Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Türkiye ile imzalanan Kültürel İşbirliği Protokolü’nün imzadan 13 ay sonra Meclis’e getirildiğine tepki gösterdi ve bunu Kıbrıs Türk halkının kurumsal yapısına saygısızlık olarak nitelendirdi. CTP lideri Tufan Erhürman, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkının kendi kurumlarının yetkileri konusunda özel bir hassasiyet olduğunu, bu kurumların yetkilerini Kıbrıs Türk halkından aldığını vurguladı.
KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arsında imzalanan Kültürel İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin (Onay) Yasa Tasarısı konusunda konuşma yapan Erhürman, protokolün 13 Şubat 2020’de imzalandığını, ancak 16 Mart 2021’de yani 13 ay sonra Meclis’e getirildiğini söyledi ve “Kıbrıs Türk halkının kurumsal yapısına saygının düzeyini herhalde bundan daha açık gösteren bir başka bir şey olamaz. Yani Meclis önemli değilse sizin için, hiç getirmeseydiniz” dedi.
“KIBRIS EĞİTİM TARİHİNDE ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ’ DİYE BİR DÖNEM Mİ VAR?”
Ne öncesinde ne de sonrasında Meclis ile görüşülmediğini söyleyen Erhürman, “Gerçekten inanılır gibi değil. Devlet, egemenlik, devletin kurumları dediğinizde mangalda kül kalmaz, yaşadığımız, yaşattığınız ortam da bu” dedi. Protokolün 14’üncü maddesine işaret eden Erhürman, “’Taraflar Osmanlı Dönemi öncesi, Osmanlı Dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Kıbrıs eğitim tarihini bilimsel yollardan araştırılması adına karşılıklı ilmi toplantılar düzenleyecektir’. Böyle dönemler mi var? Kıbrıs eğitim tarihinde ‘Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’ diye bir dönem mi var? Bu anlaşma imzalanırken, tuhaf bir şekilde Kıbrıslı Türkler ve onların kurumları yok. Başka bir yerden bakıyorsunuz buraya” dedi. Protokol’de Kıbrıs Türk Tarihi Dönemi olmadığı gibi, Protokol’deki Türkiye Cumhuriyeti Dönemi diye bir dönemin bilimsel olmadığını söyleyen Erhürman, bunun anlaşılır olmadığına değindi ve “Kıbrıs eğitim tarihindeki dönemler bellidir” dedi.
“BİZİM KURUMLARIMIZ ORTADA YOK”
Mali açıdan ve uluslararası tanınma açısından zorluk çektiğimizi ve protokollerin de bu noktalarda destekler içermesi gerekliliğine vurgu yapan Erhürman, protokollerin ‘yetki devri amacıyla’ imzalanmamasının önemine işaret etti, “Şu anda bu protokole baktığınız zaman bizim kurumlarımız ortada yok. Biz Türkiye Cumhuriyeti ile protokoller imzalıyoruz, çünkü bizim belirli alanlarda ekonomik güçlüklerimiz var. Belli alanlarda da bizim uluslararası alanlara açılma sorunumuz var. Bu iki sorunu Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ve yardımlarıyla aşmak üzere protokoller imzalıyoruz. Biz protokolleri yetki devri amacıyla imzalamıyoruz, imzalamamalıyız. Ancak her gördüğümüz protokollerde bizim kurumlarımızın devre dışı kaldığını görüyoruz” dedi. TİKA’nın KKTC’ye ilişkin tanıtım filmi yaptığını hatırlatan Erhürman, Kıbrıs Türk halkını tanıtacak filmleri, Kıbrıs Türk halkının çekmesi gerekliliğine işaret etti.
“BİZİ BİZ BİLİRİZ”
“Biz kendi kendimizi tanıtacak bilgiye ve insan kaynağına sahibiz, ekonomik anlamda ve uluslararası tanıtım anlamında eksiğiz” diyen Erhürman, “Bizi biz biliriz” şeklinde konuştu. Protokollerin tarafları belli iken, içerisinde Yunus Emre Enstitüsü’nün tanımlanmasına neden gerek duyulduğunu sorgulayan Erhürman, sadece bu enstitünün bulunduğu yerlerde mi kültürel faaliyet yapılabileceğini sorguladı. Kıbrıs Türk halkının bu dönemde ortaya çıkan hassasiyetlerine işaret eden ve bunu kendi kimliği, kültürünü, değerlerini yaşatmak, geleceğe taşımak, uluslararası alana taşımak olduğuna vurgu yapan Erhürman, bunun da yetkilerini devretmekle mümkün olamayacağının altını çizdi.