CTP-BG Genel Başkanı Başbakan Ferdi Sabit Soyer, Geçmişte “çözümsüzlük çözümdür” diyen Eroğlu’nun şimdi “inanmayın çözüm …

 CTP-BG Genel Başkanı Başbakan Ferdi Sabit Soyer, Geçmişte “çözümsüzlük çözümdür” diyen Eroğlu’nun şimdi “inanmayın çözüm olmaz” şeklinde konuştuğunu, esas amacının ise çözümün önünü tıkamak olduğunu vurguladı…

 
Eroğlu’nun görüşlerinin miadı doldu
 
 
Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Başkanı Başbakan Ferdi Sabit Soyer,gGeçmişte “çözümsüzlük çözümdür” şeklinde konuşan UBP genel Başkanı Derviş Eroğlu’nun şimdi “inanmayın çözüm olmaz” dediğine işaret ederek, UBP’nin amacının çözümün önünü tıkamak olduğunu kaydetti. Soyer, şu anda konuşulan çözüm modelinin tersinin yapılması durumunda uluslararası ilişkilerin çökme noktasına gelebileceği uyarısında bulundu.
CTP-BG Mağusa milletvekili adayları dün Akdoğan’ı ziyaret etti. 
 
Ziyarete CTP Genel Başkanı ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer de katılarak bir konuşma yaptı.
 
Akdoğan-Akıncılar gençlik kulübü lokalinde düzenlenen etkinlik gençlerin kitlesel yürüyüşüyle hareketli bir şekilde başladı.
Milletvekillerinin tanıtımının ardından söz alan CTP-BG Genel Başkanı ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer, seçim süreçlerinin geleceğe uzanan yolda her zaman motivasyon unsuru olduğunu söyleyerek, geçmişte seçim döneminde vatan hainliği suçlamalarıyla gerginliklerin yaratılmasının yanı sıra, çift maaş verilmesi, T izni dağıtılması gibi seçime yönelik hareketlerle kamu kaynaklarını dağıtarak ekonomik gelişimin dumura uğratıldığını söyledi.
 
Soyer, hem ekonomik gelişim, hem de Kıbrıs sorunu açısından ülkeyi büyük kayıplara uğratan Eroğlu’nun geçtiğimiz günlerde Simerini gazetesine verdiği demeçte 1989 yılında Perez De Cuellar belgesini meclisten geçirmekle övündüğünü anımsattı. Soyer, “Bir çakıl taşı verilemez” politikasıyla Annan Planı’nı reddeden ve halka referandum hakkını vermeyen zihniyetin Rumların tek yanlı AB’ye girmesine neden olduğu kaydederek, “Tüm bunlardan ders alması ve yaptığı hatayı kabul etmesi gerekirken 2003 sonrasında aynı Eroğlu bu kez geçirdiğimiz referandum yasasının iptali için anayasa mahkemesine başvurdu” dedi.
 
Kıbrıslı Türk ve Rumların iki toplumlu, iki bölgeli, eşit statüye sahip federal temelli ortaklık devleti çözüm modeli olarak Türkiye’nin Milli Güvenlik Kurulu ve dünya tarafından desteklenirken, UBP’nin konfederasyon temelli çözüm modelinden söz ettiğini belirten Soyer, “sizin neden olduğunuz kayıplara rağmen Kıbrıs Türkü bu süreci tersine çevirdi. AB’yi “kıyma makinesi”, çözümcü insanları da “sinek” diye tanımlayan sizdiniz” şeklinde konuştu.
 
Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumlar kadar hak sahibi
Kıbrıs Türkünün AB ile ilişkilerinin ilerletilmesi ve Kıbrıslı Rumlar’ın sahip olduğu haklar kadar hak sahibi olması gerektiğini söyleyen Soyer, AB’nin genel politikalarında Rumların söz ve hak sahibi olduğu gibi Kıbrıs Türklerinin de aynı haklara sahip olması, ortak bir çözümün tarafı olarak Brüksel’de temsil edilmenin temel hedef olduğunu kaydetti.
 
Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıslı Rumlara “siz NATO üyesi değilsiniz ama NATO’yla işbirliği yapmanız lazımdır” dediğini aktaran Soyer, uluslararası arenada Kıbrıslı Türkleri etkileyecek gelişmelerin yaşanabileceği tehlikesine dikkat çekerek Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması gerektiğini kaydetti.
 
UBP istikrarsızlık ve tüm gelişmenin gerilemesi demek
Geçmişte “çözümsüzlük çözümdür” diyen Eroğlu’nun şimdi “inanmayın çözüm olmaz” şeklinde konuştuğuna işaret eden Soyer, UBP’nin amacının çözümün önünü tıkamak olduğunu vurguladı. Soyer, şu anda konuşulan çözüm modelinin tersinin yapılması durumunda uluslararası ilişkilerin çökme noktasına gelebileceği tehlikesine işaret etti.
Geçmişte Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs sorunu politikalarında hedef ve istikrar olmadığını, Kıbrıslı Rumların ise istikrarlı politikalarla belli bir noktaya ulaştığını söyleyen CTP-BG Genel Başkanı Başbakan Ferdi Sabit Soyer, 2003’te Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesinin ortaya çıkmasıyla dış politikada istikrara kavuşulduğunu vurguladı. Soyer, UBP’nin politikasında istikrar ve uluslararası kazanımlardan söz etmenin mümkün olmadığını kaydetti.
 
Muhalefet partileri popülist davranıyor
 
TDP Başkanı Çakıcı’nın “kemer sıkma politikası izleyeceğiz”,UBP’nin “bütçeyi ancak enflasyon oranında artıracağız” sözlerini eleştiren Soyer, bu sözlerin ek artış verilmeyeceği ve süpvansiyonların artırılmayacağı anlamına geldiğini, tasarruf tedbiri öngören muhalefet partilerinin sendikaların yüzde 24 maaş artışı talebine verdikleri desteğin gerçekçi politikaların ürünü olmadığını belirtti.
 
Muhalefet partilerinin ülkenin mevcut ekonomik durumunun el vermeyeceği vaadlerde bulunduğunu,  yarından ödünç alınarak bugünün tüketilmesinin mümkün olamayacağını kaydederek,  “ekonomiyi güçlendirmek ve sağlıklı yapıya getirmek olmalıdır hedef. Bu yolda vatandaşın alım gücünün artırılması, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, cari harcamalarımızın kendi kaynaklarımızla karşılanması ve güneyle rekabet edebileceğimiz mal ve hizmetleri sunabilmemiz lazımdır.”
 
Muhalefet partilerinin “memleket kül oldu, bitti” şeklindeki söylemlerini felaketçi bir yaklaşım olarak değerlendiren Soyer, görevi gelecek için fikir üretmek olan siyasetçilerin herşeyi kapkaranlık göstermesinin yanlışlığına dikkat çekti.
 
Elektriğe ayırdığımız kaynağı maaş artışı olarak verebildirdik
5 bin dolardan alınan kişi başına düşen milli gelirin, 15 bin dolar düzeyine çıkarıldığını, bankalardaki 1.5 milyar dolarlık mevduatın, 5 milyar düzeyine ulaştığını, üniversitelerdeki öğrenci sayısının 38 binden 48 bine çıktığını, 78 bin elektrik sayacına karşın bugün ülkede 148 bin sayacın bulunduğunu ifade ederek, 2003 öncesi ve sonrasıyla ilgili bir değerlendirme yapan Soyer, elektriğe yapılan yatırımların seçim sürecinde de devam ettiğini, geçmişte yapıldığı gibi bu yatırımlara ayrılacak kaynakların popülistçe  maaş olarak dağıtabileceğini, ancak yarınlardan alarak bugünün sürdürülemeyeceğine işaret etti.
 
Soyer, 2008’de ciddi bir kuraklık sorunuyla karşı karşıya kalan hükümetin 100 trilyonluk kaynakla kaba yem ithal ederek tedbir aldığını da söyleyerek,“bu gemide iktidarı muhalefeti hepimiz yolcuyuz, sorunlar hepimizi etkiler” dedi.
 
Eroğlu’nun görüşü kendisi gibi miadı dolmuş görüşler
Soyer, halk önünde tartışmaktan kaçan Eroğlu’nun ileriye dönük hiçbir tezinin olmadığını, alel acele hazırlanan seçim bildirgesinde KKTC’nin serbest bölge yapılacağından söz edildiğini söyleyerek, AB uygulamalarında serbest bölge olmadığını, Mağusa serbest limanının başarılı bir örnek olmadığını belirtti.
 
UBP’nin yayın organının “Eroğlu’nun miadı doldu” dediğini hatırlatan Soyer, Eroğlu’nun miadı dolan fikirler ortaya attığına dikkat çekerek, TC merkez bankasını dış finans kaynağı olarak gösteren, faiz, mevduat, kredi politikasının devlet tarafından yönetilmesini öngören fikirlerin miadı dolmuş fikirler olabileceğini, bu görüşlerin 2001’de bankaları  batırdığını kaydetti.
 
Yüzde 1’lik her artış, 20 trilyon külfet demek
Kamu görevlilerine ek artış vermeden seçime giden CTP’nin büyük bir cesaret örneği sergilediğini, geçmişte hiçbir hükümetin bunu böyle  yapmadığını, seçim öncesi  verilecek her yüzde 1’lik artışın bütçeye 20 milyon TL’lik külfet getireceğini söyleyen Soyer, halkın geleceğinin bugünden tüketilemeyeceğini, insanların alım gücünü ve yaşam kalitesini koruyarak kaynaklar geliştirileceğini söyledi.
Soyer, küresel krizin etkilerini azaltmak için bir  takım önlemler aldıklarını, inşaat sektörüne olan talebi artırmak için fonların ve navlunların aşağıya çekildiği bilgisini verdi.
 
Son 2 ayda Kıbrıslı Türkler güneyden 1.5  milyon Euro tutarında alışveriş yaptığını, buna  karşılık, Kıbrıslı Rumların yaptığını alışverişlerin 1.3 Milyon Euro olduğu, yeşil hat tüzüğü ile de güneye 7.5 Milyon Euro’luk ihracatın yapıldığı bilgisini verdi.
Ticaretin karşılıklı eşit düzeyde sürdürülmesinin miadı dolan görüşlerin değil, yeşil yolda yürüyenlerin işi olduğunu, CTP’nin birinci ve en büyük parti çıkarak insanlara eşitlik temelinde çözüme kavuşturmak için yeşil yolda yürümeye devam edeceklerini, eleştiriye açık, hatasını gören bir siyasal hareket olarak halkla sürekli fikir alışverişi yaptıklarını sözlerine ekledi.