“ÇÖZÜM GÜÇLERİ DOĞRU MESAJ VERMELİ”
CTP Merkez Yönetim Kurulu’ndan Açıklama
Kıbrıs sorunu adamızın en önemli ve öncelikli çözüm bekleyen sorunu olmaya devam ederken, bölgede ve dünyada istikrar ortamını olumsuz etkilemeyi sürdürüyor. Öte yandan çözümsüzlüğün en ağır bedelini de Kıbrıslı Türkler ödemeye devam ediyor.
Kıbrıs’ta çözümsüzlük koşullarının sona ermesi, ancak ve ancak BM şemsiyesi altında yapılacak toplumlar arası görüşmelerle mümkündür. Bunun dışında çözüm platformları aramak, çözümsüzlüğü kalıcı kılmaya çalışmakla eş anlamlıdır.
BM şemsiyesi altında yapılacak müzakerelerde hedef doruk antlaşmaları ile BM Genel Sekreterleri tarafından sunulan çözüm planlarında öngörülen iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federal bir çözüme ulaşmaktır.
Kıbrıs Türk halkının 2004’te gerçekleştirilen referandumda ortaya koyduğu irade bu doğrultudadır.
CTP-BG o iradeye bağlıdır ve uluslararası camianın da öngördüğü federal çözümde ısrarlıdır. Referandumdan bu yana geçen yaklaşık 4 yılda gerek CTP-BG ağırlıklı hükümetimiz, gerekse Cumhurbaşkanımız federal çözüm siyasetinden en küçük bir sapma göstermemiştir.
Bu vurguyu yeniden yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Çünkü son günlerde bazı çevrelerin verdiği mesajlar gerek Kıbrıs’taki iki toplum, gerekse uluslararası camia tarafından yanlış algılamalara yol açabilecek içeriğe sahiptir.
Örneğin bazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin imzasını taşıyan ve Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben yazılan bir mektupta, Kıbrıs’ta çözüm bulunmamasından Kıbrıs Türk tarafını ve Türkiye’yi sorumlu gösterme gayreti içine girildiği görülmektedir.
Bu yaklaşım, çözüm yönünde tavır koyan ve her fırsatta “elinin havada olduğunu” söyleyen Türk tarafına haksızlıktır. Son 4 yılda çözümsüzlüğün önünde duran asıl engelin Sayın Papadopuolos’un temsil ettiği uzlaşmaz siyaset olduğu ortadayken, 6 ayda bir yayımlanan BM Barış Gücü raporlarının içinden cımbızla seçilen bazı ifadeleri abartarak ve deforme ederek böyle bir sonuca görüntü yaratılmaya çalışılması gerçekten üzücü ve düşündürücüdür.
İşin daha da garip yanı, BM çözüm planına yüzde 65 evet diyen Kıbrıs Türk halkının ve Cumhurbaşkanı ile hükümetin izlediği siyaseti eleştirenler, aynı mektupta Kıbrıs Rum liderliğinin uzlaşmaz tutumunun “anlayışla karşılanması” gerektiğini de söylemektedir.
Bu haksızlığın dik alasıdır!..
O mektubun altında adı yazılan siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin üyeleri bu çifte standartla hem fikir midir?
Mektupta, “Avrupa güvenlik şemsiyesi altında daha rahat hisseden Kıbrıslı Rumların çözüm yönünde yeniden motive edilmemeleri halinde, Kıbrıs’ta erken bir çözüme ihtiyaçları kalmamıştır” tespiti yapılmasına rağmen, çözümsüzlükten Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye’nin sorumlu gösterilmesi ciddi bir çelişkidir.
Bu argüman, yıllarca çözümsüzlüğe oynayan ve referandumun zamanında yapılarak AB’ye birlikte girişin önünü tıkayan Sayın Rauf Denktaş ile geçmiş sağ iktidarları da aklamaktadır.
Yine aynı mektupta Kıbrıs Rum halkının çözüm yönünde motive edilmesi için “Kıbrıslı Türkler’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan haklarının geri talep edilmesi” önerilmektedir.
Defalarca izah edilmesine rağmen, bu konunun ısrarla gündeme getirilmesi son derece ilginç, ama aynı zamanda tehlikelidir.
Herşeyden önce Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan bireysel hakları başka, toplumsal hakları başkadır. Bireysel hakların bir kısmını kullanan çok sayıda Kıbrıslı Türk vardır ve bu konuda herhangi bir itiraz sözkonusu değildir. Ancak Kıbrıslı Türklerin şu anda Kıbrıs Cumhyuriyeti’nden kaynaklanan herhangi bir toplumsal hakkı yürülükte değildir. Dahası, böyle bir talebe Kıbrıs Rum siyasi liderliği de, Rum siyasi partilerininin tümü de karşıdır.
Buna kaşın Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklardan söz etmek, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının “üniter devlet” çatısı altında bir çözüm istediği mesajı olarak algılanmaktadır.
Bu son derece tehlikeli ve maceracı bir siyaset anlayışıdır ve sonucu itibarıyla bağımsızlık talep etmekle aynı amaca hizmet etmektedir.
O sonuç ise çözümsüzlüğün devamı, pekişmesi ve kalıcılaşmasıdır!..
Kıbrıs Türk halkının “Kıbrıs Cumhuriyeti” çatısı altında birleşme gibi bir vizyonu yoktur. Kıbrıs Türk halkının vizyonu federal çözüm ve birleşik Kıbrıs’ın AB üyesi olmasıdır.
2004’ten itibaren Kıbrıslı Rumların bütün Kıbrıs adına AB’ye girmiş olmaları bu vizyonu asla ortadan kaldırmaz.
Nitekim hem hükümetimiz, hem de Cumhurbaşkanımız bütün kışkırtmalara rağmen doğru siyasetten sapmamıştır. Kıbrıslı Türklere dönük izolasyonların kaldırılması mücadelesi her geçen gün yeni meyveler vermiş, diğer olumlu gelişmelerin yanında Güney’deki çözümsüzlük lobisi de bu siyasetin sonucu olarak parçalanmış ve Kıbrıs Rum halkı tarafından sandıkta cezalandırılmıştır.
Şimdi Güney Kıbrıs’ta yeni bir siyasi liderlik vardır. CTP-BG bu yeni durumu Kıbrıs sorununun çözümü konusunda yeni bir umut ışığı olarak değerlendirmektedir.
Kıbrıs Türk tarafı BM şemsiyesi altında bütünlüklü çözümü amaçlayan bir müzakere sürecinin daha fazla zaman yitirilmeden başlatılmasını istemektedir. CTP-BG bu sürecin doğru zeminde başlaması ve sonuç alıcı olması için gerekli desteği verecektir.
Toplumun bütün kesimlerinin de sürece katkı koyması şarttır. Ancak verilecek mesajların nereye, nasıl ulaşacağının ve ne gibi sonuçlara yol açabileceğinin hesabını yapmak da gerekmektedir.
CTP-BG Kıbrıs’ta federal çözüm ve AB üyeliği hedefinden sapmadan, gerçekçi politikaları ve gerekli stratejileri izlemeye ve desteklemeye devam edecektir.
CTP MERKEZ YÜRÜTME KURULU