CTP Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın, Dünya Sendikalar Federasyonu üyesi Güney ve Kuzey’deki sendikaların dün ara bölgede düzenledikleri “Barış ve Yeniden Birleşme Buluşması” etkinliğinde konuştu. Sorakın sözlerine Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne yönelik olarak ortak tavır belirlenmesi amacıyla her iki toplumdan sendikaların düzenlemiş olduğu bu toplantı için emeği geçen, katkı koyan herkese teşekkür ederek başladı. Kıbrıs Sorunu’nun elli yıldır müzakere edildiğini ifade eden Sorakın, bu süreçte BM’nin sürekli olarak görev aldığını, birçok lider ve müzakerecinin değiştiğini, Genel Sekreterlerin adlarıyla anılan birçok planlar hazırlandığını ancak çözümü gerçekleştirmenin mümkün olmadığını belirtti. Elli yılda oluşan BM parametrelerinin çözüm şeklini “federasyon” olarak tanımladığını vurgulayan Sorakın, “BM kararları değişmedikçe federasyon dışında bir çözüm şeklinin gündeme gelmesi de mümkün değildir” dedi.
FEDERAL ÇÖZÜM DIŞINDA BAŞKA BİR SEÇENEK YOK
CTP’nin kurulduğu 1970 yılından beri Kıbrıs’ta federal çözümü savunduğunu, CTP’nin Kıbrıs Sorunu’nun çözümü politikasında herhangi bir değişikliği mümkün görmediğini dile getiren Sorakın, “Federal çözüm dışında başka bir seçenek olmadığına göre, tıkanan noktaların iyi tespit edilip, Federal Çözüm’ün gerçekleştirilmesi gerekmektedir” dedi. Çözüm parametrelerinin belli olduğunu belirten Sorakın sözlerine şöyle devam etti:
“Çözüm modelinde; Doruk Anlaşmaları, 23 Mayıs 2008 – 1 Temmuz 2008 Talat – Hristofyas Anlaşmaları ve 11 Şubat 2014 Eroğlu –Anastasiadis ortak belgesi var. Farklı bir modele dayalı olarak müzakereleri sıfırdan başlatmak uzadıkça uzayan bir süreç ve sonu meçhul bir diyalog demektir. Siyasi eşitliğin sulandırılması da asla kabul edilemez. Çözüm parametreleri bellidir. Tek egemenliği ve uluslararası kişiliği ve tek vatandaşlığı olan bir “Kıbrıs Devleti… Bağımsızlık ve toprak bütünlüğü, iki toplumun siyasi eşitliği, iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon ve federasyondan ayrılma ve başka bir ülkeyle birleşme hakkının olmaması…”
GUTTERES’İN UYARILARI DOĞRU VE GERÇEKÇİ
BM Genel Sekreteri Gutteres’in 15 Ekim raporunda ifade ettiği gibi Kıbrıs’ın etrafında bulunan ve her iki toplumun da faydalanması gereken doğal gaz ve petrolün ayrıştırıcı ve gerginlik yaratıcı bir unsur olarak değil, bu coğrafyayı birleştirici bir unsur olarak ele alınıp değerlendirilmesi ve tarafları karşılıklı kabul edilebilir ve kalıcı bir çözüm bulunması konusunda çalışmaya teşvik etmesi gerektiği şeklindeki uyarısını doğru ve gerçekçi bir uyarı olarak değerlendirdiklerini belirten CTP Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın, 11 Şubat 2014 belgesinde de ifade edildiği gibi mevcut statükonun kabul edilemez ve uzaması halinde hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler için olumsuz sonuçları olacağını vurguladı.
BUGÜN BİR İLK, BUGÜN İYİ BİR BAŞLANGIÇ
Yapılması gerekenin, 30 Haziran 2017’de taraflara ve garantör ülkelere sunulan ve çözüm şeklini belirleyen “Gutteres Çerçevesi”nde tıkanan noktaları iyi tespit edip her iki toplumun kabul edebileceği ve toplumların kendilerini güvende hissedecekleri bir plana dönüştürerek çözümü gerçekleştirmek olduğunu kaydeden Sorakın, bu nedenle masaya yeni modeller sürerek yeni baştan bir süreç başlatmak yerine Crans Montana’da kalınan yerden sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir müzakere sürecinin acil olarak başlatılması olduğunu ifade etti. Sorakın sözlerini şöyle tamamladı:
“CTP bu anlayışla yoğun çaba harcayacaktır. Bu bağlamda diplomatik temaslarını artıracak, Güney Kıbrıs’taki çözüm yanlısı partilerle görüşmelerini sıklaştırıp uzlaşılamayan hususlarda ortak görüşlerin oluşması için çaba gösterecektir. Ancak bu yeterli değildir. Ülkede çözüm ve barış isteyen, tavrını Kıbrıs’ta barıştan yana koyan siyasal partilere, sendikalara, sivil toplum örgütlerine ve toplumun diğer katmanlarına da büyük görev düşmektedir. Bugün bir ilk, bugün iyi bir başlangıç….
Bunu devam ettirmeli ve Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar olarak çözüm istencimizi yüksek sesle dünyaya duyurmalı, kapsamlı çözüm hedefinden sapmadan güven yaratıcı önlemler konusunda da adımlar atılmasını sağlamalıyız. Çözüm bu coğrafyada yaşayan halklar için de bölge için de olumlu sonuçlar doğuracaktır”.