Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin, “Yüreğin solunda, barışın yolunda” sloganı ile bir hafta sürecek 46’ıncı kuruluş yıldönümü etkinlikleri dün akşam Lefkoşa’da gerçekleştirilen konferansla başladı. “Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan üçgeninde bölgesel barış politikaları” konulu konferans YDÜ Kütüphanesi’nde gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen konferansın konuşmacıları Yunanistan’dan Syriza Avrupa ve Dış İlişkiler Sekreteri Yiannis Bournous, Türkiye’den Akademisyen – Gazeteci Ahmet İnsel, AKEL’den Polit Büro Üyesi Tomazos Tselebis ve CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman oldu. Konuşmacılar Cenevre görüşmeleri öncesi tarafların pozisyonundan ve barışın sağlayacağı kazanımlardan bahsetti. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman konuşmasında, Yunanistan’ın ‘garantörlükler kalkmalı’ çıkışının sürece yardımcı olmadığının altını çizerek garantiler konusunun müzakereye açılmış olmasının önemli olduğunu, Cenevre’de ortaya çıkacak olumlu bir tablonun bölge barışına katkısının yüksek olacağını kaydetti. Barışın tüm tarafların hayrına olacağını örneklerle anlatan Erhürman, Cenevre’de Türkiye ve Yunanistan’ın rolünün büyük olacağını belirtti.
ERHÜRMAN: YUNANİSTAN BARIŞ POLİTİKASI GÜTMELİ
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman konferansta gerçekleştirdiği konuşmasında meseleye vizyon meselesi üzerinden bakmak istediğini belirterek, Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki sorunların on yıllardır tartışıldığını, coğrafi olarak bu kadar yakın olan, kültürel ve sosyolojik benzerlikleri bu kadar çok olan iki ülkenin birbirine uzak kalmasının rasyonel olmadığını, Kıbrıslı Türk ve Rumların yanı sıra Türkiye ve Yunanistan’ın ilişkilerinin normalleşmesi için de Kıbrıs’ta çözümün şart olduğunu vurguladı. Erhürman, Türkiye ve Yunanistan’ın ekonomik olarak da, çevresel faktörler nedeniyle de, terörün bu kadar yayıldığı bir dönemde güvenlik politikaları açısından da birbirlerine ihtiyaç duyduklarını vurguladı. Bölgesel açıdan bakıldığında barış politikalarına en çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçildiğini kaydeden Erhürman, “En realist olan şey barıştır. Yunanistan meseleye biraz daha barış politikaları ekseninde yaklaşmalı, Güvenlik ve Garantiler konusundaki yaklaşımı da ‘iki halkın da güvenlik endişelerini ortadan kaldıracak bir çözüm bulunmalı’ yönünde olmalı. Yunanistan’ın garantilerle ilgili çıkışı gerçekçi değil. İki halkın da kendini güvende hissetmesini sağlayacak bir formül bulunması için Yunanistan ve Sayın Çipras’ın üzerine de büyük görev düşüyor” dedi.
TÜRKİYE 20-30 YIL SONRASINI DÜŞÜNMELİ
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, büyük düşünmek gerektiğini, meselenin 20-30 yıl sonra bu üçgeni nasıl görmek istediğinizle ilgili olduğunu belirtti. Burayı turizm ve üretim cenneti olmuş, çevre açısından işbirliği geliştirmiş, ortak enerji politikaları olan, denizden çıkanı paylaşan ve hep beraber kazanan bir bölge olarak hayal ettiğini ifade eden Erhürman, Cenevre’de garantiler konusunda Yunanistan’ın yardımına ihtiyaç olacağını, Türkiye’nin de altı ay sonrayı değil, 20-30 sene sonrasını düşünmesi gerektiğini ve düşündüğü kanaatinde olduğunu kaydetti. Erhürman sözlerini şöyle tamamladı:
“Barış hemen şimdi diyenleri gerçekçi olmamakla, romantik olmakla, reel politiği bilmemekle suçluyorlar. Oysa bilinmesi gerekir ki barış hemen şimdi diyenler aslında tam tersine realist olanlardır, geleceği, her üç ülkenin de gelecekteki ekonomik çıkarlarını, güvenlik ihtiyacını düşünenlerdir. Barış ne kadar erken gelirse bilinecek ki her taraf için ekonomik çıkarlar o kadar hızlı gelecek, bölgede güvenlik o kadar hızlı sağlanacaktır. Barış refahı da getirecektir. Bu yüzden barış, hemen şimdi!”
İNSEL: ERDOĞAN MASADAN KALKABİLİR DİYE ENDİŞELİYİM
Konuşmasını Fransa’dan video konferansla gerçekleştiren Türkiyeli akademisyen-gazeteci Ahmet İnsel, CTP’nin 46’ıncı yıldönümünü kutlayarak, CTP’nin soldaki yerine ve toplum içindeki gücüne Türkiye’den imrenerek baktıklarını belirtti. İnsel, “Maalesef biz Türkiye’de CTP kıvamında bir kitlesel sol partiyi oluşturamadık. Bu anlamda da imrenerek baktığımız bir parti ve şu anda burada konuşuyor olmak onur verici” dedi. Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına değinen İnsel, 12 Ocak’taki beşli görüşmelerde Türkiye ve Yunanistan’ın tavrının belirleyici olacağını kaydetti. İnsel şöyle konuştu:
“Ocak zirvesiyle ilgili olumlu hislere sahibiz. Hem Türkiye’nin hem Yunanistan’ın kendi sorunlarıyla uğraşıyor olması Türk ve Rumlara tırnak içinde anavatanlardan bağımsız, özerk müzakere fırsatı yarattı. AKP’nin ciddi bir ikilem içinde olduğu bir dönemdeyiz. Avrupa ve uluslararası ilişkileri mesafeli; müzakerelerin askıya alınması konuşuluyor. Türkiye’de insan hakları yoğun şekilde ihlal ediliyor. Suriye’de yaşananlar ve Kürt Sorunu var. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sistemini hayata geçirebilmek için MHP’nin desteğine ihtiyaç var. Milliyetçi desteğe ihtiyaç duyan bir Erdoğan, Kıbrıs Sorunu’nu nasıl çözer bunu göreceğiz. Dış politikada sıkıştığı kadar içeride de başkanlık sistemi nedeniyle meşgul. Kıbrıs konusu güme gidebilir. Erdoğan’ın birinci gündemi başkanlık sistemi… Bu nedenle endişeliyim son dakika masadan kalkılabilir diye. Tüm bunları sütten ağzı yanmış biri olarak söylediğimi kabul edin. Umarım 2017, 48 yıldır süren görüşmelerin son yılı olur ve CTP, Kıbrıs’ta halkların kardeşlik içinde yaşadığı bir toplumda önemli unsur olmaya devam eder.”
BOURNOUS: GARANTÖRLÜKLERİN KALKMASI LAZIM
Syriza Avrupa ve Dış İlişkiler Sekreteri Yiannis Bournous ise konuşmasında iki toplumun görüşmelerini her zaman desteklediklerini belirterek bölgenin ve Yunanistan’ın sorunlarından bahsetti. Kıbrıs’ın komşularına bakıldığında istikrarsız bir bölge gördüklerini, çevredeki bütün ülkelerde çok ağır sorunlar olduğunu kaydeden Bournous, “Bu anlamda Kıbrıs barış adası gibi duruyor. Türkiye çeşitli terör ve demokrasi sorunları yaşıyor. Yunanistan’da ise büyük bir ekonomik kriz var, insanlar çok zor durumda. AB ile krizler sürüyor ve böyle bir dönemde Kıbrıs gündeme geliyor. Syriza bir an önce Kıbrıs’ta barış istiyor ama garantörlüklerin kalkması lazım” dedi.
KIBRISLILAR GÜVENLİKLERİNİ KENDİLERİ SAĞLAMALI
Bölgedeki doğalgaz kaynaklarından bahseden Bournous, çözüm durumunda İsrail ve Mısır eklendiğinde doğalgazdan herkesin faydalanacağını kaydetti. Kıbrıs’ın jeopolitik öneminin daha da artacağını ve bundan en çok Yunanistan ve Türkiye’nin yararlanacağını belirten Bournous, “Kıbrıs tehlikeli bir bölgede bulunuyor. Türk ve Rumların daha yakın işbirliği ile güvenlik konusunu kendilerinin sağlaması son derece önemli. Burası sembolik olarak barış adası değil gerçek bir örnek olacaktır. Eğer güvenlik gibi bir sorun olursa güçlü ülkelerin karışmaları söz konusu olacak ve Kıbrıs dış müdahalelere açık olacak. Garantörlük devam ederse güven üretilemeyecek aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan arasında da sorun yaratacak. Umarım sonraki ziyaretimi Birleşik Kıbrıs’a yaparım” dedi.
TSELEBİS: ÇÖZÜM OLMAZSA DA DOĞALGAZ TÜRKİYE’DEN GEÇER
AKEL’den Polit Büro Üyesi Tomazos Tselebis de konuşmasına CTP’nin 46’ıncı yılını kutlayarak başladı. Herkes gibi kendilerinin de Cenevre görüşmesine kilitlendiklerini kaydeden Tselebis, sorunun çözümüne yönelik konjonktürün uygun olduğunu ancak bunun 2004’ten farklı olduğunu kaydetti. Bu fırsatın kaybedilmemesi gerektiğini vurgulayan Tselebis, “Türkiye’nin iradesini Cenevre’de göreceğiz. Umut ediyoruz ki bugüne kadar Türkiye tarafından ilan edilen irade pratikte de kendini gösterir” dedi. Tselebis, doğalgaz konusuna da değindi. Türkiye-İsrail arasında yakınlaşma yaşandığını, bunun ana nedeninin doğalgaz olduğunu ifade eden Tselebis, Türkiye’nin arzusunun boru hatları aracılığıyla doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya sağlamak olduğunu, bunun AB tarafından da yana yakıla talep edildiğini ve Avrupa’nın Rusya’ya bağımlığını azaltmak için can atıldığını söyledi. Tselebis, “AKEL olarak farkındayız ki böylesi bir uygulamanın bizim iznimiz olmadan MEB aracılığı ile borularla gerçekleştirilmesi mümkün. Bu çerçevede biz Rumlar ‘Kıbrıs Sorunu’nun çözümü olmaksızın doğalgazı değerlendiremezler’ fikrinden uzaklaşıp gerçeğin farkına varmalıyız” dedi. Doğalgazın Kıbrıs üzerinden aktarılmasının hem daha güvenli hem de daha ekonomik olacağını kaydeden Tselebis, Hristofyas – Talat arasında varılan görüş birliklerinden en önemlisinin deniz bölgeleri, doğal kaynaklar ve federasyonun gelirlerinin paylaşımı ile ilgili olduğunu ifade etti.
DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK KABUL EDİLMELİ
Doğalgaz ile ilgili konuların çözümle birlikte otomatik olarak çözüme bağlanmış olacağını belirten Tselebis, diğer sorunlu konu olan Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığında sonuca ulaşılması için sorumluluğun Kıbrıs Rum tarafında olduğunu belirtti. Rum tarafının yapması gerekenin Hristofyas ve Talat arasında olan görüş birliklerine sarılmak olduğunu söyleyen Tselebis, “Dönüşümlü başkanlık kabul edilmelidir ve buna paralel olarak Kıbrıs Türk tarafı da gerek toprak, gerek mülkiyet konularında oluşmuş olan dengelerin sarsılmaması üzerine yoğunlaşmalıdır. Cenevre’de hakim olacak konu güvenlik başlığı. İki toplumun da bu başlıkla ilgili sorunları var. Biz Rumlar Türkiye konusunda endişeliyiz, Kıbrıs Türk toplumu ise Rumlardan endişeli. Elbette ki güvenlik meselesi iki tarafın da lehine olmak zorunda. Bunun tersi bir yaklaşımla masaya oturulursa konferans başarısız olacaktır” dedi.