Erhürman: Cumhurbaşkanlığı makamı her alanda aktif rol oynamalı

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Tufan Erhürman, Genç İş Adamları Derneği’ni ziyaret ederek dernek başkanı Uğur Ergün ve yönetim kurulu üyeleriyle görüştü. Ziyarette konuşan Erhürman, kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiyi yaratma zorunluluğumuz olduğunu söylerken, bunun deneyimini ve pratikte mümkün olduğunu 15 aylık hükümet döneminde yaşadıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanlığı’nın artık kendi ayakları üzerinde durma seferberliğinde aktif olarak görev alması gerektiğinin altını çizen Erhürman, Cumhurbaşkanı olmadan bu işin yapılmayacağını vurguladı. Erhürman, Cumhurbaşkanlığı makamının ekonomide aktif rol oynamasının yanı sıra, ekonomik örgütlerle de iş birliği yaparak kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik yapı yaratılmasının mümkün olacağını ifade etti.

“ARTIK ‘KENDİ AYAKLARIMIZ ÜZERİNDE NASIL DURABİLİRİZ’İ KONUŞMAK ZORUNDAYIZ”

Erhürman sözlerine şu şekilde devam etti: “Kendi ayakları üzerinde duran ekonomiden kastım şu; biz 2018’de hükümete geldiğimizde Sterlin 9’lara kadar çıktı. Birkaç ay içerisinde yaşadığımız çok yoğun bir krizdi. Üstüne bir de sel felaketi geldi. Hepsinden daha önemlisi, tüm bu kriz dönemi içerisinde Türkiye’den dış kaynak da gelmedi. O dönem 2016-2018 Mali İş Birliği Protokolü yürürlükteydi. Biz geldiğimizde bir mali protokol vardı. O protokol içerisinde de savunma harcamaları, hibe olarak geçer. Ama bu kaynak gelmedi. Öyle bir dönemin içinde, ilginç bir şey de yaşadık. Biz senenin sonunda tarihte ilk kez yerel kaynaklardan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı için 330 milyon TL ödeme yaptık. Yeni hükümet 2019’da göreve geldi, 20 Temmuz’da bir protokol imzalandı. ‘Bu protokolün içerisinde 1 milyar 215 milyon TL’lik bir kaynak var’ dediler. Ama 10 Eylül’de bu protokol Resmi Gazete’de yayınlanınca gördük ki aslında kaynak 750 milyon TL imiş. Bu 750 milyon TL’nin içinde 203 milyon TL’lik kısmı altyapı ve reel sektörle ilgiliydi. Geri kalan kısmı tamamen savunma harcamalarıyla ilgiliydi. Turizm sektörünün teşvikler dolayısıyla halihazırda 170 milyon alacağı vardı Türkiye Cumhuriyeti’nden. 750 milyon TL’den 653 milyon TL geldi, 97 milyon TL hiç gelmedi. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız ve biz bu tablo içerisinde ‘kendi ayaklarımız üzerinde nasıl durabiliriz’i konuşmak zorundayız.”

“GKK GİDERLERİNİ ÖDEYEBİLDİYSEK YOLLAR İÇİN DE KAYNAK YARATABİLİRİZ”

“Esas bakacağımız büyük resim turizm ve yükseköğretim gelirleriyle birlikte ticaretten elde edebileceğimiz gelirlerdir. 960 milyon Dolar turizm gelirinden bahsediliyor. 800 milyon Dolar civarında yükseköğretim gelirinden bahsediliyor. Biz turizm gelirlerimizi %10 oranında büyütebilirsek, 100 milyon Dolar demektir. Benim şimdi 100 milyon Dolar’ım olsa, yollarla, okullarla, hastanelerle ilgili yapabileceğim şeyler var. Biz 2018’de o zor koşullarda 330 milyon TL yaratıp Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nı ödemişsek ve şu anda Ulaştırma Bakanı diyorsa ki ‘yollar için 190 milyon TL’ye ihtiyacım var’, bunu da yaratabiliriz.”

“TÜRKİYE’YLE MALİ İLİŞKİLERİ BAŞKA BİR ZEMİNE OTURTMALIYIZ”

“AB Direkt Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü geçirmedi. Ama iki tüzüğü geçirdi. Biri Mali Yardım Tüzüğü, diğeri de Yeşil Hat Tüzüğü. Mali Yardım Tüzüğü’nden senede 30 milyon Euro katkı alıyoruz. Peki AB bize neden katkı veriyor? Gerekçesi şu, ‘Kıbrıs coğrafyası tamamen AB içindedir. Hatta orada yaşayan insanların önemli bir kısmı AB vatandaşıdır’ diyor. ‘Çözümün olmadığı koşullarda ekonomiler arasındaki dengesizliği, size yaptığım mali yardımla biraz olsun telafi etmeye çalışıyorum’ demek istiyor. Şimdi bizim AB’ye bir şey söylememiz lazım. Sen bize 30 milyon Euro gönderiyorsun, benim sosyal ve ekonomik olarak kalkınmamı istiyorsun. Benim turizmimin önünde engeller var. Yükseköğretimin önünde engeller var. Doğrudan ticaretin önünde engeller var. Direkt uçuşun önünde engeller var. Bunu AB ülkelerinin de gündemine sokmamız gerekiyor. Bunlarla ilgili geçmiş dönemde maalesef yeterli çaba gösterilmedi. KKTC tanınmadığı için uluslararası kabul gören tek muhatap Cumhurbaşkanı’dır, o da toplum lideri olduğu içindir. Türkiye’yle mali ilişkileri başka bir zemine oturtmamız gerektiği artık net. Yani bunun bu şekilde gitmeyeceği görülüyor. Hükümet değiştiğine ve burada yaşananlar değişmediğine göre demek ki bu iş hükümetlerle ilgili değil. Bunu konuşmamız gerekiyor. Bunu da Cumhurbaşkanı konuşacaktır.”