamız gerektiğini ve seçim nedeni ile bunu hazırlamamızın halkla alay etmek anlamına geldiğini söyleyen Derviş Bey, kendi paketini seçimler için hazırlamış ve siz Ek 2 de dağıttığımız vaatleri vereceğini söyleyerek sendikalara yazılı taahhütname imzalamıştı.
 
 Tedbir için paket hazırlanmasını öneren Derviş Bey tam iki ay sonra söylediğinin tam tersini yaparak yani Türkiye hükümeti Martta tedbir alacak derken, kendisi Mart ayında seçim kazanmak için en popülist vaatleri herkese veren bir siyaset izledi.
 
Şimdi de formülün cebinde olduğunu söyleyerek seçim kazanan kişi olarak, “beni bu havuza kim itti” diye suçlu aramakta ve” CTP-BG’nin kendisini oyuna getirdiğini ve Bütçeyi bitirdiğini” 1001 gece masalı söyleyerek kendi vizyonsuzluğunu ve yalan politikasını gizlemeye çalışmaktadır.
 
Değerli Basın mensupları,
 
Şimdi bu popülizmi en büyük marifet sayan Derviş beyin meşhur Eşel Mobille ilgili sözlerini yine çok değil 15 Aralık 2008’ de KKTC Bütçesini eleştirirken yaptığı konuşmadan aynen aktarmak istiyorum.
 
 Bilindiği gibi CTP BG Eşel Mobil’in 2 ay olarak düzenlene periyodunu farklılaştırmak ve bu periyodun düzenlenmesi için Bakanlar Kuruluna yetki vermek isteyen düzenlemenin toplumda tartışılmasını gündeme getirmişti. Derviş bey bunun için de toplumda fırtınalar estirilmesinin öncüsü olmuştu.
 
 Bizim tartışmak için getirdiğimiz bu düzenleme fikrine bu gün, bunun tartışılmasını dahi yaptırmadan Kanun Gücünde kararname ile düzenleyen iktidarın başı olarak Derviş bey bakın 15 Aralık 2008’ de Meclisi Kürsüsünden ne diyordu?
 
“Güney Kıbrıs’ta Eşel Mobil 2 ayda bir değilmiş. Peki, ama orada enflasyon kaçtır bizde kaçtır? Enflasyonun %20’yi bulması söz konusu olan bir dönemde Eşel Mobili kaldırırsanız piyasa tamamen ölmeyecek mi? Zaten daha ucuzdur diye Güney Kıbrıs’a akmaya başlayan aylık ödemelerimiz tamamen oraya yönelmeyecek mi?” KKTC Tutanak Dergisi.
 
İşte Derviş Bey bunu söyleyerek seçim öncesi de sendikalara yazılı taahhütname vererek bu yasayı geri çekeceğini sözünü verdi ve oyları aldı. Sonrada seçildikten sonra bırakın görüşmeyi tartışmadan, halka verdiği sözleri de çiğneyerek kanun gücünde kararname ile uygulamaya soktu.
 
 Peki, Değerli Basın mensupları kim kuyruklu yalan söylüyor…
 
 Aynı birleşimde Derviş Bey, 2009 Bütçesi için ise “ Bu Bütçe 6 aylıktır” diye tespitte bulundu. Yani 2009 Bütçesini böyle tanımlamıştı. Şimdi, ise “4 ayda bitirdiler” diye ağlıyor.
 
Hala kendini kimin denize attığını soracağına aynaya baksın, çünkü öngörüsüzlük merdivenine tırmanıp, yalan tramplenin üzerinden sıçrayıp havuza dalan kendisidir. Onun için her şey,   SEÇİM İÇİNDİR. Kendisi ve yakın ekibinin iktidarı içindir halkı düşündüğü falan yoktur.
 
Değerli basın mensupları.
 
Şimdi ise bir başka gerçeğe değinmek istiyorum.
 
Bütçe açıklarımızın elbette ki nedenleri vardır. Ve bunları makul olarak ele almak yanlıştır. Ancak kriz zamanında ve günümüzde resesyonun etkilerini kırmak ve krizden çıkmak için dünya da AB ülkelerinde dahi Bütçe açıklarını makul düzeyde hükümetler ele almaktadır. Bu krizden çıkmak için ve resesyonu aşmak için hükümetler kamu harcamalarını artırmaya ve vergileri artırmamaya hatta düşürmeye çalışmaktadır. Bütçe açıkları için ise belli yollar izlemektedirler. İşte Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünün ekonomimizi sıkıştırdığı bu klasik yapımızda üstelikte yapısal sorunlarımızın ki tümünün yaratıcısı dün olduğu gibi popülist siyasetleri izleyen Derviş beydir. Yapısal sorunların nedeni de 5 yıllık CTP-BG hükümeti değildir herhalde.
 
Ancak Bütçe Açığının GSMH oranına KKTC de yıllar itibarı ile baktığımızda, 2002’ de bu oran % 23, 9 dur. 2003’te bu oran %14,1’dir,  2004’te ise oran % 6,5’tir. 2005’te ise 9,3 tür. 2006 da ise %7,8’dir, 2007’de ise %5,8’dir, 2008’de ise %8,4 tür. EK
 
 İşte GSM hâsılanın takip ettiği büyüme ile Bütçe Açığının izlediği seyir budur.
 
 Şimdi bu noktada şu hususa da baktığımızda bu sorunların sorumlusunun şimdi başkalarına yük yıkmaya çalışmasının anlamsızlığı tam anlamıyla ortaya çıkmaktadır.
 
 2002 de KKTC de GSMH’nin toplamı 1,418,703,263.6 milyar TL idi. Aynı dönemde ise Bütçe açığının GSMH oranın %23,9 olduğunu da hatırlarsak Derviş beyin ne yaptığını gayet iyi anlarız. EK
 
Çünkü bugün, yani GSMH’nın 5,157,412,657.8 milyar TL olduğu 2008 de Bütçe Açığının ise GSMH oranının %8,4 olduğu 2008 de bu ekonomi eğer 2002 de asli maaşlarla hayat pahalılığını birleştirerek tüm HP ödeneklerinin ve artışların 2 ayda bir Brüt maaş üzerinden yapılmasını düzenleyen ve bugün Kanun gücünde kararname ile değiştirmeye çalıştığı uygulamanın ne denli sıkıntı yarattığını görürüz. Çünkü 2002 de bunu Kıbrıs sorununun çözüm dinamiğini engellemek maksadı ile popülist bir anlayışla ve seçim maksadı ile düzenlendiğini görürüz.
 
Bu gün ise kanun gücünde kararname ile dayatmacı bir tavırla GSMH’nın 2002’ ye göre 5 kat artmasına karşın, bunun sürdürülemez olduğunu ifade ederek bu adımı atan Derviş beyin çalışma Bakanı ise halka seslenerek “bunları biz verdik biz alırız” dedi.
 
Böyle bir tavır asla demokratik ve ekonomik akla uygun değildir.
 
Değerli basın mensupları,
 
Günümüzde ele alınması gereken bir şey vardır. Global krizin etkilerinin yapısal sorunlarımızla da bütünleşen sıkıntısını aşmak için ciddi adımlar atmamız gerekmektedir.
 
 Çünkü Bütçe Açığı daha da artacaktır. Çünkü 2009 da etkisini daha da hissettiren bu kriz nedeni ile ekonomik durgunluk ve kriz nedeni ile talep daralırken Tüketim düşecektir. Aynı zamanda da ihracatımızda da global kriz nedeni ile oluşan etki nedeni ile ihracatımız da düşecektir. Böylece 2007 de son derece ileri bir noktaya taşıdığımız ihracatımız ve Yeşil Hat Tüzüğünün de katkısı ile 80 milyon dolara 2008 de ulaşan ihracatımızda 2009 da gerileyecektir.
 
 Nitekim bu 2009 un ilk altı ayında gerçekleşmiş bulunmaktadır.
 
2008’in Ocak- Mayıs döneminde ihracatımız 46 milyon dolar iken, 2009’un aynı döneminde bu 35 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
 
İthalatımız ise Aynı dönemde toplam olara 2008’de 734 milyon dolar iken bu 2009 da 438 milyon dolar olarak geçekleşmiştir.
 
Bunun çeşitli mallar bakımından incelenmesini yaptığımızda dağıttığımız ekler itibarı ile ithalatı düşen en büyük kalemlerin üretimde kullandığımız hammaddeler ve ara mallarda olduğunu görürüz.
 
 Bu yüzden 2009 da hep birlikte üzerinde düşünmemiz gereken tedbirler olmalıydı.
 
Bunların en başta geleni
 
 1. Üretimin durmasını engelleyen tedbirleri ele almak gerekir. Sanayi yanı sıra tarım eğitim turizm ve inşaat sektörlerini yani mal ve hizmet üreten tüm sektörleri onların temsilcileri ile çalışanları ve sendikalarla ve muhalefetle bir araya gelmeli akademisyenler ve değişik ekolden ekonomistlerle birlikte bir araya gelmelidir.
 
 2. Bu gelişmeler ilerletmek için esasın Mal ve Hizmetler için Pazar genişletmek olduğunun bilinci içinde Kıbrıs sorunun çözümünü de göz ardı etmeden ve esas olarak ekonomik büyümenin gelişmesinin Kıbrıs sorunundaki gelişmelerle bağlantılı olduğunun bilinci içinde ekonomi ile Kıbrıs sorunun bağını iyi kurarak değerlendirmeleri ele almak gerekir.
 
 Hele bu kriz döneminde Derviş beyin yaptığı gibi sürekli olarak insanları birbirine düşürmek demokratik konsesus yerine kamu görevlileri ile özel sektör çalışanlarını, Özel sektör ile sendikaları, muhalefetle iktidarı, dindar olanla laik olanı birbirine düşürerek çalışmalar içinde olmak gerekiyor.
 
Değerli basın mensupları
 
 Derviş bey Kıbrıs sorununda da olduğu gibi görünmüyor. Derviş bey düzenlediği basın toplantısında yurttaş’ın %50 sinin iki ayrı devleti savunduğunu ifade etti. Böylece Cumhurbaşkanı Talat’ın sürdüğü görüşme sürecine karşıtlığını açıktan ifade etti. O zaman ona şu soruyu sormak gerekir. Neden T.C Dış İşleri bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu adaya yaptığı ziyarette bunu halka açıklamadı da başka şeyler söyledi. Şimdi çözümsüzlüğü savunan ve güneyin AB ye çözüm olmadan girmesinin baş sorumlusu olan derviş bey günümüzde de ne yaptığını çok iyi bilmektedir. Maksadı çözümsüzlüğe oynamaktadır.
 
 Ancak ilginçtir ki başta CTP-BG olmak üzere çözüm isteyen ve federal Kıbrıs’ı hedefleyen tüm insanlarımızı, Kıbrıs Cumhuriyetine Kıbrıslı Türkleri yamamak isterler diye suçlarken ve partisine de konfederasyon temelinde eğitim seminerleri verdirirken, süren görüşmeleri desteklerim sözü çok ama çok havada kalmaktadır.
 
Üstelikte başkalarını K.C halkımızı yama yapmak isteyenlerde olarak suçlarken büyük bir pişkinlikle güneyde seçimlere K.C listelerinde büyük bir işmiş gibi aday olan birine de bu eğitimi yaptırmakta ve söz konusu kişiye de CTP düşmanlığı çerçevesinde görev vermektedir.
 
100 günde ters yüz bir icraatın sahibi olan Derviş beyden artık bu halk çamur atma değil icraat beklemektedir.  
 
 
 
11 Eylül 2009