CTP-BG, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen Bağış’ın Kıbrıs Sorunu ve müzakere sürecine ilişkin Londra’da değerlendirmeler yaparken KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasının bir seçenek olduğunu ifade etmesini kesinlikle kabul edilemez ve son derece talihsiz bir açıklama olarak görmekte ve şiddetle kınamaktadır.
BASIN AÇIKLAMASI
CTP-BG, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen Bağış’ın Kıbrıs Sorunu ve müzakere sürecine ilişkin Londra’da değerlendirmeler yaparken KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasının bir seçenek olduğunu ifade etmesini kesinlikle kabul edilemez ve son derece talihsiz bir açıklama olarak görmekte ve şiddetle kınamaktadır.
Kıbrıs Sorununa Türkiye’nin de desteklediği, BM parametreleri çerçevesinde, kapsamlı çözüm bulma çalışmalarının devam ettiği bir dönemde, Sayın Bağış’ın bu beyanatı, müzakerelerde Türk tarafının iyi niyetinin yeniden sorgulanmasına neden olacak nitelikte vahim bir durum yaratmıştır.
KKTC’de büyükelçi bulunduran bir ülkenin bir bakanının KKTC’nin kendi devletine bağlanabileceğini ifade etmesini, tarihsel bağlarımıza ve karşılıklı saygıya dayalı bir yaklaşım olarak görmek mümkün değildir. Bu nedenle CTP-BG, halkımızın tüm kesimleri arasında büyük hayret uyandıran ve tepki ile karşılanan “KKTC Türkiye’ye bağlanabilir” ifadesinin düzeltilmesi için Sayın Bakan’ın gereğini acilen yapmasını talep etmektedir. Böyle bir seçeneğin bulunmadığının ifade edilmemesi, halkımızın hür iradesi dışında, bazı çevrelerin farklı emeller içinde hareket ettiğinin ispatı olarak kabul edilecektir. Dahası, görüşme süreci devam ederken böylesi bir açıklama, Türk tarafı ile ilgili algıyı “çözüm istemeyen taraf” olarak yeniden oluşturacak ve BM Genel Sekreteri’nin Güvenlik Konseyi’ne sunacağı raporunda da bu durum açıkça belirtilebilecektir. Biz Sayın Egemen Bağış’ın böylesi bir algı yaratarak, hem Kıbrıslı Türkleri hem de Türkiye’yi zora sokmayı tercih etmeyeceği kanısındayız.
Sayın Bağış’ın Kıbrıs’ta çözüm için belirttiği üç seçenekten sadece “siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüm” hedefi, Birleşmiş Milletlerin iyi niyet misyonu çerçevesinde devam eden müzakerelerde ele alınan formüldür. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun şekilde, BM çatısı altında yürütülen müzakerelerin farklı bir hedefi olması mümkün değildir. Çözümün yapı taşları olacak bütün toplumlararası anlaşmalar ve yıllar içinde oluşmuş çözüm parametreleri de sadece Birleşik Federal Kıbrıs’a ulaşılmasını hedeflemektedir.
Sayın Egemen Bağış’ın dile getirdiği iddia edilen “iki liderin uzlaşarak ayrılıp iki ayrı devlet şeklinde” yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerçekçilikten uzak, hayali bir senaryodur. Herhangi bir Kıbrıslı Rum liderin “kadife boşanmanın” altına imza atacağını düşünmek, faraziyeler üzerine fikir jimnastiği yapmanın ötesinde bir anlam ifade etmez.
Kıbrıs Sorununa federal temelde bir çözüm bulmanın mümkün olamayacağı, soruna taraf unsurlarca karşılıklı olarak açıklanmadıkça, müzakerelerin sonuç alıcı biçimde sürdürülmesi şarttır. Bu süreçte, Kıbrıs Türk Halkı’nın daha çağdaş kurumlara, daha güçlü bir ekonomiye ve kendini daha güvenli hissedeceği bir konuma ulaştırılması her yurtsever için bir görevdir. Bu görev yerine getirilirken, Kıbrıs Türk kimliğine, kültürüne ve coğrafyasına saygılı davranılması şarttır.
Kıbrıs Sorununa taraf olan bütün unsurlar ve elbette Türkiye Cumhuriyeti için bugün, içinde bulunulan belirsizlik en istenmeyen durumdur. Bugünkü belirsizliğin en başta gelen mağduru ve en doğrudan etkileneni Kıbrıs Türk Halkıdır.
Müzakerelerde çok daha yaratıcı ve en yapıcı olunması gereken bu dönemde, BM gündeminde yer alamayan çözüm alternatiflerinden söz etmek, müzakere masasına büyük zarar verecektir. 2003 yılından beridir başta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Erdoğan tarafından sıklıkla dile getirilen “bir adım önde olma siyaseti” Türkiye Cumhuriyeti’ne pek çok alanda önemli bir avantaj sağlamışken, şimdi hem çözüm sürecini, hem de bu avantajlı pozisyonu riske atmak kimsenin tercihi olmamalıdır.
Kıbrıs Sorununun çözümüne ilişkin olarak Türkiye’yi dünyada zora sokacak, AB ile ilişkilerinde onarılmaz hasarlara yol açacak ve belki de bu ilişkileri berhava edebilecek yaklaşımlardan, sorumlu bütün siyasilerin uzak durması gerekmektedir. Bizler Türkiye’nin 2003 yılından beridir sürdürdüğü bir adım önde olma siyasetinden vazgeçtiği, ya da Türk dış politikasındaki eski çizgisine dönüş yaptığı bilgisine resmi olarak sahip olmadığımız için, Sayın Bağış’ın beyanatının izaha muhtaç olduğu kanaatindeyiz.
Özellikle Kıbrıs çevresinde bulunması olası doğal zenginliklerin yaratacağı çatışmaya kadar varabilecek gerginliklerin, adamız ve Türkiye için ağır bedelleri de birlikte getireceği hesaba katıldığında, çözümün önem ve aciliyeti daha iyi anlaşılmaktadır.
Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün odak noktası, Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nu müzakerelerde yapıcı ve yaratıcı davranmak konusunda cesaretlendirmek olmalıdır. Kıbrıs Sorununun çözülmesi sadece Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların değil, Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Avrupa Birliğinin ve adamızı çevreleyen coğrafyanın daha huzurlu ve istikrarlı bir hal almasının koşuludur. CTP-BG, ilgili tüm tarafları bu bilinçle hareket etmeye ve yapılan açıklamalarda daha sorumlu davranmaya davet etmektedir.
Özkan Yorgancıoğlu