Bir barış gününe daha ulaştık, bir barış gününü daha anıyoruz. Hem ülkemizin hem dünyamızın, tabii en başta da bölgemizin, barışa ihtiyacı olduğu bir zamanı yaşıyoruz. Kısa bir süre önce büyük mülteci felaketlerinin de yaşandığı Akdeniz’de hiç de barışçı bir ortam yok. Hiç de barışı anmamızı gerektirmeyecek, barışı yaşamamız anlamına gelen bir ortam ne yazık ki yok.
Ortadoğu kaynıyor. Büyük savaşlar var ve insanlar ölüyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler ölüyorlar, büyük acı çekiyorlar. Savaş en korkunç halini Ortadoğu’da gösteriyor. Ortadoğu da bizim kapı komşumuz, dibimiz. Orada patlayacak bir uzun menzilli silahın rahatça menzili içinde olan bir ülkedeyiz.
Bu da yetmezmiş gibi Kıbrıs sorunu devam ediyor. Kıbrıs sorununda önemli bir aşamanın arifesindeyiz. Liderler arasında 3-4 toplantı daha yapılacak, sonra da hepimizin umduğu New York zirvesi yapılacak. New York zirvesine giderken burada önemli konuların kapatılacağı, önemli başlıkların sonuçlandırılacağı ve sadece 1-2 uluslararası konferans konusu olan başlığın kalacağı düşünülüyor. Eğer Eylül 2016’da bu başarılabilirse o zaman 2016 çözüm yılı olabilir. 2016’yı çözüm yılı haline getiremezsek zaten geç kalmış oluruz. Çünkü birçok defa ifade ettim, 2017 artık Güney Kıbrıs’taki seçimlerin başlangıç yılıdır. 2017’ye bırakılacak bir müzakere süreci rahat bir süreç olmaz. 2016’da müzakerelerin bitmesi, 2017’de referandum olmalıdır.
Bu sürece yaklaşırken ülke içinde de ilginç gelişmelerle karşı karşıyayız. Çözüm istemeyenler, kategorik olarak çözüme karşı olanlar çeşitli bahanelerle sıkıntı yaratmaya başladılar. En başta hükümet… Nasıl kurulduğu herkesin malumu olan hükümet… İcazetle, çıkar ve menfaat elde etme amacıyla aniden bağımsızların da desteğiyle kurulan bir azınlık hükümeti… Bu hükümetin hasbelkader başbakanı, hükümet kuruldu diye birden bire müzakere heyetinin değişmesini istiyor…
Bugüne kadar hiçbir zaman olmamış bir talepte bulunuyorlar. Diyorlar ki, “Hükümetin de müzakere heyetinde bir temsilcisi olsun.” Bugün müzakereler nasıl yürütülüyor? Cumhurbaşkanı, görüşmecisi ve onun yanında da konuyla ilgili olan uzman. Peki hükümet temsilcisi nerede olacak? Bunlardan birinin yerine mi geçecek? Bugüne kadar olmayan bir talebi ısrarla öne çıkararak ülke içinde kavga çıkarmak, hayır kampanyasının hazırlığı gibi algılanıyor. Bu konuda uyanık olmalıyız.
Kıbrıs Türk halkının barışa ve Kıbrıs sorununun çözüm sürecine sahip çıkması lazım. Dünyada nasıl ki kapitalizmin ve silah tüccarlarının savaş kışkırtıcılığı binlerce insana acı çektiriyorsa, ülkemizde de çözüm karşıtlarının bugüne kadar ortaya koyduğu çabalar çözümü engelliyor. Çözümün engellenmesi hepimizin bildiği gibi Kıbrıs Türkünü uluslararası hukukun dışında tutuyor, Kıbrıs Türkünü dünyadan izole edilmiş halde tutuyor ve insanımızın geleceğini karartıyor. Halkımız o nedenle mutsuzdur, sıkıntılıdır ve geleceğini karanlık görmektedir.
O nedenle bir an önce Kıbrıs sorununun çözülmesi, Kıbrıs’ta kalıcı barışın sağlanması ve Türkiye’nin komşularıyla olan sıkıntıların sona ermesi, Ortadoğu’da barışın gelişmesi, yerleşmesi ve insanların acı çekmekten kurtulması hepimizin en başta gelen dileğidir. Barış gününde tekrar bunları hatırladık ve herkese de hatırlatmalıyız.
Dünya barışına sahip çıkmalıyız, Kıbrıs’ta barışa sahip çıkmalıyız.
Mehmet Ali Talat
CTP Genel Başkanı