CTP-BG’li 8 belediye başkanı, UBP’li Bakanlar Kurulu’nun dünkü toplantısında alınan, belediyelerin katkı payının
azaltılması ile ilgili kararını sert bir dille eleştirdi. Aldığı bu kararla tarihe geçen UBP Hükümeti’ne çağrıda bulunan
başkanlar, yeni katsayı ve formülün, hükümetin partizanlıkta sınır tanımadığının açık kanıtı olduğunu belirtti ve
uyarılarda bulundu.

Ulusal Birlik Partisi Hükümeti, ülkemizde bir ilke imza atarak yerel yönetimlere devletten aktarılan katkıyı azaltma kararı alarak tarihe geçti. Dün gerçekleşen Bakanlar Kurulu’nda görüşülen ve karara bağlanan yeni katsayı ve formül, hükümetin partizanlıkta sınır tanımadığının açık bir kanıtıdır.

Hükümet kararına göre, belediyelere devletten aktarılan katkı teorik olarak %8,5’ten %9’a çıkarılmıştır. Artış gibi gösterilen bu oran aslında UBP’li belediyelere bizlerden kesilerek aktarılacak kaynağı işaret etmektedir. Yeni modele göre tüm belediyeler standart olarak devletten %8,25 katkı alacak, %0,5’lik kısım yerel yönetim reformunda kendine ilave bağlanan köylerin nüfuslarına göre ve nüfusu 5000’in altındaki belediyeler arasında taksim edilecektir. Kalan %0,25’lik kısım ise belediyelerin yüzölçümleri dikkate alınarak dağıtılacaktır. Böylesi karmaşık ve anlamsız bir formülün özeti ise UBP’li olanlar başta olmak üzere, CTP’li Belediye Başkanları tarafından yönetilen belediyeler dışında kalanlara kaynak aktarmaktır.

Hükümetin tam bir partizanlık örneği olan ve düşmanca bir tavırla hazırladığı yeni katkı modeline göre, KKTC genelindeki belediyelerin başkanlarının partilerine göre devletten alacakları ek katkı aşağıdaki gibi olacaktır.

Tablodan da çok net olarak görülebildiği gibi ortada çok çarpıcı bir adaletsizlik vardır. Bu devlet eliyle işlenen bir cinayettir.

Kuzey Kıbrıs kamuoyunun çok iyi bildiği gibi, ülkemizde CTP’li belediye başkanlarının yönettiği belediyelerin mali ve idari sorunu yoktur. Başta UBP’liler olmak üzere, diğer bütün belediyelerde ise çok ciddi mali ve idari sorunlar vardır ve bu yerleşim yerlerinde yaşayan yurttaşlarımız çok ciddi mağduriyetler yaşamaktadır. Hükümet büyük bir hoyratlıkla “artış” gibi göstermeye çalıştığı yeni formülüyle beceriksiz ve iş bilmez belediye başkanlarına koltuk değneği olmaya çalışmaktadır. Bizleri ise, iyi ve başarılı bir yönetimle halkımızın refahına katkıda bulunduğumuz için acımasızca cezalandırmaktadır.

Hükümet, yaratmaya çalıştığı garabetle, Avrupa Birliği Kriterlerine uyumu hedeflediğini söyleyerek aslında tam bir softa şaşırtması yapmaktadır. Bizlerin Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi vatana ihanetle eş tutan bu anlayışın bugün yaratmaya çalıştığı adaletsizliğe kılıf olarak AB ile uyumu seçmesi de son derece şaşırtıcıdır. Hükümet çok iyi bilmelidir ki yerleşim birimlerinin ülke ekonomisine katkısı, belediyelerin hizmet üretme kapasitesi, tahsilat ve gelir yaratma becerisi gibi faktörler devlet katkısında birer kriter olarak değerlendirilmektedir. Bugün yapılansa, tahsilat yapmayan, popülist istihdam yaparak belediyesini batıran belediye başkanlarına arka çıkmaktan başka bir şey değildir.

Hükümetin belediyelerin devletten alacağı katkıyı belirleyen değişikliği bütçenin onaylanmasından sonra gündeme getirmesi de yine art niyetli olunduğunun göstergesidir. Belediyelerin bütün bütçe hazırlığı eski sisteme göre yapılmışken hükümetin buna müdahale etmesi kabul edilemez. Kaldı ki belediyelerin yüz ölçümünün de katkı kriteri haline getirilmesi insanlarımızın değil de ova ve tarlaların da devletten katkı almasına zemin yaratılması demektir. Bu bile hükümetin insan odağının ne kadar uzağında olduğunun kanıtıdır.

CTP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde gerçekleşen yerel yönetim reformu nedeniyle kendine ilave yerleşim birimleri bağlanan belediyelere ek kaynak sağlandığı ve nüfuslarına göre dağıtıldığını hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Bu UBP ile CTP arasındaki farkın net olarak görülmesi için yeter de artar bile aslında. Yine 2006 yılında yapılan nüfus sayımının De Jure sonuçlarına itiraz ederek mağdur olduğu konusunda yaygara yapan belediye başkanlarına 2011 yılında UBP Hükümeti tarafından yapılan sayımın da aynı kriterlere göre yapıldığını ve sonuçlarının açıklandığını da hatırlatmak gerekmektedir.

Bizim talebimiz çok açık ve nettir. Öncelikle Belediyeler Birliği Genel kurulunda alınan “devlet katkısı %10 olmalıdır” görüşü derhal yaşama geçirilmelidir. Bunun %9’u tüm belediyelere eşit, kalan %1’lik kısım da yerel yönetim reformu kapsamında kırsal yerleşim yerleri bağlanan belediyelerin, ilave nüfus yükleri dikkate alınarak, yine eşit olarak paylaştırılmalıdır.

Bugün, Belediyeler Birliği Genel Kurulu’nun derhal toplantıya çağrılarak konuyu değerlendirmesi ve ortak bir tutum belirlemesi kaçınılmazdır. Bu 28 belediyenin ortak kararına saygı duyulup duyulmadığının da bir göstergesi olacaktır. Bunun yapılmaması halinde CTP’li Belediye Başkanları olarak Belediyeler Birliği’ndeki pozisyonumuzu gözden geçireceğimiz ve Yürütme Kurulu toplantılarını boykot edeceğimiz net olarak bilinmelidir.

Hükümet, yaratmaya çalıştığı altüstlük için istediği kılıfı uydurmaya çalışsın. Bunun adı adaletsizlik ve partizanlıktır. Bu girişim Anayasa’nın “eşitlik ilkesi” ile de çelişmektedir. Çünkü bu yaklaşımla bazı yerleşim birimlerinde yaşayanlar diğerlerinden daha değerli sayılmaktadır. Biz bu hoyratlığa geçit vermemekte ve ülkemizdeki yerel yönetim sistemini hasara uğratmama konusunda son derece kararlıyız. Hükümet aklını başına almalı ve bizi sokağa çıkmak zorunda bırakmamalıdır. Karşılaşacağımız herhangi bir bizi yok sayan tavır karşısında tepkimizin sınırsız olacağının bilinmesinde fayda vardır.