19 Nisan seçimlerinin ardından kurulan UBP hükümetinin bugüne kadar ortaya koyduğu meclis…

 19 Nisan seçimlerinin ardından kurulan UBP hükümetinin bugüne kadar ortaya koyduğu meclis çalışmalarını, basın açıklamalarını ve hükümet dışından gelen çeşitli tepkileri yakından takip ediyoruz.

 
Her şeyi üst üste koyduğumuzda bizlere 2003 öncesini hatırlatacak olan çeşitli gelişmelerin yaşandığını görmekteyiz. Bu konuda Kıbrıs Türk Gençliğinin uyanık olması ve yaşananları dikkatle değerlendirmesi gerekmektedir. Avrupa Birliğini CTP’den önce de savunduğunu söyleyenler ve AB karşıtı olarak lanse edilemeyeceklerini iddia edenler bunu bize icraatlarıyla da kanıtlamak zorundadırlar.
 
Kıbrıs’ta Çözüm ve Müzakereler!
4 yıllık bir aranın ardından yeniden başlayan toplumlar arası görüşmeler süreci istenilen hızda gitmese de önemli mesafelerin alındığı bir sürece girmiştir. Çözümün parametreleri bellidir ve bu hem uluslararası toplum hem de TC Hükümeti tarafından desteklenmektedir. İki toplum liderinin yaptığı görüşmelerde yeni bir aşama kaydedilmiş ve önümüzdeki süreçte liderler toprak başlığını görüşmeye başlayacaktır.
 
Kıbrıs’ta bir anlaşmanın ortaya çıkması durumunda Türk tarafının toprak tavizinde bulunması olayı yeni bir durum değildir. Bu durum 1986 yılında eski cumhurbaşkanı Sn. Denktaş tarafından 29 + şeklinde de formüle edilmiştir. Toprak tavizi meselesi bu şekildeyken bir takım çarpıtma haberler üzerine yorum yapmak ve “Allah akıl fikir versin” şeklinde aşağılamalarda bulunmak “sosyal demokratların” ağzına yakışmamaktadır. Bu tavır bizlere bir zihniyeti göstermektedir ve bunun adı “Fetih Zihniyeti”dir. Bu zihniyet yüzünden, Sosyalist Enternasyonal’e üye olan bu siyasi partinin üyeliğinin gözden geçirilmesi gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
 
Kıbrıs Türk Gençliğinin geleceğinin daha güzel günlerde şekillenebilmesi ve hayat bulması için müzakereleri sürdüren iki toplum liderini çözüm yolunda desteklediğimizi bir kez daha açıkça ifade ederiz. CTP Gençlik Örgütü kurulduğu günden itibaren Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon temelinde bir anlaşmaya varılmasını ve Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu’nun geçmişte yaşadığı acıları bir daha yaşamaması için mücadele etmekte olduğunu hatırlatırız.
 
 
Tarih Kitapları
 
Kıbrıs Türk Gençliğinin gelişiminde önemli bir mihenk taşı olan ve Kıbrıs Türk Halkının dünyadaki algılanışının değişmesine yol açan tarih kitapları her şeyden önce bilimsel ve kolektif bir çabanın ürünüdür. Söz konusu kitapların hazırlanması sırasında toplumun geniş bir kesimden destek alınmış ve yaratılan ortak aklın bir ürünü olarak bu kitaplar okutulmaya başlanmıştır.
 
Bu konuda gerçekleştirilen değişim, Kıbrıs Tarihinde bir zafiyet yaratmamış ve konu çağdaş düşünce ve Avrupa kıstasları çerçevesinde ele alınmıştır. Buna ek olarak, bu değişimin doğru adım olması ve uluslararası arenada destek görmesinden ötürü Rum yönetiminin de ayni doğrultuda adım atmasına sebebiyet vermiştir. Bu anlamda milliyetçi unsurların adamızda hayat bulmasını engellemek ve şovenizmin yükselişini önlemek için önemli bir adım atılırken yeni hükümetin bu konuda “milli bilinç yaratacağım” söylemleri ne “biz de AB’yi destekliyoruz” ne de “biz de çözüm istiyoruz” söylemleri ile bağdaşmaktadır.
Tarih kitaplarının değiştirilmesi söylemi ırkçı ve şoven unsurların tohumlarını yeniden adamıza atmaya çalışmak demektir ve bu konuda Rum yönetimi de üzerine düşenleri yapmalıdır.
BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. Maddesi şu şekildedir; “Her şahsın fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din ve kanaat değiştirmek hürriyetini, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.”
 
Dünyanın kabul ettiği ve son dönemde ülkemizde de uygulanan, her türlü dine karşı bir eğilim olmaksızın planlanan eğitim modeli benimsenmiş ve uygulanmaktadır. Yeni hükümetçe uygulanması tasarlanan “Din Eğitiminin Zorunluluğu”nun çağdışı bir uygulama olacağı ve insan hak ve özgürlerine uymadığını tekrardan hatırlatırız.
Çalışma İzinleri ve Af Meselesi
UBP hükümeti geçtiğimiz günlerde memlekette “izinsiz olarak” kaldığı ve kaçak yaşadığı tespit edilen, bu nedenle de ceza uygulanıp yeniden ülkeye girişleri güçleşen yabancılara “af” kararı almıştır. 
 
Alınan bu karar CTP hükümetinin çağdaş yaşam için uygulamaya koyduğu yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmak içindir. Kıbrıs’ın kuzeyinde kayıt dışı ya da izinsiz olarak kalan, gerekli yasal süreci yerine getirmediği için yurt dışına çıkışında cezaya giren kişilerin, böylece adaya yeniden rahat girişi sağlanacaktır. Bu uygulama Kıbrıs Türk Toplumu için eskiye dönüşü hatırlatmaktadır ve günlük yaşamda yeniden benzer sıkıntılar getirecektir.
Bir taraftan “sigorta maaşları ödenemeyebilir” diyerek toplumda paniğe yol açan ve krizi derinleştiren açıklamalar yapmak diğer taraftan “ülkeye girecek olanlara” belli bir ücret karşılığında af getirmek tutarlı davranışlar değildir. Zaten var olan yapısal sorunlarımızı derinleştirecek olan bu uygulamalara karşı gereken tepkileri vermekte gecikmeyeceğimizi bildiririz.
Ekonomik Konular
Seçim propaganda döneminde topluma büyük sözler ve vaatler vererek iktidara gelen UBP’nin son günlerde yan çizmeye başladığını açıkça görüyoruz. Büyük sözlerle halkı kandırdığını belli etmemeye çalışan UBP, her zamanki gibi kendi yapamayacaklarını CTP’ye çamur atarak örtbas etmeye çalışıyor. Son günlerde belli medya kurumlarının yardımlarıyla toplumu psikolojik olarak ilerde yapacakları zamlara, Kamu KİTlerini özelleştirmeye ve hakların geriletilmesine hazırladığını öngörüyoruz. Bu öngörülere son örnek ise hazinede 5 kuruş para yok dedikten sonra Hayat Pahalılığı’nın yasal olmayan bir şekilde eksik verilmesidir. Kıbrıs Türk Toplumu bu oyunlara inanmayacak kadar dirayetli ve bilinçli bir yapıya sahiptir. Bizler CTP Gençlik Örgütü olarak bu oyunlarının bozulması anlamında Kıbrıs Türk Toplumu adına UBP Hükümetini takipçisi olacağımızı duyururuz.
 
Ömer Naşit
CTP Gençlik Örgütü
Genel Sekreteri