CTP Genel Başkanı ve 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, çözümden daha fazla umutlu olduğunu ancak olası çözümün mutlaka güvence altına alınması gerektiğini söyledi. Talat, “Çözümü güvenceye altına almazsak, alamazsak, fanatikler bu çözümü sabote edebilirler. Geçmişte gördük yaşadık. Kimse olamaz demesin, olur. Bu yüzden çok dikkatli ve özenli olmak durumundayız” dedi.
Mehmet Ali Talat, çok büyük dönüşüm anlamına gelecek, çözümün yaratacağı dinamizme işaret ederek, çözümün finansmanının çözümün kendisi olacağını belirtti.
İhtiyaç olması halinde kalıcı derogasyonlardan kaçınmamak gerektiğini ancak şu an bu yönde bir saptama olmadığını kaydeden Talat, AB’nin kalıcı derogasyonlardan korktuğunu ancak kalıcı derogasyonlardan korkmamak gerektiğini çünkü Avrupa’da çok sayıda kalıcı derogasyon örneği bulunduğunu söyledi.
2. Cumhurbaşkanı Talat, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği ile Güney Kıbrıs’ta faaliyet gösteren Sosyal Reform Derneği (OPEK) işbirliğinde düzenlenen “Birleşik Bir Kıbrıs Mümkündür” başlıklı konferansta konuşma yaptı. DİSİ Genel Başkanı Averof Neofitu’nun da konuştuğu konferans, Lefkoşa’nı güneyindeki AB Evi’nde gerçekleşti.
Konferans nedeniyle bölgede çok geniş güvenlik önlemi alındı. Binanın içinde ve çevresinde çok sayıda polisin görev yaptığı AB Evi’ne, her zamankinden farklı olarak x-ray kontrolünden geçilerek girildi.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan AB Temsilcisi Georgios Markopouliotis, etkinliğin bir birleşim noktası olduğuna işaret ederek, çözüm konusunda yanan umut ışığının devam ettiğini söyledi. Bir dönüm noktasında bulunulduğunu kaydeden Markopouliotis, AB Komisyonu’nun da süreci ve adanın birleşmesini desteklediğini belirtti.
TALAT: “ÇÖZÜM ARTIK BİR ŞART OLARAK ORTAYA ÇIKTI”
2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da konuşmasında, Kıbrıs sorununun çözümünün artık bir şart olarak ortaya çıktığını ve bu konuda farklı düşünenin kalmadığını söyledi. Talat, “Artık herkes Kıbrıs sorununun çözüm zamanının geldiğine inanıyor. Geçmişte bu yoktu. Çözümü savunanlar kadar, karşı çıkanlar da vardı” dedi. Talat, Kıbrıs Türk tarafının ciddi değişiklikler yaşadığını, zorlu ekonomik koşullar nedeniyle AB’nin düzenli ekonomik üst düzey yapısını özler hale geldiğini söyledi. Mehmet Ali Talat, şöyle devam etti:
“2002 öncesinde bir çözüm planı olsaydı belki de Kıbrıs Türk tarafından olumlu sonuç çıkmazdı. Süreçler Kıbrıs Türkü’nü farklı düşünmeye ve Kıbrıs sorunu karşısında değişmesine yol açtı. Bugün bu durum devam ediyor mu? Bence çözümle ilgili tavır yine olumludur. Çözüm planı olmadığı içi konu toplumun gündeminde değil. Ancak metin ortaya çıktıktan sonra her iki taraf da metni tartışmaya başlayacak. Halk, bütünlüklü çözüm planı ortada olmadığı için tartışmıyor. Bu nedenle referandumda ne olacağını şimdi söylemek mümkün değil.”
“ÇÖZÜM ÇOK BÜYÜK DÖNÜŞÜM DEMEK”
Talat, çözümün çok büyük dönüşüm anlamına geldiğini belirterek, “Ekonomi ciddi bir ivme kazanacak. Yatırım artacak. Ciddi ekonomik gelişmeler yaşanacak… Siyasi gelişmeler de ekonomiye katkı sağlayacak. Çözüm olduğu zaman tarafların diğer tarafta bıraktığı malları ekonomik değer kazanacak. Yeniden yapılaşmaya bağlı ekonomik faaliyetler gelişecek. Kıbrıs çekim merkezi olacak” dedi.
Üniversitelerin Kıbrıs’ın kuzeyinde çok önemli bir ekonomik faaliyet olduğuna işaret eden Talat, bu yıl 70-80 bin olan öğrenci sayısının gelecek yıl 100 bin olmasının beklendiğini ve adanın birleşmesiyle sektörün çok daha büyük bir dinamizm kazanacağını söyledi.
Talat, pazarın büyüyeceğini, adanın birleşmesiyle en yakın komşularla ilişkilerin en üst seviyeye çıkacağını ve ilişkilerin dostane ilişkiye dönüşmesinin ekonomik fayda sağlayacağını belirtti. Talat, “Kıbrıs’ın birleşmesiyle teker teker yaptığımız hatalar azalacak” dedi. Mehmet Ali Talat, ada birleşmiş olsaydı Güney Kıbrıs aynı ekonomik krizi yaşamayacaktı yorumunda bulundu.
Bölgenin bir yangın yeri olmaya ve Ortadoğu’daki acımasız savaşın da devam ettiğini kaydeden Talat, adada sağlanacak çözümün, bölgeye denge ve barış getireceği gibi, çatışma halindeki diğer ülkelere de örnek olabileceğini söyledi.
“ÇÖZÜMDEN DAHA FAZLA UMUTLUYUM”
Mehmet Ali Talat, geçmişten farklı olarak tarafların müzakere ederek devam eden süreçten bu defa daha fazla umutlu olduğunu söyledi. Talat, “Çözümden daha fazla umutluyum.. Çözüme daha büyük bir umutla bakıyorum” ifadesini kullandı.
Annan Planı’na en büyük muhalefetin “empoze plan” argümanı üzerinde yapıldığını ve gerçeklik payı bulunan bu argümanın Rum tarafında etkili olduğunu kaydeden Talat, “Bu defa durum böyle değil. İki taraf da müzakere ediyor. Bunu ben ve Hristofyas başlattık. 2008’den önce taraflar hiçbir zaman müzakere etmedi. Oturup, görüşlerini yakınlaştırmak için çabalamadı” dedi.
TALAT-HRİSTOFYAS DÖNEMİ
Artık müzakereleri liderlerin yaptığını ve yakınlaşmaların kayıt altına alındığını kaydeden Talat, geçmişte tarafların sadece görüşlerini ve pozisyonlarını masaya koyduğunu, müzakere etmediğini söyledi.
Talat, şöyle devam etti:
“Biz öyle yapmadık. Görüşelim, yakınlaşabildiğimiz konuları görelim. Ve aykırı olduğumuz konuları yakınlaştırdık. Hristofyas ile ciddi yakınlaşmalar sağladık. 6 başlığın üçünde çok ciddi yakınlaşmalar elde ettik. Mülkiyette tıkandık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kullanıcıların haklarına ilişkin kararı henüz alınmadığı için Hristofyas elini açmamıştı. Toprak ve garantiler zor olmakla mülkiyet ve yönetim gibi karmaşık değildi.”
“ÇÖZÜMÜN FİNANSMANI ÇÖZÜMÜN KENDİSİ OLACAK”
Talat, gazetecilerin çözümün finansmanına ilişkin sorusuna yanıtında, “Çözümün kendi içinde yaratacağı dinamizmle, dünyanın ve çözümü çok isteyen AB’nin desteğiyle, çözümün finansmanı çözümün kendisi olacak” dedi.
“Çözümsüzlükten çözüme geçtiğimiz zaman, ekonomi büyüyecek. Ekonomide büyük bir heyecan olacak” ifadesini kullanan Talat, finansman konusunun geçmişte de tartışıldığını, hatta Brüksel’de bir de Bağışçılar Konferansı yapılarak, acil yapılması gereken işlerin finansmanının konuşulduğunu belirtti.
Talat, bir başka soruya yanıtında, “Çözümle birlikte fiili sınırlar kalkacağından iş adamları her iki tarafta da iş yapacak. Önemli olan psikolojik sınırları ve kafalardaki engelleri aşabilmek” dedi.
“TÜRKİYE’NİN SÜRECE DESTEĞİ DEVAM EDİYOR”
Türkiye’nin sürece desteğine ilişkin soruya “Çok destek oluyor” yanıtını veren Talat, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu dönemindeki isteksizliğin süreci olumsuz etkilemiş olabileceğini ancak çözüm istencinin bulunduğu dönemlerde Türkiye’nin çözüm desteğinde değişim olmadığını belirtti.
Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk tarafının AB Müktesebatı’na uyumunun sorulması üzerine, Kıbrıs Türkü’nün AB yaşamına uyumda bir zorluk yaşayacağına inanmadığını söyledi. “Sorun yarın çözülse, Kıbrıs Türk tarafı epeyce geri olacak. Rum tarafı hem dünyalı, hem de AB üyesi. Kıbrıs Türk tarafı ise izoledir. Dünyalı değil. Dolayısıyla ciddi bir uyum süreci yaşayacağız” ifadesini kullanan Talat, yasaların artık AB ile uyumlu çıkarıldığını ancak daha yapılacak çok iş olduğunu belirtti.
Bir başka soruya yanıtında, yolsuzlukla mücadelenin ancak adanın birleşmesiyle mümkün olacağını söyleyen Talat, çözümle birlikte kriminal sorunların üzerine gidilebileceğini kaydetti.
“ÇÖZÜMÜN GÜVENCEYE ALINMASI ŞART”
Mehmet Ali Talat, güvenlikle ilgili bir soruya yanıtında, “Çözümün güvence altına alınması lazım, bu şart” dedi. Talat, “Çözümü güvenceye altına almazsak, alamazsak, fanatikler bu çözümü sabote edebilirler. Geçmişte gördük yaşadık. Kimse olamaz demesin, olur. Bu yüzden çok dikkatli ve özenli olmak durumundayız” ifadesini kullandı.
İhtiyaç olması halinde kalıcı derogasyonlardan kaçınmamak gerektiğini ancak şu an bu yönde bir saptama olmadığını kaydeden Talat, “Görüşmeler bitsin, anlaşma metni ortaya çıksın. Avrupa mahkemelerinde geri gönderilip, anlaşma çökertebilecek hususlar var mı bakmak lazım” dedi.
Talat, şöyle devam etti:
“Kalıcı derogasyonlar hiçbirimizin istediği şey değil ama benim için önemli olan, çözümün güvence altına alınmasıdır. Yani eğer Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafının anlaşıp, imza attığı anlaşmada Avrupa mahkemelerince reddedilebilecek bir husus içeriyorsa, bunu kalıcı bir derogasyon haline getirmek lazım”
Talat, AB’nin kalıcı derogasyonlardan korktuğunu ancak kalıcı derogasyonlardan korkmamak gerektiğini belirterek, Avurpa’da çok sayıda kalıcı derogasyon örneği bulunduğunu belirtti.
NEOFITU: “KİMSE ARTIK ACI ÇEKMEMELİ, KURBAN EDİLMEMELİ”
DİSİ Genel Başkanı Averof Neofitu da konuşmasında, tam zamanında yapılan tartışmanın önemine vurgu yaparak, umut verici olduğu kadar, zor bir süreçten geçildiğini çünkü amacın kalıcı bir çözüm olduğunu söyledi.
Müzakerelerin 40 yıldır devam ettiğini kaydeden Neofitu, sürecin iki toplumlu ve iki bölgeli bir çözüme götüreceğini belirtti. Birleşik bir Kıbrıs’ın mümkün olduğunu kaydeden Neofitu, Birleşik Kıbrıs’ın yakın olduğu kanısının güçlü olduğunu çünkü çoğu kişinin şu anki durumun kabul edilir olmadığı düşüncesinde olduğunu vurguladı. Neofitu, “Gerçek bir çözüm olmadan tam anlamıyla AB’a girmiş olmayacağız… AB’de bir bütün olarak yer almamız lazım” dedi.
Neofitu, şu anki Kıbrıs’ın sürdürülebilir olmadığını ve zamanın da artık bir lüks olduğunu kaydederek, “Herkes artık yaşlandı. Kimse artık acı çekmemeli, kurban edilmemeli, zamanın kurbanı olmamalıyız. Gelecek nesillere de bunu borçluyuz” ifadesini kullandı.
Her iki toplumun da çözüm konusunda çok önemli noktaya geldiğini söyleyen Neofitu, ada çevresindeki hidrokarbon kaynakları ve çevre koşullarına işaret ederek, çözüm sürecinde bulunan sinerjilerin faydası olacağını belirtti. Neofitu, Türkiye’nin devam eden AB sürecinin ise ancak çözümle ilerleyebileceğini kaydetti.
Doğu Akdeniz’deki kötü koşullar ve savaş durumunun hiç istenmeyen bir noktaya sürüklendiğini ve tehlikenin her geçen gün arttığını söyleyen Neofitu, daha istikrarlı bir düzene sahip olmak gerektiğini belirtti. Neofitu, “Stabilize için Kıbrıs çok önemli bir noktadadır. Çözümle Avrupa ve Ortadoğu arasında bir köprü olacağız” dedi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin refahının çok kırılgan olduğunu ve geçerli bir çözüme sahip olunmazsa, ilerideki imkanların daha da daralabileceğine inandığını kaydeden Neofitu, kalıcı bir çözüm için iyi bir fırsatla karşı karşıya olunduğunu ve DİSİ’nin kalıcı çözüm sürecine bağlı olduğunu söyledi. Devam eden müzakereleri ve liderleri desteklediklerini kaydeden Neofitu, şöyle devam etti:
“İnanıyoruz ki en olgun şekilde, birleşik Kıbrıs sağlanacak ve Kıbrıs’ın tamamı AB üyesi olacak. Yabancıların garantisi olmadan olacak.Güvenlik önemli. Sadece Kıbrıs’ın değil, bölgenin de güvenliğinin sağlanması gerekir.. Barış sürecinde bir takım olup, hayatımızın oyununu kazanmak ve AB geleceğimize sahip çıkmamız lazım.. Okullardan Türkçe, İngilizce ve Yunanca konuşan mezunlar vermesini istiyoruz.. Birlikte yaşamak ve iş yapmak istiyoruz..”
Neofitu, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, çözümün finansmanı konusunda çok yüksek beklenti içinde olmamak gerektiğini söyledi. Çözümsüzlükte güvenliğe ayrılan payın büyüklüğüne işaret eden Neofitu, sadece Kıbrıs’ı değil, tüm Avrupa’yı ilgilendiren çözümle birçok sorunun üstesinden gelinebileceğini belirtti. Neofitu, “Bizim bir çözüme ihtiyacımız var. Kısa bir sürede bölünmüşlüğe son verip, Avrupa’da olduğu gibi sınırları ortadan kaldırmamız lazım” dedi. (TAK)