5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde yine yeşil maskeler takılarak göstermelik mesajlar veriliyor. Oysa biz, yapılan hamasetlerin aksine ülkemizin ekolojik dengesinin her gün biraz daha yok edildiğine tanıklık ediyoruz.
İmar planlarının yıllardır siyasi irade eksikliği bahanesiyle rafa kaldırıldığını,
Kamusal alanların “kalkınma” ve “yatırım” adı altında peşkeş çekildiğini,
Tarım arazilerinin, kıyıların, dağların sermaye için feda edildiğini görüyoruz.
Ve çok iyi biliyoruz ki bu kriz, sadece çevresel değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve cinsiyet temelli bir adalet krizidir.
Kadınlar, bu krizin hem tanığı hem de taşıyıcısıdır. İklim krizinin sonuçlarını en yakıcı biçimde yaşayanlar yine kadınlardır: Suya erişemeyen, gıda güvenliği tehdit altında olan, geçim kaynakları daraltılan, emeği görünmeyen, yaşam alanı gasp edilen kadınlar…
Bu yüzdendir ki, ekoloji mücadelesini feminist bir mücadele olarak görüyoruz. Fransız ekofeminist Françoise d’Eaubonne’un altını çizdiği gibi: “Kadınlar ve doğa üzerindeki tahakküm, aynı ataerkil, sömürücü sistemin sonucudur.” Ve yine Vandana Shiva’nın dediği gibi: “Doğa, kadınlar gibi sadece üretir; karşılık beklemez. Ama erkek egemen sistem bu üretkenliği sistematik biçimde sömürür.” Çünkü, Maria Mies’in işaret ettiği gibi: “Kadınların yeniden üretici emeği ve doğanın sürekliliği, kapitalist ataerkil sistemin ‘görünmez’ sömürüsüne dayanır.”
Yaşadığımız coğrafyada da durum pek de farklı değildir. Bugün devlet güvencesi altında sermayeye açılan sahiller, ruhsatsız projelerle talan edilen ormanlar, ranta göre şekillenen kentleşme, sadece ekosistemleri değil, yaşamın kendisini tehdit etmektedir. Ve bu tehdit, kadınların hayatını doğrudan dönüştürmektedir. Kadınların doğayla kurduğu ilişki, sadece duygusal değil; politik, üretken ve dönüştürücüdür. Kadın mücadelesi doğa mücadelesidir.
Bu sebeple CTP Kadın Örgütü olarak taleplerimiz çok nettir;
Daha fazla çevre tahribatını önlemek ve planlı gelişim için Ülke genelindeki İmar Planları derhal hayata geçirilmelidir.
Kamusal araziler halkındır, sermayenin değil.
Çevre politikaları, kadınların ve yerel halkın katılımı ile yeniden şekillenmelidir.
İklim kriziyle mücadele, ancak cinsiyet adaletini ve sınıfsal eşitsizliği dikkate alan politikalarla mümkündür.
Ekolojik yıkıma karşı kadınların bilgisi, emeği ve direnci görünür kılınmalıdır.
Bu düzeni değiştirme iradesini taşıyan kadınlar olarak doğayı yıkmaya değil, koruyup gelecek nesillere taşıyoruz.
Doğayı ve Yaşamı örgütlü kadınlar savunur!
CTP KADIN ÖRGÜTÜ (a)
Çevre ve Ekoloji Sekreteri
Münevver Ebedi