Erhürman Mağusa’da üyelerle buluştu: Karıncalar gibi çalışacağız

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman üyelere yönelik başlattığı toplantılara dün akşam Mağusa’da devam etti. Mağusa İlçesi’nin organizasyonu ile gerçekleşen toplantıda Kıbrıs Sorunu’nda yaşanan gelişmeler, hükümetin icraatları ve CTP’nin politikaları konuşuldu. Mağusa Kongre ve Kültür Merkezi’ni dolduran katılımcılar fikirlerini paylaşma ve soru sorma fırsatı buldu. Mağusa İlçe Başkanı Oktay Kayalp’in de partililere seslendiği toplantı yaklaşık üç saat sürdü.

ERHÜRMAN: TÜRKİYE KAPSAMLI ÇÖZÜMÜ SAMİMİYETLE DESTEKLİYOR
Genel Başkan Tufan Erhürman, göreve geldiği günden itibaren yaptığı icraatlarla ilgili verdiği bilgide, Kıbrıs Sorunu’nda yaşananlara ve CTP’nin duruşuna değindi. Göreve gelir gelmez önce AKEL ve DİSİ ile ardından Eide ve heyeti ile görüştüklerini kaydeden Erhürman, daha sonra Ankara’ya gittiklerini ve oradaki yetkililerle görüş alış verişinde bulunduklarını belirtti. Erhürman, “Orada Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Ana Muhalefet Partisi Başkanı ile görüştük. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileriyle yaptığımız görüşmelerde bana aktarılan, BM parametreleri çerçevesinde eğer bir sonuca varılabilecekse, bir an önce kapsamlı çözüme ulaşılması çabasının desteklendiğiydi” dedi.

YUNANİSTAN AYAK SÜRÜDÜ, YAN ÇİZDİ
Ankara ziyaretinin ardından Cenevre’ye gittiklerini belirten Erhürman, konferansa geçildiğinde Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve KKTC’nin masada olduğunu ve Yunanistan’ın resmen ayak sürüyüp yan çizdiğini belirtti. Yunanistan’ın ‘Biz hazır değiliz süreye ihtiyacımız var’ dediğini hatırlatan Erhürman, “Eğer Türkiye işi ertelemek istiyor olsaydı çok rahat bir şekilde, ‘Yunanistan madem zamana ihtiyaç duyuyor, centilmenlik yapalım istedikleri zamanı tanıyalım’ diyebilirdi ve o erteleme olanağını değerlendirebilirdi ama Türkiye öyle yapmadı ve ‘bir an önce müzakereye devam edelim, teknik müzakereye geçelim’ dedi. Bunun gereği olarak da Mont Pelerin’de teknik görüşmeler yapıldı” dedi.

SİYASİ EŞİTLİK BM PARAMETRESİ
CTP’nin birtakım hassasiyetleri olduğunu kaydeden Erhürman, CTP olarak 1970’ten beri siyasi eşitliğin temel olacağı bir federasyondan bahsettiklerini, siyasi eşitliğin BM’nin çözüm parametrelerinden biri olduğunu, bunun Kıbrıslı Türklere verilmiş bir hediye olmadığını vurguladı. Dönüşümlü başkanlığa da değinen Erhürman, dörde iki’nin sözlü de olsa kabul edildiğini ancak kendilerinin siyasi eşitlikten anladığı şeyin sadece dörde iki dönüşümlü başkanlık değil, federal devletin tüm mekanizmalarında Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı olduğunu belirtti. Eğer Kıbrıslı Türklerin iradesinin hiçbir biçimde yansımadığı kararlar alınırsa o kararların Kıbrıslı Türkler tarafından kabul görmeyeceğini, bunun da federasyonun devamı bakımından sorun yaratacağını vurgulayan Erhürman, “Bir an önce siyasi eşitliği al-ver konusu yapmayı düşünmeden, siyasi eşitliğin temel parametre olduğunu fark edin, bu konuda atmanız gereken adımları atın ve bu işi kapatın. Çünkü siyasi eşitlik sadece Kıbrıslı Türklerin talep ettiği bir hak değildir. Birlikte kurup yöneteceğimiz federasyonun işleyebilir olabilmesinin yegane koşuludur” dedi.

EN BÜYÜK SORUNLARIMIZDAN BİRİ ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK
CTP eğer referandumda bir metne evet diyecekse o metnin birtakım uluslararası mahkemelerce geçersiz hale getirilememesi gerektiğini belirten Genel Başkan Erhürman, bugün KKTC’de en büyük sorunlardan birinin öngörülebilirlik sorunu olduğunu kaydetti. “Bundan 5-10 sene sonrasını göremez durumda yaşıyoruz. Öngörülebilir bir ortam olsun diye bir an önce kapsamlı çözümü istiyoruz. Varılacak anlaşmanın bu sorunu sürdürmesi değil, çözmesi gerekir. Eğer yapılacak olan anlaşmada hukuki kesinliği güvence altına alacak bir düzenleme ortaya konulamazsa bu çok ciddi sıkıntılara yol açar” diyen Erhürman, garantiler konusuna da değinerek, Kıbrıs Türk halkının önemli bir çoğunluğunun eğer garantiler olmazsa kendini güvende hissetmeyeceğini, Kıbrıslı Rumların da birçoğunun garantiler olursa kendini güvende hissetmeyeceğini söylediğine değinerek, “Bu bir paradoks gibi önümüzde duruyor. Garantiler rejiminde 2017’ye uyarlanmış bir formül yaratmalıyız. Bu çözülemez bir sorun değildir. Ama taraflardan biri çok keskin noktalarda olursa buradan bir sonuç çıkmaz” dedi.

YENİ BM GENEL SEKRETERİ BİR ŞANS
BM Genel Sekreteri Guterres’in, Ban’a oranla bu süreci daha aktif yöneteceğini düşündüğünü kaydeden Erhürman, “Guterres yeni bir genel sekreterdir. Onun açısından da önemli bir gelişmedir. Bu sorun eğer görev süresinin en başında çözülürse Guterres için dünyadaki diğer uyuşmazlıklara da çözüm üretebilmek açısından büyük bir şans olur” dedi. AKEL Genel Sekreteri Kiprianu’nun da bu sürece çok önemli katkılar yaptığına değinen Erhürman, Anastasiadis’i beklediğinden daha istekli bulduğunu ancak Rum liderin üzerinde çok ağır milliyetçi ve şoven bir baskı olduğunu, bu baskı karşısında ne kadar cesaretli davranacağından emin olamadığını belirtti.

HÜKÜMET YAZ-BOZ TAHTASI
UBP-DP Hükümetinin icraatlarına ve açıklamalarına da değinen Erhürman, Başbakan Özgürgün’ün, ‘Biz muhalefete çağrı yaptık, erken seçimse erken seçim dedik muhalefetten ses çıkmadı’ sözlerini eleştirdi. Erhürman, “Her Allah’ın günü acı acı güleceğiniz bir şey yapıyorlar. Ciklos’la ilgili Resmi Gazete’de karar yayınlıyorlar iki gün sonra iptal ediyorlar. Sürekli yap-boz tahtası gibi. Yapmanız gereken şey istifa etmenizdir dedik, istifa etmediler. Şimdi de Özgürgün erken seçim çağrısına cevap vermediğimizi söyledi. UBP bütün milletvekilleriyle değil, yedi milletvekilinin imzaladığı bir öneri getirsin biz yarın CTP olarak 20 milletvekiliyle imzayı atar seçim tarihini ilan ederiz. Hodri meydan! Buyursunlar yapsınlar” dedi.

SARI KARINCALARA İHTİYACIMIZ VAR
CTP’nin rahmetli genel sekreteri Naci Talat’ın sözleriyle sarı karıncalara ihtiyaçları olduğunu belirten Erhürman, iktidarda da muhalefette de olsalar aleyhlerine çalışan bir propaganda makinesi olduğunu, her bir sarı karıncanın gerekirse boynunu sokarak bu çarkı kırması gerektiğini ifade etti. “Her birimizin köy köy, kahve kahve, ev ev gezip gerçekleri anlatmak gibi tarihsel bir yükümlülüğümüz var. Çünkü öyle bir hükümetle karşı karşıyayız ki kararnameler, emirnameler, vatandaşlıklar ve attıkları her adımda hukuka aykırı davranıyorlar sonra da işlemlerini ya geri alıyorlar ya da kararları mahkemelerden dönüyor” dedi. Sekiz ayda aldığı kararlara karşı bu kadar çok dava açılıp bu kadar çok ara emri alınan bir hükümetin tarihte olmadığını belirten Erhürman, CTP’nin iktidarda olduğu hiçbir dönemde özgürlükler ve sivil toplumla ilişkilerde bugün yaşananların yaşanmadığını kaydetti. Erhürman, “CTP ne zaman hükümete gelse hem sivil toplumla iletişimde hem de demokraside çok büyük ilerlemeler oldu. Bitmek üzere olan bir çalışmamız var. Üç hükümet döneminde yaptığımız tüm olumlu şeyleri kitapçık haline getirip üyelerimize dağıtacağız. Bu şekilde, bu ülkede hangi iyi şey yapıldıysa hepsinin altında CTP’nin imzası olduğunu hatırlatacağız” dedi.

CTP İKTİDARINDA İLK DEFA BÜTÇE DİSİPLİNİ SAĞLANDI
CTP’nin iktidardayken ilk defa bütçe disiplininin bu düzeyde sağlandığını kaydeden Erhürman, CTP’nin TC ile mali protokolü Kıbrıs Türk halkının yararına görmediği bazı noktalardan dolayı imzalamadığını ancak göreve gelir gelmez imzalayan UBP-DP Hükümetinin de şu ana kadarki hedeflerden sadece yüzde iki-üçünü gerçekleştirdiğini belirtti. “Aramızdaki fark bu. Biz anlaşmaları halkımızın yararına uygun hale getirip, imzalayıp, imzaladıktan sonra da ciddiyetle uygulayan bir partiyiz. Onlarsa önlerine ne gelirse imzalayıp sonra da uygulamıyorlar” diyen Erhürman, Hükümetin günü birlik kararlar verdiğine ve durumu idare etme zihniyeti taşıdığına değindi. Erhürman, “Bizim yapmamız gereken şey artık çok net. Kıbrıs Sorunu’nda kapsamlı çözüme ulaşılsın diye gece-gündüz demeden çalışmalıyız. Kıbrıs Sorunu, Şubat sonuna kadar çözülmeli. Mart ayı tehlikeli. Doğalgaz ve petrolle ilgili gelişmeler yaşanabilir. Mart gelmeden bu iş bitsin diye karınca gibi çalışmalıyız. Ama bir yandan da Şubat sonunu beklemeden bu ülkenin geleceğine ilişkin politikalarımızı geliştirmek için çalışmalıyız. Bunlar Kıbrıs Sorunu çözülse de çözülmese de uygulamamız gereken politikalardır. On sene sonra biz bugünün çocuklarını hangi noktada görmek istiyoruz, onlara nasıl bir ülke bırakmak istiyoruz diye hayal ederek çalışıyoruz. Artık dönüp de arkamıza bakma, birbirimizle didişme lüksümüz yoktur” dedi.