CTP-BG Eğitim Sekreterliği, son zamanlarda tırmanış gösteren şoven söylemler paralelinde Avcılık Atıcılık Federasyonu’nun …
CTP-BG Eğitim Sekreterliği, son zamanlarda tırmanış gösteren şoven söylemler paralelinde Avcılık Atıcılık Federasyonu’nun güneyden lisans çıkaran sporculara kuzeyde çalışma izni vermeme yönündeki kararının “”gidin tüm çalışmalarınızı da güneyde yapın” anlamına geldiğini vurguladı.
CTP-BG Eğitim Sekreterliği açıklamasında “nasıl ki anıt açılışında Sayın Denktaş ve diğer bazı yetkililer çözüm isteyenlere güneyde yaşamayı önererek güneye yolladı, bundan feyz alan Atıcılık federasyonu yetkilileri de hiç zaman kaybetmeden, güneyde de spor yapanların kuzeydeki ilişiklerini keserek güneye yolladı doğrudan! İşte UBP’nin aşırı milliyetçi politikaları nedeniyle spor alanında da toplanan ilk meyveler!” ifadeleri kullanıldı
CTP-BG Eğitim Sekreterliği tarafından yapılan açıklamada şu görüşler yer aldı:
19 Nisan 2009 seçimlerine giderken, UBP toplumun önüne projelerle desteklenmiş politikalar koymak yerine, gerçekleştiremeyeceği vaatlere dayalı bir söylemle seçim propagandası yürüttü. Halkın, özellikle de ekonomik alandaki umutlarını, bu vaatlere dayalı sanal politikalarla yükseltti. CTP-BG’ye karşı alternatifsiz eleştirilerde ve hatta suçlamalara varan iddialarda bulundu UBP. Ekonominin reçetesinin kendilerinde bulunduğunu vurguladılar sürekli olarak ve bu reçeteyi ve projelerini seçimlerden sonra açıklayıp ekonomiyi düze çıkaracaklarını ileri sürdüler. Bu reçete ile işsizliğe de çözüm bulacaklarının, vergileri düşüreceklerinin, elektrik fiyatlarının ve seyrüsefer ruhsatları ücretlerini en az %50 indireceklerinin, stopajı kaldıracaklarının, maaşları ve asgari ücreti artıracaklarının, narenciyeyi canlandırıp narenciyecinin yüzünü güldüreceklerinin ve daha nice “projelerin” sözlerini verdiler halkımıza seçim bildirgelerinde ve seçim meydanlarında.
UBP ile her şeyin daha güzel olacağına dair halkı inandırdılar! Eşel mobil ve benzeri kazanılmış haklara kesinlikle dokunmayacaklarının sözünü verdiler halka ve hatta sendikalara bu konuda yazılı teminatlar da verdiler. Tüm bu vaatlerle seçimlerden birinci parti olarak çıkan UBP, seçimlerin ardından tek başına hükümet kurarak göreve başladı. Evet, UBP hükümeti kurdu ama halka vermiş olduğu sözlerin ve yapmış olduğu vaatlerin tam tersini yaptı bugüne kadar. Daha 100 günü bile dolmadan hükümetin, UBP’nin seçim öncesi politikalarının tamamen popülist politikalar olduğu gün yüzüne çıkmaya başladı.
İnsanlarımızın manevi duyguları üzerinden politika yapmaya çalışan UBP, ilk iş olarak kendi öğretmen ve akademisyenlerimizin yazmış olduğu tarih kitaplarının sanki tarihimizi anlatmıyormuş ya da saptırıyormuş imajını yayarak, tarih kitaplarını değiştireceğini açıklamış ve aşırı milliyetçilik üzerinden halkı CTP-BG’ye karşı “kışkırtmaya” ve politize etmeye yönelmiştir.
Ardından, insanlarımızın dini inanç ve duyguları üzerinden de politika yapmaya başlayan UBP, bu kez de okullarda seçmeli ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu hale getirileceğini ve yaz aylarında çocuklara yönelik kuran kursları açılacağını duyurmuştur. Sendikaların, derneklerin ve siyasi partilerin bu konulardaki eleştirilerini kesinlikle dikkate almayan UBP, yaratmış olduğu sanal gündemlerle ve “enkaz devraldık” edebiyatı ve söylemleriyle daha birçok milliyetçi ve şoven uygulamaların olmasının önünü açmakta, halkımız arasında şaşkınlık ve endişe yaratmaktadır.
Hele Lefkoşa’da Sivil Savunma Teşkilatının mimari yapısından başlayarak, çeşitli açılardan eleştiriler almasına rağmen, yaptırdığı “Milli Egemenlik Anıtı”nın 24 Temmuz Cuma günkü açılış töreninde yapılan açış konuşmalarında, gerek Başbakan Sayın Eroğlu, gerek eski Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve gerekse Lefkoşa Belediye Başkanı Sayın Bulutoğluları tarafından özellikle Kıbrıs’ta federal bir çözüm isteyen insanlara ve 24 Nisan 2004 referandumunda “evet” diyen halka ve halk iradesine karşı söylenen sözler hiç de hoşgörü içererek sarf edilmemiştir. Hatta bu konuşmalarda o kadar ileri gidilmiştir ki, 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008 tarihlerinde Kıbrıs’ta iki halkın liderlerinin yapmış oldukları anlaşma ve bugüne kadar sürdürdükleri federal çözüm müzakerelerinin karşısında oldukları mesajları verilerek, liderlerin anlaşmalarına ve BM parametrelerine dayalı bir çözümden yana olan insanları eskiden olduğu gibi neredeyse “vatan haini” gibi göstermişler ve böyle düşünenleri dikilen anıtta Atatürk’ün kılıcı ile gösterdiği “güneye göndermekten”, yani çözüm yanlılarını “kuzeyden kovmaktan” hiç çekinmemişlerdir!
Elbette ki bu türden federal çözüm karşıtı politikalar çeşitli vesilelerle yükseltilmeye çalışılırsa böylesi “üst düzey” ortamlarda, bundan “cesaret ve mesaj” alan bazı çevreler de benzer uygulamalara gideceklerdir ve nitekim adım adım bu politikalar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Son günlerde Atıcılık Federasyonu yetkililerinin yaptığı bazı açıklamalar bu konuda nerelere varılabileceğinin ibret verici bir örneğini oluşturmaktadır ve kabul edilebilecek gibi değildir.
Atıcılık federasyonu yetkililerinin güneyde lisans çıkaran Atıcılık federasyonuna üye lisanslı sporcuların kuzeydeki lisanslarını iptal edeceklerini duyurmuş! Bu ne demek peki? Ya iptal edersiniz güneydeki lisanslarınızı ve gelir kuzeyde çalışmalarınızı sürdürürsünüz uluslararası yarışmalara katılmayıp, ya da güneyden lisans çıkarırsanız size kuzeyde çalışma yapma fırsatı vermeyiz, gidin tüm çalışmalarınızı da güneyde yapın demektir!
Yani nasıl ki anıt açılışında Sayın Denktaş ve diğer bazı yetkililer çözüm isteyenlere güneyde yaşamayı önererek güneye yolladı, bundan feyz alan Atıcılık federasyonu yetkilileri de hiç zaman kaybetmeden, güneyde de spor yapanların kuzeydeki ilişiklerini keserek güneye yolladı doğrudan! İşte UBP’nin aşırı milliyetçi politikaları nedeniyle spor alanında da toplanan ilk meyveler!
2004 yılından beridir, çeşitli spor branşlarında olduğu gibi özellikle de Atletizm alanlarında birçok sporcumuz KKTC’deki lisanslarının yanı sıra güneyde de lisans çıkarmak yolu ile gerek bireysel gerekse bir kulübe üye olarak alanlarında ulusal ve uluslararası birçok yarışmaya katılma şansı elde etmişler ve çeşitli başarılı dereceler kazanmışlardır. Sporcularımız bu türden yarışlara katılmalarına karşın, özellikle de CTP-BG hükümeti döneminde gerek hükümet gerekse de Spor Dairesi yetkililerinin, güneyde bireysel veya kulüpsel bazda spor yapan ve yarışmalara katılan sporcularımızın güneydeki milli takımlara girerek yarışmamaları konusundaki telkin ve uyarılarını dikkate alarak, başlangıçta bazı münferit örnekler yaşanmasına rağmen dikkate alınmış ve sporcularımız güneydeki KC Milli takımlarına kesinlikle katılmamaya da özen göstermişlerdir; çünkü bunu yapmanın toplumsal olarak aleyhimize olacağının bilincini taşıyor tümü de. Amaçları yalnızca bireysel olarak kendi adlarına ya da kulüpler adına spor yapmak ve KKTC dışında da yarışlara katılarak deneyim kazanmak ve uluslararası tatmin yaşamak olan bu gençlerimiz, güneyin yanı sıra benzer şekilde Türkiye’de de gerek bireysel gerekse de kulüplere üye olarak kulüpler düzeyinde bu türden yarışlara sürekli olarak katılmaktadırlar. Kıbrıs’ta henüz bir çözüme ulaşılamamasından dolayı KKTC adına yarışamasalar da, en azından bu türden yollarla gençlerimiz çeşitli alanlarda yarışma şansını elde etmişlerdir. Atıcılık federasyonu yetkililerinin kuzeyin yanı sıra güneyden de lisanslı sporculara koymaya çalıştığı ambargo ile onları “aforoz” etme girişimleri CTP-BG tarafından kesinlikle kabul edilemezdir. Böylesi düşüncelere sahip olanlar, dün çözüm isteyenleri güneyde yaşamaya yollamaktan çekinmedikleri gibi, bugün de güney lisanslarını iptal etmezlerse sporcuları güneyde spor yapmaya yollamaktan çekinmemişler, yarın da güneyde hastanelere gidenlere kuzeydeki hastaneleri kapatmaktan, Larnaka havaalanından uçuş yapanlara Ercan havaalanından uçuşları engellemekten, kredi kartını güneyde kullananlara kuzeyde ceza vermekten ve benzeri uygulamalardan çekinmezler ve gerekirse 2003’te açılan kapıları da kapatmaktan kaçınmazlar. Hatta kim bilir belki daha da ileri giderek, 1974 öncesi 50’li ve 60’lı yıllarda Rum tarafında lisans çıkararak futbol oynayan örneğin Mustafa Defteralı’nın ve Sevim Ebeoğlu’nun, atletizm yarışmalarında 100m ve 200m’de şampiyon olan Turan Öztürk’ün ve daha nicelerinin lisanslarını da geriye doğru dönerek iptal etmeye de başlayabilir ve onları da dışlayabilirler! Atletizm federasyonu yetkililerinin sporculara yönelik bu kabul edilemez talihsiz açıklamaları yapma cesaretini Spor Dairesi yetkililerinden mi, UBP yetkililerinden mi, yoksa Anıt açılışındaki çeşitli şoven içerikli açıklamalardan mı, ya da bunların tümünden mi esinlenerek aldıkları da merak edilmektedir ancak daha 100 günleri bile dolmadan hükümette, UBP’nin seçim meydanlarında halka vaat ettikleri ve ortaya çıkmaya başlayan bazı gerçek niyetleri de böylece giderek şekillenmektedir diye düşünüyoruz.
UBP’nin, özellikle Spor Dairesi Yönetim Kurulu tarafından geçtiğimiz günlerde diğer federasyonlara kayda değer hiçbir maddi katkı yapmaz ve örneğin birçok başarılara imza atan Atletizm Federasyonuna bir günlük bir yarış düzenlemeye bile yetmeyen yalnızca ayda 1000 TL destek verirken, özellikle Atıcılık Federasyonuna Genel Kurullarında mali bütçelerinde dahi göstermedikleri “borçlarını” ödemesi için 62 000 TL katkı yapması düşündürücüdür ve tam da bunun ardından Atıcılık federasyonu yetkililerinin güneyde lisans çıkaran sporculara koymaya çalıştığı “ambargo” daha da bir “manidar” olmaktadır.
Bu türden kararlara imza atan gerek UBP’yi, gerekse Spor Dairesi ve Atıcılık Federasyonu yetkililerini yanlı, baskıcı, ayırımcı ve dayatmacı kararlarından dolayı şiddetle kınıyor, toplumumuzu sürüklemeye çalıştıkları kutuplaşmalardan vazgeçmeye davet ediyor ve zaten izolasyonlar altında spor yapma olanakları kısıtlı olan gençlerimizin üzerine bir izolasyon da UBP’nin koymasını kabul edemeyeceğimizi bildirerek yetkilileri de bu ve benzeri kararları almaktan vazgeçerek sporcularımızla uzlaşı ve hoşgörü içerisinde onları CTP-BG döneminde olduğu gibi anlayışla ve öğretici bir şekilde yönlendirmelerini bekler ve yaşanan tüm bu gelişmeleri basın mensupları, kamuoyu ve spor camiası ile paylaşmak isteriz.”