Kıbrıs Türk Halkı, eşine az rastlanan, çok zor bir dönemden geçiyor. Bir yandan Covid 19 pandemisinin global olarak yarattığı ekonomik sıkıntılara “bir yıkım düzeyinde” maruz kalırken, öte yandan Türk Lirası’nın değer kaybının acı etkilerini eli kolu bağlı yaşamaktadır. İşin daha da kötüsü, böylesi zor bir süreçte, kabiliyetsiz, duyarsız ve makam işgal etmeyi varlık nedeni sayan bir azınlık hükümetine katlanmak zorunda kalınmış olmasıdır.
Gerek üretim, gerek istihdam, gerekse ekonomiye sıcak kaynak girişinde çok ciddi bir gerileme yaşanmaktadır. Devletin ve bireylerin gelirlerinde hem anormal bir gerileme, hem de döviz kurlarına bağlı olarak aşırı bir erime söz konusudur. Alım gücü tükenen vatandaşımızın yaşadığı zorluğu hükümet görmezden gelmekle kalmamakta, yükünü daha da ağırlaştıracak kararlara peş peşe imza atmaktadır.
Görev başındaki azınlık hükümeti, ülkede yaşanmakta olan zorluğun ve sorunların farkına varabilecek bir beceriye, ilgiye ve sorumluluk bilincine sahip değildir. Sadece pandemi idaresi ya da ekonomi konusunda değil, çalışma yaşamına, iş barışına ve kazanılmış hakların bertarafına ilişkin girişimleriyle hükümet, halkına hizmet niyeti taşımadığını her gün yeni bir fiyaskoyla kanıtlamaya devam ediyor.
Hükümetin temel idari görevleri dahi yerine getirecek bir motivasyonu yoktur. Dahası, devletin itibarını gözetmek, vatandaşa hizmet etme sorumluluğunu hissetmek azınlık hükümetinin aklının ucundan geçmemektedir. Hükümeti oluşturan üç partinin üçünde de iç sıkıntılar ayyuka çıkmış ve bitmek bilmeyen bir iktidar kavgası devlete dair görevlerinin önüne geçmiştir. Başbakan ya da bakanların kendi partilileri tarafından tehdit edilmediği, onlara meydan okunmayan tek bir gün dahi yaşanmamaktadır. Ancak böylesi bir ortamda dahi nasıl sonuçlara yol açacağını izah edemedikleri yasa değişiklikleri ile gündemi sürekli meşgul etmekte, ne anlama geldiğini bilmedikleri çok belli olan sözleri peş peşe sıralayarak adeta şuursuz bir görüntü vermekten de geri durmamaktadırlar. Covid19 mücadelesinde aşılama hala gelişi güzel devam ederken kendini “dünya çapında başarılı sayan” ya da kendi aralarındaki iletişim ve koordinasyon eksikliği yüzünden okulları açamadan tatil eden ancak öğrencileri yurtdışı geziye götürmekten bahseden hükümetin ne yaptığını bildiğinden söz etme olanağı yoktur.
Devletin tüm kurumlarını itibarsızlaştıracak girişimlere kâh seyirci kalan kah bunlara alet olan hükümet, yaptığımız uyarıları anlamaktan aciz durumdadır. Ülkede yaşanmakta olan tüm sorunların çözümü için yaptığımız önerilere kulak tıkayan hükümet, sınırlı kamu kaynaklarını alabildiğine israf etmekte ve hükumet mensupları kendi kişisel siyasi geleceklerini güvence altına almaya çalışmaktan başka bir işle meşgul olmayı aklına dahi getirmemektedir.
Bu küçük coğrafyada sahip olduğumuz kaynaklar, halihazırda mevcut nüfus için yetersizken, kendi siyasi varlıklarından başka bir şeyi düşünemeyen bu hükümetin vermeye devam ettiği yeni vatandaşlıkların derhal durdurulması şarttır. Bu ülkede emeğiyle geçinen ya da yaptığı bir yatırım nedeniyle yaşamını bu ülkede sürdürenlerin haklarının gözetilmesi elbette gereklidir. Ancak bu kişilerin illaki vatandaş yapılması gerekmez. Bizimle yaşayan yabancıların günlük hayatını kolaylaştırmak için pek çok açılım sağlanabilir ancak demografik yapının değiştirilmesine yol açan girişimlerin karşısındaydık, karşısında olmaya devam edeceğiz. Azınlık hükümetinin kendini çoğunluk haline getirmesi beklentisiyle yarattığı yeni vatandaşları birer siyasi istismar konusuna dönüştürmesine iznimiz yoktur!
Kıbrıs Türk Halkı’nın övünç kaynağı olan demokrasi kültürü, bu azınlık hükümetinin tehdidi altındadır. Demokratik hukuk devleti ilkelerini hiçe sayan uygulamaları, girişimleri ya da açıklamalarıyla toplumsal gerilimi sürekli artırmaktadırlar. Devlet kurumlarının mevzuat çerçevesindeki görevlerini yaparak ortaya çıkardıkları sonuçları beğenmeyip, işi “şiddet tehdidine” dahi vardıran bir “kendinden geçme haliyle” karşı karşıyayız. Böylesi bir pespayelikle Kıbrıs Türk Halkı hiç karşı karşıya kalmamıştı.
Mevzuat açıkça emrettiği, kendi hükümet protokollerinde tarih belirmiş oldukları halde seçimden fellik fellik kaçması, hükümetin nasıl bir ruh hali içinde olduğunun kanıtıdır. Yüksek Seçim Kurulu’nun uyarılarını dikkate almayan, meclisi hiçe sayan, meclis başkanını kendine memur sayan bu anlayış artık olduğu yerde durmamalıdır, duramayacaktır!
1996 yılında öldürülen Kutlu Adalı’nın neden ve kimler tarafından yaşam hakkının elinden alındığına ilişkin itiraf nitelikli yeni bilgiler ortaya çıkmışken, mecliste oybirliği ile karar verilen araştırma komitesinin kurulmasını hükümet engellemektedir. Marjinal gerekçeler ve aşırı isteklerle bu komitenin kurulmasını engellemek, hükümetin korktuğunun göstergesidir. Hukuktan, demokrasiden ve yasalardan korkan bir hükümetle karşı karşıyayız.
Kıbrıs Sorunu tam bir çıkmaza sürüklenmiştir. Kabul edilmeyeceği çok belli olan marjinal fikirlerle tüm dünyayı karşımıza alan bu zihniyet, bizi dünyada ilk kez bu kadar yalnız bırakmıştır. Her açıklamalarıyla durumu biraz daha zorlaştıran bu anlayış, halkımızın hala geçerli olan federal çözüm iradesini yok sayacak cesareti kendinde bulabilmektedir. Tutarsızlık ve hamasetten ibaret olan bu yeni Kıbrıs Sorunu yaklaşımı, bizim için yoklukla maluldür ve Kıbrıs Türk Halkı’nı temsil de etmemekte ve ne güvenliğine ne de yararına hizmet etmektedir.
Türkiye ile ilişkilerde de tam bir yıkım söz konusudur. Kıbrıs Türk halkı, hiçbir zaman bu kadar silik, görünmez ve iradesiz hale getirilmemişti. Devlet olmanın hiçbir gereği gözetilmemekte dahası devletin makamları en basit anlatımla indirgemeci bir muameleye tabi tutulmakta, açıkçası hiçe sayılmaktadır. Gelinen aşamada, neredeyse beledi hizmetler dahi TC yetkilileri tarafından anons edilerek hayata geçirilmektedir.
Hayatın her alanında yaşanmakta olan yıkım insanımızın moralini bozmakta, umutlarını köreltmekte mutsuzluğuna katkıda bulunmaktadır. Bu durum, kurulduğu 1970 yılından beridir Kıbrıslı Türkler’in güvenliği, esenliği ve kendi kendini yönettiği bir düzen için mücadele eden CTP için asla kabul edilir değildir.
Kıbrıs Türk Halkı, içinde bulunduğu yıkımdan yine CTP ile ve CTP’nin akılcı, gerçekçi ve özgün politikalarıyla çıkacaktır. Kimliğini, kültürünü, iradesini ve gelecekle olan bağını CTP ile koruyup geliştirecek olan halkımız, onu yok sayanları “yok saymaya” hazırdır.
CTP, ilk günkü heyecan, hırs ve azimle çalışıyor, mücadelesini sürdürüyor ve halkının yanında, onunla birlikte yol alıyor. Bedeli ne olursa olsun, CTP Kıbrıs Türk Halkının kendi kendine yeten, kendi kendini yöneten bir düzen içinde yaşama mücadelesini mutlaka sonuca ulaştıracaktır. Kimliğimizin, kültürümüzün, irademizin ve yurdumuzun değerinin ikamesi yoktur ve olamaz!
İşte tam da bu noktada, Kıbrıs Türk Halkı’nın çıkarlarını korumak ve geliştirmek, köklerinin kendi yurdunda çok daha sağlam ve çok daha derine uzanabilmesini sağlamak için CTP olarak yeni bir dönemi açıyoruz. Bu dönemde halkımızla çok daha kenetlenmiş, sesimize sesini katarak kol kola yürüyeceğiz. Hayat sokaktadır ve mücadele de sokakta olacak. Sokaklar caddelere, caddeler meydanlara akacak ve CTP halkımızla birlikte Kıbrıs’ta demokrasinin de, barışın da, çözümün de mimarı ve güvencesi olacak.
CTP olarak sivilleşme ve demokratikleşme adına atılması gereken adımları gündemde tutacak, bu amaçla toplumsal paydaşlarla beraber her türlü girişimi yapmaya devam edeceğiz.
CTP olarak yasama, yürütme ve yargının demokrasilerde birbirini tamamlayan unsurlar olduğunun bilinci ile her türlü müdahaleye bundan sonra da karşı durmaya devam edeceğiz.
CTP olarak başta dar ve sabit gelirlilerin ve pandemi sürecinde gelirini kaybedenlerin destekleneceği, sosyal adaletin öne çıkarıldığı politikaları zorlamaya devam edeceğiz.
CTP olarak Kutlu Adalı cinayeti başta olmak üzere faili meçhul bütün olayların aydınlatılması için her türlü girişimi yapmaya devam edeceğiz.
CTP olarak Kıbrıs’ın ve Doğu Akdeniz’in bir barış ve istikrar bölgesi olması için mücadelemize devam edeceğiz. Kıbrıs’ın gerek kuzeyinde gerekse güneyinde daha fazla silahlanmaya ve her türden yeni askeri üslerin kurulmasına karşı durmaya devam edeceğiz.
CTP olarak Kıbrıs’ta BM kararları çerçevesinde birleşik, federal bir çözümün önünü açmak için her seviyede mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz.
CTP olarak verdiğimiz mücadelede hiçbir konumu “vazgeçilmez” ya da “olmazsa olmaz” saymıyoruz. Bizim için vazgeçilmez olan Kıbrıs Türk Halkının çıkarları ve onun bağrındaki yerimizdir, başka da bir şey değil!
Dün vardık, bugün varız, yarın da var olacağız!