Cumhuriyetçi Türk Partisi Kadın Örgütü, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısı ile dün akşam Gönyeli Belediyesi’nin konferans salonunda, “Üreten Kadınlar” isimli panel düzenledi. Kıbrıs’ta üretim yaparak geçimini sağlayan kadın girişimcilerin konuşma yaptığı panelde, üretmenin bir yaşam şekli olduğu, zorluklarına rağmen çabaladıktan sonra başarıya ulaşmanın mümkün olduğu belirtildi. Kadınların emek sömürüsüne maruz kaldığı bu düzende üretim çarklarını kadınların çevireceği vurgulandı.
Çok sayıda kadının katılım gösterdiği panele, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Genel Sekreter Erdoğan Sorakın, Kadın Örgütü Genel Başkanı Çelen Özkaynak, MYK üyeleri ve Kadın Örgütü yöneticileri de katıldı. Panelde, The Cyprea Blogger’in kurucuları Ayşe Hacıarif ve Emine Uluçay, Penevet Cafe İşletmecisi Afet Değirmencioğlu, Mint Muse Çanta İşletmecisi Cemaliye Kasap, Ada Motif El Sanatları İşletmecisi Feride Demir ve Karacaoğlu Baf Sakızları İşletmecisi Sevgi Karacaoğlu konuşma yaptı.
ERHÜRMAN: ÜRETKENLİĞİ VE YARATICILIĞI DESTEKLEYECEĞİZ
Panelde katılımcılara seslenen CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kadın Örgütü’nün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bu paneli organize etmesinin çok yerinde ve anlamlı olduğunu söyledi. Parti heyeti olarak Güzelyurt bölgesine gerçekleştirdikleri ziyarette Penevet Cafe’ye konuk olma fırsatı bulduklarını anımsatan Erhürman, kafe işletmecisi Ayşe Değirmencioğlu’nun kendisine yusufçuk macunu ikram ettiğini ve o gün bu panelin hayalini birlikte kurduklarını söyledi. Kadınların karşılaştıkları türlü engele karşın inançla ve kararlılıkla üretmeye devam etmelerinin son derece heyecan verici olduğunu kaydeden Erhürman, dün çok acı bir haber aldıklarını, üretken ve yaratıcı kadınların sembollerinden biri olan Kamran Aziz’i kaybettiklerini anımsattı. Aziz’in Kıbrıs’ta yaratıcılığın, üretkenliğin bir sembolü olduğunun altını çizen Erhürman, onun anısını yaşatmak gerektiğini ifade etti. Panelde dinleyip öğrendiklerini başka yerlerdeki kadınlara da aktaracaklarını vurgulayan Erhürman, üretkenliği ve yaratıcılığı ülke çapında artıracaklarını ve destekleyeceklerini söyledi. Erhürman, üreten kadınların erkek egemen kültürün her türlü engeline rağmen üretmeye devam edeceklerini kaydetti.
ÖZKAYNAK: ‘EMEK EN YÜCE DEĞERDİR’ İLKESİYLE BÜYÜDÜK
CTP Kadın Örgütü Genel Başkanı Çelen Özkaynak ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kutlama değil anma günü olduğunu vurguladı. Konuşmasında 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edilmesinin tarihçesini anlatan Özkaynak, çocukluklarından beri, ‘emek en yüce değerdir’ ilkesiyle büyüdüklerini anımsattı. Bugünlerde kendilerinin de çocuklarına aynı ilkeyi öğrettiklerini dile getiren Özkaynak, “Emek sadece fiziksel olarak bir şeyleri ortaya koymaktan ötedir. Emek ve üretim birbirinden ayrılmaz iki olgudur. Ortaya bir emek koyarak üretmek yarınları inşa edecek olan şeydir. Hayatımızın her gününde emeği, üretimi ve sevgiyi korumayı hayat felsefesi olarak edinirsek arzu ettiğimiz yarınlara daha çabuk ulaşacağız” şeklinde konuştu.
ULUÇAY VE HACIARİF: BLOGGERLİK MESLEK OLARAK BİLİNMİYOR
Panelde ilk sunumu yapan The Cyprea Blogger’in kurucuları Emine Uluçay ve Ayşe Hacıarif, blogger’liğin çok yeni bir meslek olduğunu söyledi. Blogun daha önceki yıllarda insanların duygularını ya da hobilerini paylaşmak için kullanılan bir platform olduğunu belirten Uluçay ve Hacıarif, Instagram ve Facebook’un da açılmasıyla blogun bir meslek haline geldiğini ifade etti. Bu işe hobi olarak başladıklarını anlatan Uluçay ve Hacıarif şöyle konuştu:
“Sevdiğimiz şeyleri daha çok insana aktarmak için başladık. İkimiz de kendi Instagram hesaplarımızdan kahvaltı fotoğrafları gibi küçük şeyler paylaştık. İnsanlardan çok olumlu tepkiler aldık. Bu iş Kıbrıs’ta bilinmiyor ve iş olarak kabul edilmiyor. İnsanlar bizim bu işi ücretsiz yapmamızı bekliyor. Belki elle tutulabilecek bir şey üretmiyoruz ama dijital ortamda çok emek verdiğimiz bir şey kurduk. Fotoğrafların edit’lenmesi, Youtube kanalımızdan yayınladığımız videoların montajlanması zaman alıyor ve ciddi bir emek veriyoruz. Yeni şeyler üretmek bize heyecan veriyor. Bizim açımızdan zaman dışında hiçbir zorluğu yok. Bir kafe kurmaya karar verdik. Blogumuzda yer alan ürünleri sizlere sergileme düşüncemiz var. Ülke olarak üzerimizde birçok ambargo var ama internet sayesinde birçok insana ulaşabiliriz. Kıbrıs’ın gerek kuzeyde gerek güneyde tanıtım videolarını çekmeyi istiyoruz. İnsanlarımızın hiç gitmediği yerler var. Birçok Türkiyeli arkadaşımız Kıbrıs’ı kumarhane cenneti olarak görüyor. Ancak Kıbrıs’ın bilinmeyen yönlerini onlara gösterdiğimiz zaman Türkiye’deki arkadaşlarımız şaşırıyor.”
DEĞİRMENCİOĞLU: HEP ÜRETMEK İSTEDİM
Penevet Cafe İşletmecisi Ayşe Değirmencioğlu, bir yerde çalışmak yerine hep kendi dükkanını açıp üretim yapmak ve ürünlerini insanlara ulaştırmak istediğini söyledi. Penevet Cafe’nin tamamen üretime dayalı bir kuruluş olduğunu vurgulayan Değirmencioğlu şöyle konuştu:
“Argonya’nın devamı olarak Penevet’i kurdum. Ürünlerimiz eski tariflere dayalı ve el yapımı. Yabancı üreticilerle çalışmıyoruz. Üretimlerimizde limonata da var. Sabah saat 04.00’te uyanıp 04.30’da işe başlıyorum. Çoğu zaman iş yerimde yatıp kalktım. Çok zorlandım. İnsanlara değişik şeyler tatma imkanı tanıyoruz ve insanlar bundan mutlu oluyor. Bir gün Fransız bir turist geldi. Kahve istedi. Turunç macunu ve espressoya bayıldı. İnsanların sağlıklı yiyecekleri tatmak ve doğal ilişkiler kurmak istediklerini görüyorum.”
KASAP: ÜRETİM İÇİN İNANMAK ŞART
Mint Muse Çanta İşletmecisi Cemaliye Kasap da üretim yapabilmek için önce inanmak gerektiğini belirtti. Mint Muse’yi kuralı üç yıl olduğunu anlatan Kasap, “İlk etapta çantayla başladım ve böyle devam ediyor. DAÜ’de matematik ve bilgisayar bölümü bitirdim. Ama her zaman içimde böyle bir yer açma sevdası vardı. Ben çok fazla üretim yapabileceğime inanan birisi değildim. İlk olarak dikiş makinem oldu, daha sonra bu işe başladım. Bu işe başladığımda henüz öğrenciydim ve işimi Youtube’daki videoları izleyerek öğrendim. Önce sevdiklerime hediye yaptım. Sonra insanlar ürünlerimi beğendi. Bu işi sabah akşam düşünmeye başladım ve yapmaya hazır olduğumu hissettiğim zaman da atılım yaptım. Sosyal medyada kullanabileceğimiz fotoğrafların çekimi çok önemli. İki yıl boyunca sadece Facebook’tan satış yaptım. İnsanlar kendilerine özel şeyleri çok seviyor. Ürünlerin tasarımları bana ait. İki yılın sonunda fark ettim ki üretmek isteyen birçok genç insan var ancak bizim ürettiğimiz ürünleri satacak yerimiz yok” diye konuştu.
DEMİR: ADAMIZIN TÜM MOTİFLERİNİ YANSITMAYA ÇALIŞIYORUM
Ada Motif El Sanatları işletmecisi Feride Demir de, Kıbrıs kültürünün yaşatılabilmesi için Mağusa Kültür Derneği’nde öğretmenlik yaptığını söyledi. Yaklaşık 350 öğrencisinin bulunduğunu belirten Feride Demir, öğretirken çok mutlu olduğunu ve kendisinin de öğrencilerinden bir şeyler öğrendiğini söyledi. Demir şu şekilde konuştu:
“Küçük ve minyatür sandalyeler örüyorum. Dükkanıma Ada Motif El Sanatları ismini koymamın sebebi de adamızın tüm motiflerini tanıtmak… Bu işe çok büyük zorluklarla başladım ve halen daha da zorluk çekiyorum. Ama hayalimi gerçekleştirdim. Üst katta bir atölye kurdum. Eski eşyaları topladığım için annem bana kızıyordu. Eski evimizden eşyaları aldım ve bunları sergi haline getirip kültürümüzü yaşatmaya çalışıyorum. Bunlar süs eşyaları olduğu için devamlı satılmıyor. Birilerine bir şey satarken ve öğrencilerime bir şey öğretirken çok mutlu oluyorum. Umarım ileride bu işi daha da büyütebilirim.”
KARACAOĞLU: AĞLAYARAK EVE DÖNDÜĞÜM GÜNLER OLDU
Karacaoğlu Baf Sakızları İşletmecisi Sevgi Karacaoğlu, Baf sakızı üretimini kayınvalidesinden öğrendiğini söyledi. Baf sakızlarını ilk üretmeye başladığı dönem günde sadece bir paket sattığı dönemler olduğunu aktaran Sevgi Karacaoğlu, “Ağlayarak eve döndüğüm günler oldu” dedi. Karacaoğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Baf sakızı üretimine ilk olarak kayınvalideme yardım ederek başladım. Ev bütçesine destek olmak için üretim yapmam gerekiyordu. Kız kardeşimin komşusu sürekli Suriye’ye gidiyordu. Bana bir kilo sakız getirdi. Geldiğinde Baf Sakızı yapmaya başladım. Sakızı yaptık, dağıtıma çıktım. Bir paket sakız satabildim, ağlayarak eve döndüm. Bakkallara satmayı denedik. Eskiden hiç satamazken şimdi bütün süpermarketlere Karacaoğlu Baf Sakızı’nı veriyorum. Bu işe 17 yıl emek verdim.”