CTP Gençlik Örgütü hükümetin 100 günlük icraatının tam bir fiyasko olduğunu kaydetti. CTP Gençlik örgütü GFenel Sekreteri Ömer Naşit’in konuyla ilgili şu görüşleri ortaya koydu:

 CTP Gençlik Örgütü hükümetin 100 günlük icraatının tam bir fiyasko olduğunu kaydetti. CTP Gençlik örgütü GFenel Sekreteri Ömer Naşit’in konuyla ilgili şu görüşleri ortaya koydu:

 
 
Bilindiği üzere 19 Nisan seçimlerinin ardından tek başına iktidara gelen UBP ve ardından Sayın Eroğlu başkanlığında oluşan hükümet ilk 100 günlük icraat dönemini doldurmuştur. 
 
Genel anlamda “tam bir fiyasko” olarak değerlendirebileceğimiz bu dönemde seçim süresince gerçek dışı, bol keseden savrulan sözler havada kalırken, demokrasi kurumlarının hiçe sayıldığı, meclisin işletilmediği bir dönemde halk “yasa gücünde kararnamelerle” karşı karşıya kalarak birçok hakkının kaldırılmasına veya budanmasına maruz kalmıştır.
 
Seçim döneminde her fırsatta Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın yürüttüğü müzakereleri ve müzakerelerin zeminini desteklediği açıklayan Sayın Eroğlu ve UBP, seçimlerden sonra ise yeni bir iradenin ortaya çıktığını belirterek bu iradeyle Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın çeliştiğini ifade etmektedirler. 
 
Seçim süresince müzakerelere destek veren UBP, destek verdiği irade ile kendisinin oluşturduğu iradenin farklı olduğunu iddia ederek aslında bu ülkenin kendi içlerinde devamlı surette çelişkiler yaşayan, birtakım insanlar tarafından yönetilmeye çalışıldığının açıkça göstergesidir. Kasım 2008’deki UBP kurultayında Konfederasyon tezini kabul eden, seçim döneminde Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın federasyon temelinde yürüttüğü müzakereleri desteklerken, seçim sonrasında ise halktan bu konuda verdiği sözlerin aksine yeni bir irade olarak oy aldıklarını iddia ederlerken, bilmelidirler ki halkımız bu yapılanların farkındadır. 
 
Çelişkiler yumağı içerisinde boğuşan Sayın Eroğlu hükümetinin bir başka düşündürücü olgusu ise, geçmişte AB’nin Hıristiyan Kulübü olduğunu iddia eden Sayın Eroğlu, yeni oluşturduğu kabinesinin programında AB’nin 24 Nisan Referandumundan sonra oluşan Yeşil Hat Tüzüğünü desteklediklerini ve birçok sektörde ise AB standartlarını hedef aldıklarını açıklamışlardır.
 
AB ve Dış ilişkiler konularında çelişkiler içerisinde boğulan ve iktidar olmaya çalışan siyasi yapının halkımızın demokratik yaşam çerçevesinde oluşturduğu kültürde ne kadar var olabileceğini hep birlikte yaşayarak göreceğiz.  
 
2007’nin sonlarından itibaren ülkemizin yaşadığı ekonomik büyümenin durağanlaştığı ve daraldığı bir döneme girmiştik. 2008 yılında yaşanan kuraklık, petrol fiyatlarının yükselişi ve ekonomik kriz ekonominin küçülmesine yol açmıştı. 
 
Bu süreçte 2009 Nisan ayına kadar devamlı surette yapıcı muhalefet yerine yıkıcı ve popülist muhalefet yapan Sayın Eroğlu ve partisi, bu süreçte halkımızın kaos içerisine sokulması çabası güderken, sadece kendi partisel çıkarını düşünmüş ve halkın onu ana muhalefet olarak görevlendirdiği bir dönemde formüllerin ceplerinde olduğunu söyleyerek hem muhalefet görevini yerine getirmemiş, hem de “beni iktidara getirin yapayım” söylemleriyle aslında tek amaçlarının siyasi erki ellerine alarak kendi zümresel çıkarlarını koruma altına almak istediklerini göstermişlerdir.
 
 Nitekim iktidara geldiklerinin hemen ardından belli medya kurumlarını kullanarak hazinede para olmadığını, devletin battığını iddia ederek çaresiz hükümet rolünü oynamaya çalışan Sayın Eroğlu, 10 Mart 2009 tarihindeki açıklamasında bakın neler diyor: “Biz bir enkaz değil, enkazdan da öteye yangın sonrasında külleri kalmış bir ekonomiyi, bir ülkeyi devralmakta olduğumuzun bilincindeyiz. Ama biz zor günlerin partisiyiz ve bunları aşacağız”.   
 
Açıklamalarında da iddia ettikleri gibi zor günlerin partisi UBP, bu tablonun bilincinde ve çözümünü de sağlayacaklarını iddia ediyorlardı.
 
Buna göre seçim bildirgelerindeki ilk 100 günde; Araba ruhsat ve harçlarının %50 indirileceğini, elektrik fiyatlarının düşürüleceğini, stopajın kaldırılacağını, vergilerin yeniden düzenlenerek indirime gidileceğini,  inşaat ve turizm sektörüne dönük kredilerin sağlanacağını ve Kamu İktisadi Teşekküllerinin yeniden düzenleneceğini vaat ederlerken değil bunları uygulamak kamudaki birçok çalışanın kazanılmış haklarına göz dikmişler ve kamudaki kesimlere adeta savaş açmayı tercih etmişlerdir.
 
Örneğin elektrik iyatlarının düşürülemeyeceğini ve geçmiş hükümet CTP-BG/ÖRP’nin uyguladığı fiyat politikasını onaylamışlardır. 
 
Buna ilaveten ise halkımız bugünlerde anlaşılamayacak şekillerde elektrik kesintileri yaşarken, suçu başkasına atmakla ünlü hükümet kendi beceriksizliğini belli medya kurumlarının da yardımıyla bahaneyi geçmiş hükümette arıyorlar. 
 
Araba ruhsatlarında belli düzenlemelerin yapıldığını dönemde ülkeyi feverana verirlerken bugün Sayın Eroğlu hükümeti harçlarda indirim yerine yanlışlıkla “bindirime” gitmiştir.
 
Stopajın kaldırılacağını sözünü verdiklerini unutmuşlar, bunun yerine birtakım stopaj harçlarında düzenlemelere gitmişlerdir.
İnşaat ve Turizm sektörü başta olmak üzere, ekonomik açılımlarla ilgili hiçbir somut uygulama yapmayan Eroğlu Hükümeti gözünü kamuda çalışanların kazanılmış haklarına çevirmiştir.
 
Unutulmamalıdır ki mevcut kamu çarpık düzeninin yaratıcısı bizzat Sayın Eroğlu ve partisidir. Seçimler süresince Sendikalara yazılı belge imzalayarak hiçbir kazanılmış hakka dokunmayacağını taahhüt eden Sayın Eroğlu başkanlığındaki UBP yaşadığı bir başka çelişkiyi gözler önüne sererken toplumdaki güvenini yitirmeye başlamıştır.
 
Toplumsal uzlaşıyı sağlamadan, tartışma sürecini açmadan, demokratik ülkelerdeki gereklilikleri ekarte eden Eroğlu Hükümeti “Yasa gücündeki Kararnameler” ile hem devletteki bütçe açığını gidermek hem de ayni zamanda belli medya kurumlarını kullanarak kamudaki kesimleri birbirine düşürme ve kamplaşma yaratarak, soğuk savaş dönemindeki bağnaz zihniyetlerin sergilediği böl, parçala yönet taktiğini halkımızın üzerinde uygulamaya çalışmaktadırlar.
 
Halkımız, 2000’li yıllarda gerek kitlesel eylemlilikleri gerekse sonraki süreçte kazandığı özgürlüklerle demokrasi kültürü yakalamıştır. Halkı 2000’li yıllar öncesindeki gibi baskı, tehdit ve şiddetle sindirebileceğini düşünen Eroğlu Hükümeti ileriki günlerde ne kadar yanıldığını oluşacak toplumsal muhalefet ile görecektir.
 
Sosyal Devlet çerçevesinde şekillenen KKTC Devlet yapısına bağlı olarak Sağlıkta bir takım ilerlemelerin yapılacağını söyleyen UBP’nin oluşturduğu hükümetin ilk icraatı, ülkemizde tek Beyin Cerrahisindeki Doktoru’nun da sözleşmesini sebepsiz bir şekilde feshederek kafalarındaki ilerlemenin ne yönde olduğunu ispatlamışlardır.
 
Şimdi akıllara gelen sorular şunlar; UBP hükümeti acaba ilerlemenin sözcük manasında, bir olguyu niteliksel ve niceliksel olarak daha ileriye taşıma anlamına geldiğini bilmiyor mu?
 
İlk 100 gün içerisinde ülkedeki istihdam açığı ile ilgili envanter hazırlayacağı vaadini belirten Sayın Eroğlu, envanterde çıkacak sonuçlara göre işgücü fazlalığı olan meslek gruplarında dış işgücü ithalinin yasaklanacağını belirmişti.
Böyle bir çalışma yapıldı mı?
 
Yapıldıysa sonuçları nedir?
 
Geçtiğimiz günlerde 35.000 kaçak işçiye tanınan af yasası vaat ettikleri bu çalışmanın bir sonucu mu?
 
Başta Sayın Eroğlu olmak üzere hükümet yetkililerini varsa bu verileri ve yapacaklarını iddia ettikleri çalışma sonuçlarını açıklamaya davet ediyoruz.
Kooperatiflerimiz çerçevesinde üretilen ürünlerin piyasadaki pahalılığın oluşmasını engellemek adına yapılan uygulamaları hiçe sayan Eroğlu Hükümeti bir takım iş adamlarına piyasada avantaj sağlamak adına örneğin Kooperatif hellimlerine 3 TL zam yapılması kooperatiflerimizin gelecekleri açısından da düşündürücü ve üzücüdür. Başta ülke hayvancısını ve süt üreticisini sıkıntıya sokan bu ve bunun gibi kararların sürekliliği olmaz. Bizler CTP Gençlik Örgütü olarak bu gibi kararların takipçisi olacağız.  
 
Gençlikle ilgili olarak bugüne kadar askerlik sürelerinin kendileri döneminde azaldığını ve yine bu dönemde azalması için çalışmalar yapacağını vaat eden hükümet bu konu ile ilgili hangi çalışmaları yerine getirmiştir? Buna bağlı olarak gençlerin ihtiyaçlarını sadece erkekleri ilgilendiren askerlik olarak gören zihniyetten gençler noktasında açılım veya imkânlar sağlanması beklemek hayalcilik olur diye düşünüyoruz.
 
İlk 100 gün bizlere sadece 2003 öncesindeki kendi kafasını kuma sokmuş bir devekuşunu andıran ve o dönemde halkın geleceğini karartan kararlar alan UBP hükümetlerini hatırlatmaktan başka bir olgu sergileyememiştir. Baskı, tehdit ve şiddetle toplumu sindireceğine ve kamplara ayırarak soğuk savaş taktikleriyle başarılı olacağına inanan Eroğlu hükümeti karşısında biz demokrasi güçlerini zor günler bekliyor. 
 
Ayni zamanda faili meçhul olayların yeniden yaşanmaya başlaması Sayın Eroğlu başkanlığında oluşan hükümetlerin demokrasi notlarının zayıf olduğuna dair bir göstergesidir. Öngörümüze göre Sayın Eroğlu başkanlığındaki hükümet şimdiden demokrasi notu sınıfta kalmaya adaydır.
 
Nabza göre şerbet vererek Türkiye’de ki belli kesimlere gerek anıt gerekse cami ve kuran kurslarıyla halkımızı küçük düşürülmesine izin veren hükümetin tavırları, Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın açıklamaları ile doruğa tırmanmıştır. Sn. Tatar Kıbrıs Türk Halkını “yan gelip yatıp, para yiyiciler, kör yiyiciler” olarak dünya’ya ve Türkiye’ye lanse ederken, aslında bu halk tarafından seçildiğini ve bu halka hizmet etmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.
 
 Türkiye Cumhuriyetindeki belli güçlerin hoşuna gitmesi açısından yapılan bu açıklama, bizzat kendi ayakları üzerinde durmak isteyen, üreten, demokrasiyi kültür edinmiş ve kendisini iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı, bir federal çözümle dünyaya kanalize etmeyi amaçlayan bir halka hakarettir.
 
Tüm bunların karşısında CTP Gençlik Örgütü olarak tüm Demokrasi güçlerini birlikte mücadeleye etmeye çağırırken, Eroğlu Hükümetinin bütün anti-demokratik soğuk savaş zihniyetindeki uygulamalarına karşı, çalışmalarımızın devam edeceğini bildiririz.”