Öncelikle Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz, ilçe başkanlarımız, Kadın Kolları ve Gençlik Örgütü başkanlarımızla birlikte bir kez daha sizlerin, temsilcisi olduğunuz yayın kuruluşlarının, halkımızın ve bütün dünya insanlığının yeni yılını kutlar, 2009’un barışa ve mutluluğa ulaşacağımız bir yıl olmasını dilerim.

Değerli basın-yayın mensupları,

Öncelikle Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz, ilçe başkanlarımız, Kadın Kolları ve Gençlik Örgütü başkanlarımızla birlikte bir kez daha sizlerin, temsilcisi olduğunuz yayın kuruluşlarının, halkımızın ve bütün dünya insanlığının yeni yılını kutlar, 2009’un barışa ve mutluluğa ulaşacağımız bir yıl olmasını dilerim.

Yılbaşından hemen önce geniş katılımla yaptığımız iki ayrı değerlendirme toplantısının ardından Parti Meclisimiz 2009 yılı içinde bir erken genel seçime gidilmesini kararlaştırmış, tarih saptama ve diğer düzenlemeleri yapma konusunda Merkez Yönetim Kurulumuza yetki vermişti.

2 Ocak Cuma akşamı toplanan Merkez Yönetim Kurulumuz, en geniş değerlendirmeleri yaparak seçimlerin 19 Nisan 2009 Pazar günü yapılmasının uygun olacağına karar vermiştir.

Parti yetkili organlarımızda ulaştığımız bu sonucu bu sabah hükümet ortağımız Özgürlük ve Reform Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Turgay Avcı’ya da ilettikten hemen sonra siz basın-yayın mensupları vasıtasıyla halkımıza da bilgi vermek istiyorum.

Halkımızın ve siz değerli medya mensuplarının da çok yakından bildiği ve izlediği gibi 2002’den günümüze son derece önemli, değişimlerin bol olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bu süreç asla tesadüfi değildir.

Annan Planı’nın gündeme geldiği 2002 sonlarından başlayarak Kıbrıs Türk Halkı baştan aşağıya bir yenilenme, dünyaya entegre olma ve çözüm sürecinde başat rol oynayarak kalıcı barışa ulaşma hedefiyle tarihi adımlar atmıştır.

O günlerde başlayan süreç önce 2003 genel seçimlerinde hükümet değişimini, ardından 2004’te referandumu ve 24 Nisan’da güçlü bir “evet”i, 2005’te Cumhurbaşkanlığı’na çözümden yana bir liderin getirilmesini, 2006’da ise CTP-BG’nin 25 milletvekilliği ile hükümette “olmazsa olmaz” bir parti durumuna gelmesini getirmişti.

Yaklaşık 5 yıllık süreçte Kıbrıs Türk Halkı son derece önemli, tarihsel değere sahip ve ileriye dönük açılımlar sağlamış, yarınlara daha fazla güven duymaya başlamıştır.

Herşeyden önce Kıbrıs Türk Halkı Kıbrıs sorununda uluslararası kamuoyunda “uzlaşmaz taraf” olmaktan kurtulmuş, artık çözümü isteyen ve bu yönde aktif çaba sarfeden taraf olarak algılanmaya başlanmıştır. 2004’ten bu yana bütün Birleşmiş Milletler raporlarında Kıbrıs Türk Halkı’nın çözüm istenci damgasını vurması bunun en önemli göstergesidir.

Aynı şekilde Avrupa Birliği nezdinde de Kıbrıs Türk Halkı’nın algılanışı geçmişle kıyaslanamayacak kadar ileri bir noktaya ulaşmıştır. 2002’den itibaren partimize bağlı bazı belediyelerin girişimiyle önce 6 milyon Euro’luk bir katkı elde edilmiş, yerel yönetim organlarında ve Sosyalist Grup’ta temsiliyetimiz gündeme gelmiş, referandum sonrasında ise ilişkilerde ciddi bir sıçrama yaşanmıştır. Önce Yeşil Hat Tüzüğü, ardından da Mali Yardım ile Doğrudan Ticaret Tüzükleri kabul edilmiş, bunun sonucu olarak UBP’li dönemlerde Büyükeçisi’nin Kuzey Kıbrıs’a geçişi bile yasaklanırken Avrupa Birliği Kuzey Kıbrıs’ta temsilcilik açmıştır. Avrupa Birliği’nden Kıbrıslı Türklere ayrılan finansmanla bazı alanlarda alt ve üstyapı ile eğitim çalışmaları sürdürülmektedir. Ancak bunun ötesinde ve en önemlisi Avrupa Birliği ile 12 başlıkta uyumla ilgili çalışma başlatılmıştır. Bu konuda büyük bir ivme ile hareket edilmektedir.

CTP-BG halkımızın vizyonuna uygun olarak Kıbrıs Türk Halkı’nı Avrupa Birliği’ne entegre etmeye kararlıdır.

Diğer bir deyişle Kıbrıs Türk Halkı’nın Avrupa Birliği’ne gidişinin teminatı CTP-BG’dir.

Bütün bu süreçlerde hep Türkiye ile ortak çıkarların zenginliğinde buluşarak ortak akıl, ortak çıkar birlikteliği temelinde birlikte ilerledik.

Bugün Türkiye’nin AB üyelik süreci ilerliyorsa, BM Güvenlik Konseyi’nin üyesi olmuşsa, bu tıpkı Kıbrıs Türk halkının AKPA, AP, İKÖ’de temsil edilme hakkına ulaşması gibi, hep ortak çıkarlara bağlı olarak Kıbrıs sorununda geliştirdiğimiz müşterek politikların sonuçlarıdır.

Değerli basın mensubu arkadaşlarım,

Bildiğiniz gibi Kıbrıs sorununa çözüm müzakereleri ancak Güney Kıbrıs’taki seçim sonrası meydana gelen değişimden sonra başlatılabilmiştir. Bir başka deyişle 2003’te Kuzey’deki statüko yıkılsa da, Güney’deki çözümsüzlük güçlerinin ağır basması yüzünden yaklaşık 4 yıl boşa harcanmıştır. Burada altını çizmek isterim ki, Güney’deki liderlik düzeyindeki bu değişimin gerçekleşmesinde başta partimiz olmak üzere, hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın, halkımızdan destek bulan çözüm ve açılım siyasetinin kararlılıkla ve sabırla sürdürülmesinin çok önemli bir payı olmuştur.

Güney’deki bu değişimin siyasi liderlikte gerçekleşmesine karşın, bunun 1963’ten itibaren süren statükoyu koruma siyasi mentalitesinin ne kadar değişime uğrayacağını bize zaman gösterecektir.

Nihayet Güney’deki değişimle beraber 2008 yılı içinde bütünlüklü çözüme dönük müzakere süreci başlayabilmiştir. Bu gelişmeyi okuyamayan, dahası çözüm sürecini zaafiyete uğratmayı hedefleyen kesimler ve özellikle hükümet dışı kalmayı hazmedemeyen UBP ile DP “2008’de erken seçim” argümanını gündeme getirmişti.

CTP-BG 2008’in “müzakerelere başlama yılı” olacağı tespitiyle halkımızın böyle bir maceraya sürüklenmesini reddetmişti. Ancak Anayasa değişikliğiyle beraber 2009 Haziran ayında bir erken seçime gidilebileceğini açıklamıştı. Üstelik eğer değişikliklerde samimi iseler bunu bir-iki aylık bir süre için de ele alabileceğimizi de söylemiştik.

Anayasa değişikliği demokratikleşme açısından son derece önemlidir ve CTP-BG ile hükümet ortağı ÖRP’nin meclisteki sandalye sayısı buna yetmemektedir. UBP ile DP’nin böyle bir gailesi olmadığından ve siyaseti sadece “iktidarda olmak ve devlet olanaklarını kullanmak” olarak gördüklerinden bu sürece samimi olarak yaklaşmadılar. Üstelik Anayasa değişikliği olgusunun ve diğer değişikliklerin demokratik kurmsallaşma ve çağdaşlaşma için temel ihtiyaç olduğunu bile bile bu değişimin bu esasta yapılması yerine, bunu bir pazarlığın aracı haline döndürmeye çalışmışlardı.

Dün bu yaklaşımızı benimsemeyenlere bugün 19 Nisan’da erken seçim kararımızı açıklamak isterim. Bu süreçte biz CTP olarak Anayasa değişiklikleri önerilerimizi sunmuştuk. UBP ve diğerleri de sunmuştu. İşte şimdi erken seçimde bu önerilerimizi biz CTP-BG olarak halkımıza anlatacağız ve 19 Nisan seçimlerinden sonra halkımızdan alacağımız destekle meclisin en büyük partisi olarak bu değişiklikleri gerçekleştireceğiz. Meclisi haksız şekilde boykot ederek siyasi krize oynayanların, bu krizden çıkış yolu olarak Anayasa değişikliklerini bir pazarlık aracı haline sokmalarına karşın, bu ayıptan kurtulmak için onlara şimdiden çağrı yapıyorum: Meclise partileri adına sundukları Anayasa değişiklik önerilerini bu seçimde savunsunlar ve seçim sonrası halkımızdan alacağımız destekle, bu değişiklikleri birlikte gerçekleştirelim. Önümüzdeki seçim döneminde de bunu halkın oyuna, yani referanduma sunalım. Eğer ülkemizi ve halkımızı AB süreçlerine içtenlikle hazırlamak görevse, söylemden çıkarıp eyleme dönüştürme kararlılığı bunu gerektirir.

Bu görüşme sürecinin içinde günümüzde bir kesim, “1960’taki haklarımıza dönelim”, diğer bir kesim ise “konfederasyon” söylemleri yapmaktadır. Bunların toplamı ısrarla, ortak devlet ve bunun çatısı altında iki kurucu devletin eşit statüde yer alacağı, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik temelindeki federal çözüm siyasetine karşı çıkmaktadır. Bu yüzden savrulmalara gitmemiz için baskı oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Şimdi tüm dünyaya bu karmaşayı gösterererek hareketsizliği getirmeye çalışan güneyin ve kuzeyin satükocularına karşın 19 Nisan’daki seçimle halkımızın iradesinin sürdürülen görüşme sürecine dönük destek doğrultusunda olduğunu gösterip bu karmaşaya son vermek ve 2009’un ikinci yarısında süreci halkın desteği ile hızlandırmak ve sonuca gitmek gerekmektedir.

İşte bu desteği dünyaya ilan etmenin en iyi momenti 2009’un Nisan ayıdır. Çünkü önümüzdeki dönemlerde müzakereler çok daha yoğun, çok daha kritik bir duruma gelecektir.

2010 yılı Şubat ayına daha bir yıl gibi bir süre varken ve karşımızdaki muhalefet partileri de muhalefet etmeyi henüz öğrenememişken, bu bir yıllık süreyi pekala hükümette sürdürebilirdik. İki yıldan fazla süren meclis boykotuyla bile erken seçim baskısı yaratamayan bu hedefsiz ve programsız muhalefetle bu işi istediğimiz kadar uzatabilirdik.

Ama CTP-BG partisel değil, ülkesel ve toplumsal çıkarları ön planda tutarak kararlar alan bir partidir ve 19 Nisan’da seçim kararı almamızın en önemli motivasyon kaynağı budur.

Kıbrıs sorununda başlayan sürecin en verimli biçimde değerlendirilebilmesi, kesintiye uğramaması ve nihayetinde kalıcı çözüme ulaşılabilmesi için CTP-BG her zaman olduğu gibi en kritik kararları almaya devam edecektir.

Değerli basın mensupları,

1970 yılında bir avuç aydın ve yurtsever insan tarafından kurulan partimiz, 38 yaşına kendi gücüyle ve halkının desteğiyle gelmiştir. Partimiz 1973’te Cumhurbaşkanlığı Muavinliği’ne aday gösterirken de, 2005’te yüzde 45’e ulaştığı genel seçimde de hep halkına güven duymuştur.

Bu güvenin bir sonucu olarak 5 yıllık hükümet döneminde Kıbrıslı Türkler her bakımdan 2003 öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar ileriye gitmiştir.

Asgari ücretten turist sayısına, hizmet götürülen köylerimizden kamu çalışanlarının maaşlarına, sendikal özgürlükten elektrik üretim ve dağıtım yatırımlarına, yeni yapılan yollardan yerel yönetim reformuna, kalp ameliyatlarından, tarih kitaplarının değişimine, üretimdeki gelişmelerden sabit sermaye yatırmlarındaki artışa ve GSMH’da katedilen büyük gelişmeye, YAGA’dan Mağusa’nın 40 yıl sonra kazandığı yepyeni hastaneye, yurtdışına yapılan seyahatlerden banka mevduatlarının artışına, üniversitelerimizde okuyan öğrenci sayısının 28 binden 48 bine çıkmasına, basın özgürlüğünden kamu ihalelerindeki şeffaflığa, Güney’le Kuzey arasında -Lokmacı dahil- yeni geçiş kapılarının açılmasından internet kullanımına, yabancı ülkelerle ilişkilerden kayıpların bulunmasına kadar bütün ekonomik, politik ve sosyal göstergeler Kıbrıslı Türklerin CTP-BG’li hükümetler döneminde büyük gelişme kazandığını göstermektedir.

1 Ocak 2004 ten sonra devraldığımız tüm ekonomik ve sosyal değerleri 5 yılda kimi alanda iki katına, kimi alanda üç katına, kimi alanda da da beş katına yükselttik.

1998 seçimlerinde UBP halkımıza kişi başına düşen milli geliri 10 bin dolara çıkarmayı vaad etmişti. 2003’ün sonunda CTP-BG’ye iktidarı devrederken kişi başına düşen milli gelir 5 bin dolardı.

Biz Aralık 2003 seçimlerinde halkımıza kişi başına düşen milli geliri iki katına ulaştıracağımız sözünü vermiştik. Bu gün kişi başına düşen milli gelir 15 bin dolara ulaşmıştır.

Fark ortadadır.

Gelin görün ki Kıbrıs Türk Halkı bu açılımları ve kazanımları yaşarken, CTP-BG dışındaki partiler hala gündelik kuru sıkı eleştirilerle uğraşmakta, ortaya herhangi bir vizyon koyamamaktadırlar.

Bazısı “seçildikten sonra uzman çağırıp program yapacağını” söylemekte, bazısı da “seçildikten sonra kendi aklında olanı, ama halka açıklayamayacağı tezleri olduğunu” söylemektedir.

Kıbrıs Türk Halkı düşünce ve vizyon zenginliğini hak etmektedir. Bu partilerin çıkardığı kuru gürültü ile daha fazla gelişme olanaklı değildir. Çünkü bu düşünce ve fikir üretimine büyük bir engel oluşturmaktadır..

Bu yüzden “işte sandık” diyoruz.

Herkes bilgisini, birikimini, öngörüsünü, vizyonunu ortaya koysun…

AB süreçlerine nasıl hazırlanacağız?

Çözüm sürecinde ekonomimizi nasıl geliştireceğiz?

Devlet yapımızı nasıl ilerleteceğiz?

Bütçemizi kendi gelirlerimizle nasıl geliştireceğiz?

Gençlerimize daha fazla istihdam imkanı nasıl yaratacağız?

İnsanımızın sosyal adalet ve demokratik hukuk devleti ilkeleri içinde yaşayacağı, hayatın her alanında AB standartlarının olduğu, ama üretimde de verimlilik ile üretkenliğin yerleşeceği bir yapıyı nasıl geliştireceğiz?

Halkımız bütün partileri dinlesin, ona göre kararını versin istiyoruz.

CTP BG olarak kendimizi kanıtladık.

2003’e kadar UBP anlayışının yaptığını yapmadık.

Ne referandumda, ne 2005 erken genel seçimlerinde, ne Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ne de 2006 genel yerel ve milletvekilliği ara seçimlerinde;

ne “T “ izni, ne benzin istasyonu, ne T cetveli, ne paket, ne peşin maaş deyip çift maaş, ne erken emeklilik, ne de kapıların altından binlerce istihdam kağıdı gibi toplumun yarınını çalacak avantalar dağıttık.

Ne de insanların şakağına ekmeği tabanca yapıp inançlarından vazgeçmelerini, partilerinden istifalarını dayattık.

BRT’den, her yerden özgür tartışmalarla siyasi çalışmaları yaptık.

Destek için yalnızca görüşlerimizi ve yüreğimizi halkımıza açtık.

Bu seçim döneminde de bu güzelliği sürdüreceğiz.

Çünkü biz merkezinde insan olan, merkezinde yurdumuza, halkımıza sevgi olan, barış-demokrasi-insan hakları temeli olan, emeğe, üretkenliğe, girişimciliğe saygısı olan ve bizden farklı olana hoşgörü ve ortak toplumsal paydaları arama çabası olan Sosyalist Enternasyol’e bizi taşıyan düşüncemize güveniyoruz.

CTP-BG olarak sosyal, politik ve ekonomik vizyonumuza, insan kaynaklarımıza ve halkımıza güveniyoruz.

Düşüncemiz hep açıklığa, yeniye, yüreğimiz insan ve yurt sevgisine, barışa ve demokrasiye dönük cesarete ve sevgiye açıktır.

Çünkü Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda gelişmesi için bunların OLMAZSA OLMAZ olduğunu biliyoruz.

Değerli basın-yayın mensupları,

Nisan Kıbrıs’ta geçiş kapılarının açıldığı aydır.

Nisan referandumda yüzde 65 dediğimiz aydır.

Nisan Cumhurbaşkanlığı’nın çözüm siyasetiyle devralındığı aydır.

Nisan çocuklarımızn bayram ayıdır.

Nisan baharın iyice kendini hissettirdiği, ülkemizin yeşillendiği aydır.

Bu yüzden…

Nisan olmazsa olmaz!..

Yeşil olmazsa olmaz!..

Nisan’da Yeşil olmazsa olmaz!..

Hepinize teşekkür ederim.